<B> Çeviri: Merve YENAL</B>
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2002 15:33
Küreselleşme karşıtları sosyal adalet ve eşitlik için savaşırken, yönetim danışmanı Steve Hilton Financial Times'a yazdığı makalede küreselleşmenin nimetlerini anlattı. Hilton'a göre küreselleşme karşıtlarının savundukları aslında altı adet asılsız efsaneden ibaret. Oysa ki küreselleşme fakir ülkeleri de zenginleştiriyor, insan haklarını koruyor, yerel kültürlere zarar vermiyor.
Uluslararası ekonomik ve politik zirvelerin hemen hepsi ortak bir karşı harekete yol açıyor. Küreselleşme karşıtları bir araya geliyorlar. İş dünyası, politikacılar ve ekonomistler kapalı kapılar ardında tartışırken, sokaklar küreselleşme karşıtlarıyla dolup taşıyor. Sloganlar atıyor, camları kırıyor, gösteriler yapıyorlar. Kendi yöntemleriyle sosyal adaletsizliği protesto ediyorlar.
Londra bazlı Good Business adlı yönetim danışmanlığı şirketinin kurucu ortağı Steve Hilton küreselleşme karşıtları hakkında Financial Times'a bir makale yazdı. Makalede göstericilerin küreselleşme hakkında yanlış düşündüklerini belirtiyor. Hilton'a göre küreselleşme karşıtları bir an önce ‘davalarını‘ bir kenara bırakmalı. Şirketlerle işbirliği yapmaya başlamalı.
Hilton hayat standartlarımızın kapitalizm sayesinde yükseldiğini savunuyor. Ona göre çocuk ölümlerinin düşmesi, eğitimin zenginleşmesi, çevresel duyarlılığımızın artması da bu sayede gerçekleşti. Çünkü kapitalistlerin girişimleri eğitim, sağlık ve sosyal refah için gerekli sermayeyi yarattı. Bu sayede hayatımızı iyileştirmek için adımlar atıldı.
Küreselleşme karşıtlarının savunduklarının altı adet efsaneden oluştuğunu öne sürüyor. Bunların hepsine antitezler üretiyor.
İlk efsane kapitalizmin zengini daha zengin fakiri daha fakir yaptığı inancı. Hilton, bunun doğru olmadığını söylüyor. 'Zenginlerle beraber fakirler de daha zengin oldu' diyor. Birleşmiş Milletler Gelişim Programı'nın yaptığı bir araştırma son 50 yılda dünyadaki fakirliğin eskiye oranla daha hızlı bir düşüş gösterdiğini ortaya çıkarmış. Hilton bunun global kapitalizm ve ticaretin doğrudan bir sonucu olduğunu savunuyor. Global ticaret yapan ülkelerijn ihracata yönelik mallar üretmeye başlayıp bundan para kazandığını söylüyor.
Küreselleşme karşıtlarını gelişmekte olan ülkelerdeki ciddi problemlerden rahatsız olmakta haklı görüyor. Ancak fakirlik, açlık, hastalık, eğitimsizlik gibi problemlerin çözümünün de küreselleşmeye dur demekten geçmediğini belirtiyor:
‘‘Batının refaha kavuşması yüzyılları aldı. Bugün teknoloji, kapitalizm ve globalleşme sayesinde gelişmekte olan ülkeler bu teknolojileri hızla adapte edebilir. Burada frene basmak çok yazık ve bencilce olurdu.‘‘
ASLINDA TAM TERSİ
Hilton'a göre ikinci büyük efsane küreselleşmenin insan haklarının düşmanı olması. Aslında gerçeğin bunun tam tersi olduğunu söylüyor: ‘‘Kapitalizm ve globalleşmenin demokratik hareketlerde büyük rolü var. Demokrasi ise insan hakları ihlalini engellemenin en güçlü yöntemi.‘‘
Üçüncü efsane imalatın gelişmekte olan ülkelere kayması sonucu çalışma şartlarının kötüleşmesi. Hilton gerçekten de çalışma şartlarının 'dehşet' derecesinde kötü olduğu şirketler olduğunu itiraf ediyor: ‘‘Ancak bu gelişmekte olan ülkelerin hepsindeki fabrikalar bu koşullar altında işliyor demek değil. Kötü şartlardaki fabrikalarda yapılması gereken sağlık ve güvenlik önlemlerini almak. Bu fabrikaların üretimini tamamen durdurmak değil. Bu ülkelere uluslararası şirketlerin girmesi çalışanların maaşlarına yüksek bir standart getiriyor. Aynı zamanda bu ülkelerin yaşam standartlarını yükseltiyor.‘‘
Dördüncü efsanenin ‘kültürel imparatorluklar‘ üzerine olduğunu söylüyor. Bu görüşe göre batılı markaların dünya çapında yaygınlaşması yerel kültürlere zarar veriyor. Küreselleşme, tüketicinin taleplerini ‘kirletiyor‘. Büyük homojen bir Amerikan alışveriş merkezi oluşturuyor.
Hilton bu görüşe şu karşılığı veriyor: ‘‘Belki Japonya'da McDonald's var ama bu restoranın daha az ‘Japon‘ olduğunu iddia etmek mümkün değil. Yerel kültürler güçlüdür. Onların yabancı bir ürün veya servis yoluyla bastırılabileceği düşüncesi abartılıdır.‘‘
KAR ETMEK İYİDİR
Beşinci ve belki de en yaygın efsane kar etmenin kötü bir şey olduğu üzerine... Buna göre kapitalistler masum çalışanların iş gücünü sömürüyor. Kar oranı sömürünün derecesini gösteriyor.
Hilton 'çalışanlar karı paylaşır' diyor: ‘‘Hisse sahipleri karı doğrudan, diğerleri ise dolaylı yollardan paylaşırlar. Yani karlar hemen zenginlerin cebine girmez. Çalışanlara bir şekilde geri döner.‘‘
Efsanelerin altıncısı ve sonuncusu şirketlerin kuvvetlerinin hükümetinkini aştığına dair. Bunu haklı çıkarmak için küreselleşme karşıtları şu sloganı kullanıyor: ‘‘Dünyanın en büyük 100 ekonomisinden 51'i şirketler, devletler değil.‘‘
Hilton gözden kaçan bir şey olduğunu belirtiyor: ‘‘Özel sektöre oranla devlet sektörü 20'nci Yüzyıl'da daha hızlı büyüdü. Yani şirketlerin ekonomide daha fazla pay aldığı düşüncesi de doğru değil.‘‘
Hilton'a göre global kapitalizm problemlere yeterli hayal gücü, yaratıcılık ve inançla yaklaşmalı: ‘‘Böylece kısa zaman sonra globalleşme düşman değil kahraman olarak görülecektir. Sosyal eşitlik için savaşanların şirketlerle işbirliği yapmalarını vakti geldi de geçiyor bile.‘‘
Karşıtlar ne diyor
Büyük global markalar dünyanın zengin bölgelerinde insanları sömürüyor. Öyle bir imaj oluşturuyorlar ki, fiyatlar ne kadar fahiş olursa olsun o mallar kapış kapış tüketiliyor. Böylece insanları saplantılı birer tüketim bağımlılarına dönüştürüyor.
Bu markalar her ortamı istila ediyor. Eğitim, spor, müzik, sağlık onlar için hep birer araç. Bu yayılımcı stratejileri yüzünden diğer markalar rekabet edemez hale geliyor.
Gelişmekte olan ülkelerin insanları iki kere tutsak ediliyor. Önce bu markaların hayaliyle kendi kültürlerini kaybedip batının tutsağı oluyorlar. Sonra da birer çalışan olarak bu şirketlerin sahiplerinin kölesi oluyorlar.
Altı efsane
Steve Hilton küreselleşme karşıtlarının savunduklarının aslında doğru olmayan altı adet efsaneden ibaret olduğunu söylüyor. Hilton'a göre efsaneler şöyle:
Kapitalizm zengini daha zengin fakiri daha fakir yapıyor.
Küreselleşme insan haklarının düşmanı haline geliyor.
İmalatın kaydığı gelişmekte olan ülkelerdeki çalışma şartları çok kötüleşiyor.
Markaların dünya çapında yaygınlaşması yerel kültürlere zarar veriyor.
Kar eden şirketler masum çalışanlarını sömürüyor.
Tüzel kişilerin gücü hükümetinkini aşıyor.