Güncelleme Tarihi:
Çete üyelerinin çiftlikte üzerine ‘mahkum odası’ yazdıkları ahırda, kurbanlarını Filistin askısına alıp işkence yaptıkları ortaya çıktı. Sanıklardan H.K. ifadesinde, kurbanların atıldıkları varilde iki gün boyunca yakılıp nasıl öldürüldüklerini anlattı.
Beşok çetesinin yerine faaliyet gösterdiği, kurduğu çıkar amaçlı suç örgütünün liderliğini yaptığı ileri sürülen İskender Özkahraman'ın, geçen yıl Kasım ayında, Urla İlçesi'ndeki bir restoranın önünde öldürülmesinin ardından İzmir Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, soruşturma başlattı. Genişletilerek sürdürülen soruşturmada, İskender Özkahraman'ın kurduğu suç örgütünün, liderliğini kardeşlerinin devralmasıyla silahlı faaliyetlerine devam ettiği saptandı. 2007 yılında çete elemanlarınca öldürülen Cenk Çelik ve Mustafa Dinç'in yanındaki arkadaşları Mehmet Özer ve Fevzi Aluç'un da aynı kişilerce öldürüldüğünün tespit edilmesiyle operasyona başlandı. Eş zamanlı yapılan baskınlarda, Beşok Çetesi lideri olarak halen cezaevinde bulunan Erol Beşok'un oğlu Esat Beşok ile Yıldırım Özkahraman, Erdem Özkahraman, Ayhan Özkahraman, İsmet Gezgin, Hakan Seven, İsmet Ülçay, Mithat Yıldız, İlker Yusuf Yenice, Mehmet Karaca, Erdi Erdem, Hanife Kurt, Hüseyin Uğur Sarıçiçek, Süleyman Pehlivan, Serhat Or ile Ali Başer gözaltına alındı. Baskında, 4 ruhsatsız tabanca, 1 gaz tabancası, 3 pompalı 4 tüfek, 41 kovan, 12 fişek, sahte sürücü belgesi, nüfus cüzdanı ile 2 tane ‘polis muhabiri’ yazılı sahte basın kartı ele geçirildi.
İNSAN KEMİKLERİ BULUNDU
Zanlıların ifadeleri doğrultusunda Altındağ Semti'ndeki çiftlikte arama kurtarma köpeklerinin belirledikleri yerlerde iş makineleriyle yapılan aramalarda insan kemikleri bulundu. Kemiklerin Mehmet Özer ve Fevzi Aluç'a ait olup olmadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'nda DNA testi yapılmasına karar verildi. Ayrıca, çete elemanlarının, anlaşmazlığa düştükleri Cenk Çelik, Mustafa Dinç, Mehmet Özer ve Fevzi Aluç'u, 2007 yılının Mart ayında Yeşilyurt semtindeki evlerinden kendilerini polis olarak tanıtarak aldıktan sonra kaçırdıkları ortaya çıktı. Çete elemanlarının çiftlikte, üzerine ‘mahkum odası’ yazdıkları ahırda, kurbanlarını Filistin askısına alıp işkence yaptıkları saptandı. Dinç ve Çelik'i öldüren zanlıların, bir gün sonrada Mehmet Özer ile Fevzi Aluç'u öldürdükleri ardından ahıra gömdükleri belirlendi. Son iki yılda 4 cinayet, 2 yaralama, 2 işyeri ele geçirme, adam kaçırıp alıkoyma, işkence yapma, haraç alma, zorla belge imzalatma, tehdit ve darp olaylarına karıştıkları tespit edilen biri kadın 16 zanlı, işlemlerinin ardından adliyeye sevkedildi. Zanlılardan 12'si tutuklandı, diğerleri ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
‘GÖZLERİ KAPALI İKİ KİŞİ GETİRDİLER’
Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılardan çiftlikte çalışan 6 çocuk annesi H.K.'nın savcılıkta ve poliste verdiği ifadede, çetenin kurbanlarını ne şekilde öldürdüğünü tüm ayrıntılarıyla tek tek anlattığı görüldü. Uzun yıllardır çiftlikte çalıştığını ve burada kaldığını söyleyen H.K., “Çiftlik sahibi Galip Özkahraman, sağken paramı alırdım. O öldükten sonra maaşımı alamaz oldum. Burada kendi baktığım hayvanlardan elde ettiğim gelirle geçinmeye başladım. Ölenlerin hiçbirini tanımıyorum. Çiftlikte kaldığım sürece herhangi bir silah sesi duymuş değilim. Ancak olay tarihinde çiftlik evinde uyuyordum, birden dışarıdan gürültüler gelmeye başladı. Gece geç saatti. Dışarı çıkıp kimlerin olduğunu merak ettim. Gözleri bağlı iki kişiyi gördüm. İskender Özkahraman ve yanındakiler iki kişiyi tutuyordu. İskender beni görünce, ‘Sen içeri gir, elinin hamuruyla erkek işine karışma’ dedi. Ben de korkumdan içeri girdim. Eve girerken İskender Özkahraman'ın bu iki kişiyi soğuk hava deposuna götürdüklerini gördüm. Evin penceresinden bir ara baktım. Esat Beşok'un da olduğu kalabalık bir grup geldi.
Erdi Erdem depodan çıkıp, dışarıdan sopa alıp tekrar içeri girdi” dedi. H.K. duyduklarını şöyle anlattı:
“Soğukhava deposunun içinden ‘Neden yaptın, neden yaptın. Hayır yapma yapma diye’ bağırış sesleri gelmeye başladı. Daha sonra sesler kesildi. İki saat sonra İskender'le birlikte birçok kişi buradan ayrıldı. Bir tek Erdi Erdem kaldı. Bir gece sonra İskender, İlker Yusuf Yenice ile tekrar geldi. Soğuk hava deposundaki iki kişi dışarı çıkartıldı. Yine gözleri bağlıydı. Kendi başlarına yürüyebilecek durumdaydılar. Arabaya bindirip ayrıldılar. Gözleri bağlı olanlardan biri kilolu, diğeri zayıftı. Kilolu olanın üzerinde gri eşofman vardı. Bu kişileri bir daha görmedim. Korkumdan İskender Özkahraman'a da kim olduklarını sormadım. Korktuğumdan polise gidip söylemedim. Bu olay dışında çiftliğe elleri gözleri bağlı kimsenin gütürüldüğünü görmedim. On ay sonra İskender, İlker Yusuf Yenice ve Erdi Erdem, minibüsle geldi. Yanlarında büyük bir demir varil vardı. Çiftlik damının köşesine koydular. İskender, el arabasıyla iki çuval getirdi. Çuvalları varilin içine attılar. İskender, beni yine görünce tersleyip, eve girmemi söyledi. Ben pencereden yapılanları izlemeye devam ettim. Bidonun içine gazyağı döktüler. Bidonun içindeki çuvallar yanmaya başladı. Ateş hiç sönmüyordu.
Sürekli içerisine gazyağı döküyorlardı. Bu yakma işi iki gün sürdü. İlker Yusuf Yenice ve Erdi Erdem, iki gün boyunca varilin başında bekledi. Ateşin sönmesini engelliyorlardı. İskender de arasıra gelip gidiyordu. Çuvalların varile atıldığında bir koku hissetmedim. Yanmaya başladıktan sonra gazyağı ile değişik bir koku etrafa yayıldı. Yanma işlemi bittikten sonra üç kişi varildeki külleri el arabasına boşalttıp, çiftlik damının arkasındaki dereye döktüler. Ben daha sonra merak edip küllerin döküldüğü yere gittim, çubukla külleri karıştırdım. Ancak ne olduğunu anlamadım. Bu olaydan sonra İskender ve diğerleri hiç çiftliğe gelmedi. Ben kimsenin ölüdürüldüğünü görmedim.”
Olayı soruşturan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının sanıklar hakkında yürüttüğü soruşturmanın devam ettiği belirtildi.