Güncelleme Tarihi:
Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Müthiş “gerçeklerle” karşılaştım. Fakat birkaç gerçeği unuttuklarını gördüm!..
“19 Ekim’de ABD’de gösterime giren ‘Not Evil Just Wrong’ adlı filmle küresel ısınma saçmalığının artık önüne geçmek için küresel çapta bir organizasyonun ilk ayağı başlatıldı. Gönülden destekliyoruz!”
Yukarıdaki satırlar, arada bir bana gelen küresel iklim değişimi karşıtı bir mail’den alınmıştır. Bu tür mail’leri dikkate almam ama bu belgeselde “Şeytan sadece hata yapmıyor”la ne demek istediklerini merak ettim. Buradaki “şeytan” küresel iklim değişimi probleminin çözülmesinden yana olan çevreciler olsa gerek. Peki, bunların hatalarının yanı sıra işlediği günahlar nelerdir?..
Filmin web sitesine göre Al Gore ve Hollywood, bu filmi kimse görmesin ve duymasın diye uğraşmış ama başarılı olamamış! Çünkü bu film Al Gore’un “Uygunsuz Gerçek” adlı filmine meydan okuyor. Al Gore’un aksine filme göre küresel ısınma için ortaya konulan bulgular yetersiz. ABD senatosundaki küresel ısınma kanun tasarısının insanlara zararı yararından çok daha fazla olacakmış. 2008 yılında çekilen film için bir yıldır bağış toplanıyordu. Şimdi teşekkür olarak “Bize tarih yapmak için yardım ettiniz” diyorlar!..
UNUTULAN KÜÇÜK AYRINTILAR
Film önce çevrecilerin DDT’yi yasaklatmasını ele alıyormuş. 1948’de Paul Müller sivrisinekleri ve sıtmayı kontrol etmek için keşfettiği DDT için Nobel Ödülü almıştı. Daha sonra çevreciler ve Dünya Sağlık Örgütü’nün çabalarıyla 1972 yılında ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından DDT yasaklandı. Şimdi filme göre DDT’nin yasaklanması sonucu gelişmekte olan ülkelerde 40 milyondan fazla çocuk ve yetişkin ölmüş! Anlaşılan film DDT’nin emziren kadınların sütünden bile bebeklere geçtiği ile birlikte neden olduğu damar hastalıklarıdan, karaciğer ve safra yolları kanserlerine bağlı ölümlerden hiç bahsetmemekte. Ayrıca filmin fragmanında görüldüğü gibi “Onlar (Amerikan) yaşam tarzımızı değiştirmemizi istiyorlar” diye feryat etmelerini de anlamak mümkün değil...
Bu film gösterime girdikten 2 gün sonra, yani 21 Ekim’de ABD’de önde gelen 18 bilimsel orgazinasyon iklim değişimi kanun tasarısını desteklemeleri için senatörlere açık mektup yayınladı (www.ametsoc.org.) Türkiye’deki TÜBİTAK, TÜBA, Mimar ve Mühendisler Odaları’na karşılık gelen bu organizasyonların arasında meteoroloji, jeofizik, biyoloji, botanik, ekoloji, toprak, argonomi, endüstri ve uygulamalı matematik gibi bilim dallarını temsil eden kurumlar var. Çok net bir şekilde küresel iklim değişiminin gerçek ve insanlık için büyük bir tehlike oluşturduğu konusunda tam bir fikir birliğinde olduklarını beyan edip çözüm yollarını açıklıyorlar...
CADILARI SEVERİM
“İklim” ve “şeytan” kelimeleri bir araya gelince aklıma ortaçağ Avrupa’sında örneğin bir fırtınanın geleceğini bildiği, hava tahmini yaptığı için “cadı” olarak adlandırılıp yakılan kadınlar geldi. Allah’tan Küçük Buzul Çağı’nın Amerika ve Avrupa’sında yaşamıyoruz. Yoksa “küresel ısınma saçmalığı” diye sağa sola mail atanlar bilimsel öngörüde bulunanları gelecekten haber veren büyücüler ya da cadılar diye ateşe atabilirdi.
Sıkıştırılmış ve hızlı modernizasyon sürecini yaşayan halkımız, “Medeni Batı”da özellikle kadınlara uygulanan büyücülük yasalarını algılamada zorluk çekebilir. Örnek vermek gerekirse, İngiltere’de 200 yılda bin kişi cadılık suçundan idam edilmiş. 1610 ile 1840 yılları arasında sadece Almanya’da 26 bin kişi cadılıktan suçlanıp yakılmış...
Aslında ben cadıları çok severim. Bu yüzden de özellikle sevdiğim bayanlara “cadı” diye takılırım. Kızan olursa da “tatlı cadı” demek istemiştim diyerek kendimi savunurum. Maalesef bayanların baylar için kullanacağı karşıt bir sıfat yok. Keşke olsaydı da bana iltifat için söyleselerdi! Çünkü işini iyi yapabilmek, aklını kullanmak, ileriyi görebilmek, gelecek için kafa yorup doğru önlemleri zamanında alabilmek, yani “saçmalamak” iyi bir meziyet...