Küresel değil yerel ısınma

Güncelleme Tarihi:

Küresel değil yerel ısınma
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2001 00:00



Yavuz HARANİ
Haberin Devamı

Hava ne zaman birdenbire ısınsa veya soğusa sebebini şıp diye buluyoruz: Küresel ısınma. Ancak iklimbilimci ve meteoroloji mühendisleri aksi görüşte. Çünkü küresel ısınma günlük, hatta yıllık hava değişimlerini değil, iklimleri etkiliyor. İklimin değiştiğini söylemek içinse 100 yıl gözlem yapmak gerekiyor. Günlük hava durumunda ise rahmetli Ali Esin'in hepimize öğrettiği meşhur alçak ve yüksek basınç sistemleri etkili. Bunun yanısıra hava kirliliği, şehirleşme ve Sahra Çölü'nden gelen tozlar da hava sıcaklığını değiştirebiliyor.

Güneşli ve sıcak günlerin bol olduğu bir kış yaşadık. Kalın kazaklar, eldivenler, atkılar, dolaptan pek çıkarılmadı. Sonra da sıcak günler başladı. Çoğumuz sıcak havaları küresel ısınmanın sonuçlarına bağladık. Ne de olsa ‘‘dünyanın dengesini bozmuştuk, mevsimler çıldırmıştı.’’

Hemen söyleyelim işin uzmanlarına göre sıcak geçen kış ve birdenbire ısınan veya soğuyan havaları doğrudan küresel ısınmaya bağlamak doğru değil. Çünkü küresel ısınma uzun bir süre içinde (100 yıl) geniş alanları hatta tüm dünyayı etkiliyor. Yani küresel ısınma iklimleri değiştiriyor. Bu yüzden sadece geçen yıla oranla sıcak bir kış geçti diye ‘‘dünya ısındı, hapı yuttuk’’ denemiyor.

Bizim dikkatimizi çeken günlük hava değişimlerini daha çok basınç sistemleri belirliyor. Hani rahmetli Ali Esin'in hepimize öğrettiği şu meşhur alçak ve yüksek basınç sistemleri.

BASINÇ BASTIRIYOR

Meteoroloji Genel Müdürlüğü Hava Tahminleri Daire Başkanlığı Analiz Şube Müdürü Mehmet Yayvan ‘‘Günlük hava olaylarındaki artış ve azalışları bölgedeki daimi diyebileceğimiz basınç sistemleri belirler. Türkiye, kuzeyde Sibirya yüksek, güneyde Basra alçak, batıda Azor yüksek ve doğuda İzlanda alçak basınç sistemlerinin etkisinde kalıyor. Bu dört ana sistemin biribirlerine etkisi mevsime göre veya günlük olarak değişiyor. Bu da günlük hava olaylarını belirler. Ancak bu sistemlerin küresel ısınmadan etkilenmemeleri mümkün değil. Ama bu etkinin ne oranda günlük hava olaylarına yanısıdığını tahmin etmek çok zor,’’ diyor.

Sıcaklık değişimlerinde basınç sistemleri dışında etkenler de var. Şehirleşme bunlardan biri. Meteoroloji Genel Müdürlüğü İklim Değişimi Birimi Sorumlusu Dr. Murat Türkeş, ‘‘Şehirleşme ısı adası etkisi yapıyor. Beton, asfalt, kaldırımlar, siyah cisimler ısıyı emiyor ve gece olunca bu ısıyı salıyor. Son yıllarda yazların bunaltıcı geçmesi, bölgesel sıcaklık artışının yanısıra kentlerdeki sıcaklık artışı ile de ilgili. Özellikle büyük kentlerin çoğunda ilkbahar ve yaz minimum sıcaklıklarında büyük artışlar var.’’ Murat Türkeş'e göre şehirler sadece ısınmaya değil bazen de soğumaya neden oluyor. Güneşten gelen kısa dalgalı ışınların bir kısmı yere ulaşmadan hava kirleticileri tarafından geri yansıtılıyor. Böylece hava kirliliği soğutucu bir etki yapıyor.

BU İŞİN NORMALİ YOK

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Por. Dr. Cemal Saydam ise önceki hafta havaların birdenbire ısınmasına ilginç bir açıklama getiriyor: ‘‘Sıcak havalar Sahra Çölü'nden gelen kuvvetli rüzgarlı hava ve ona bağlı tozların eseri.’’ Peki neden birdenbire ısınıyor veya soğuyor bu havalar, sorusunun cevabını Prof. Saydam şöyle veriyor: ‘‘Tam bir geçiş dönemindeyiz. Kış dengesinden bahar dengesine geçerken, böyle ani sıcaklık değişimleri olur. Sıcaklık 30 dereceye de çıkabilir. Sonra çok düşebilir.’’

Başka kritik bir soru daha: ‘‘Yaşadığımız ani ısınma ve soğumalar normal mi?’’ Hava söz konusu olunca normal diye bir şey yok. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ‘‘Bazen meteoroloji raporlarında, 'Bu hafta hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyredecektir' denir. Mevsim normali son otuz yılın aynı gündeki, örneğin 7 Nisan'lardaki sıcaklıkların ortalaması alınarak bulunur. Yani değişen zaman ve iklim şartlarıyla birlikte mevsim normalleri de değişir.

Hava sıcaklıklarının bir süre normallerin dışında seyretmesi iklim değişikliğinin işareti değildir. Sıcaklıkların yıldan yıla değişimini incelersek zigzaglar çizdiğini görürürüz.’’

Sahra tozlarının önemi

Atmosferdeki karbondioksit tabakası güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasına izin veriyor ama dünyadan yansıyan ışınların atmosferden çıkmasını engelliyor. Buna sera etkisi deniyor ve küresel ısınmaya neden oluyor. 1997'de 160 ülkenin başbakanları tarafından imzalanan Kyoto Protokolü'yle karbondioksit üretimi azaltılmaya çalışılıyor.

Bu noktada Prof. Dr. Cemal Saydam'ın 1994 yılından bu yana ‘‘Sahra Tozları ve Tabiat Etkileşimi’’ konusunda yürüttüğü çalışma çok önem kazanıyor. Bu, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ve Türkiye'de 12 ayrı laboratuvarda yürütülen Avrupa Birliği'nin bir projesi. Bu araştırma belki de küresel ısınmaya ilişkin tespitleri kökünden değiştirecek. Nedenini Prof. Dr. Cemal Saydam şöyle anlatıyor: ‘‘Bizim gibi Akdeniz'in kuzeyindeki ülkeler doğal karbondioksit artışından da etkileniyor. Sahra Çölü'nden tozlu hava gelince karbondioksit artıyor. Oysa Sahra'da endüstri yok. Karbondioksit oluşumuna Sahra tozunun bulut içinde bir takım kimyasal reaksiyonlara girmesi neden oluyor. Araştırma sonuçlandığında doğal karbondioksit oluşumunun oranı ve etkisi tespit edilmeden Kyoto Anlaşması'nın yaptırımlarının uygulanamayacağını göstereceğiz. Ama yine de bu araştırma safhasında olan bir görüş.’’

İklimde felaket senaryoları

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu Türkiye ikliminin geleceğine projeksiyon yaptı. İşte kara gerçekler:

2030'UN KURAK ÜLKESİ TÜRKİYE

Küresel İklim Modelleri ile yapılan projeksiyonlara göre 2030 yılında Türkiye'nin büyük kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek. Sıcaklıklar kışın 2, yazın ise 2 ila 3 derece artacak. Bununla birlikte Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de özellikle gece sıcaklıklarında önemli artışların olduğu belirlendi.

DENİZLER YÜKSELECEK

Küresel ısınmanın sonucu, ısınarak genişleyen deniz suları ile birlikte kutup ve dağ buzullarındaki erime nedeniyle deniz suyu seviyeleri yükseliyor. Deniz seviyelerindeki yükselme bu yüzyılın sonuna kadar 65-100 cm'ye ulaşabilecek.

SAHİLLER KAYBOLACAK

Deniz su seviyesinin yılda bir kaç mm yükselmesi, büyük bir tehlike gibi görünmese de, çok önemli bir değer. Bruun Kuralı'na göre deniz seviyesinin yükselmesi erozyona neden olur. Deniz ne kadar yükselirse bunun 100 katı kadar uzunluktaki bir sahil erozyona uğrar. Örneğin ABD'nin Atlantik Okyanusu kıyılarında yükselme yılda 4 mm'dir. Böylece 10 yılda deniz seviyesi 4 cm yükselirken kaybedilen sahil 4 metredir.

TUZLU DENİZ TATLI SUYA KARIŞACAK

Diğer Akdeniz ülkeleri gibi Türkiye için de en büyük problem, deniz seviyelerindeki yükselmeler olacak. Turistik plajlar ve yat limanları kullanılmaz hale gelebilecek. Tuzlu deniz suyu, nehirler ve yeraltı suları gibi, tatlı su kaynaklarını da yok edebilir. Ayrıca kıyı şeridinde ve deltalardaki tarım alanları da kullanılmaz hale gelebilir. Kıyılarda konut ve balık üretimi kaybı da görülebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!