Kurbanı soğuk hava kurtardı

Güncelleme Tarihi:

Kurbanı soğuk hava kurtardı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Soğuk gecede, ormanda araştırma gezisine çıkan doğabilimci, alışık olmadığı bir ses, daha doğrusu tuhaf bir hırıltı duydu. Sesin geldiği yöne doğru ilerlediğinde korkunç bir manzarayla karşılaştı. Boğazı bir kulağından diğerine kadar kesilmiş bir kadın, çalıların arasında çaresiz bir şekilde kıvranıyordu.

İNgiltere, 5 Ocak 1986'da yılın en soğuk gecesini yaşıyordu. Ülkenin güneyinde, ormanlık bir bölgede gece araştırmasına çıkan doğabilimcinin amacı, deneylerinde kullanabileceği bir porsuk veya birkaç kurbağa bulmaktan ibaretti. Tepeden tırnağa kamuflaj giymiş olan adam, bir yandan donmuş çimen yapraklarına basmamaya ve avını ürkütmemeye çalışıyor, bir yandan da gecenin karanlığında dikkatle ilerliyordu.

Bir anda çalıların arasından alışık olmadığı bir ses, daha doğrusu tuhaf bir hırıltı duydu. Sesin geldiği yöne doğru ilerlediğinde, korkunç bir manzarayla karşılaştı. Boğazı bir kulağından diğerine kadar kesilmiş bir kadın, çalıların arasında çaresiz bir şekilde kıvranıyordu.

KAN YAVAŞ AKTI

İlk şoku atlatan adam, yardım istemek amacıyla en yakındaki eve doğru koştu. Panik halinde ulaştığı ilk evde bir parti vardı. Evdekilere dehşet içinde gördüklerini anlatan adam, hemen polisi aradı. Davetliler hemen olay yerine koştular. Korkunç soğukta hayatta kalmak için çaba sarfeden kadının üzerine bir battaniye örtüldü. Ambulans olay yerine umulandan çabuk ulaştı. Zavallı kadının kurtulmasında çabuk ulaşan ambulans kadar önemli birkaç nokta daha vardı. Doğabilimcinin o saatte oradan geçmesi, yardıma koştuğu evdekilerin müthiş yardımları -davetlilerin arasında bir doktor da vardı- ve tabii ki kanın yavaş akmasına yol açan dondurucu soğuk...

Hastaneye kaldırılan kadının, Doktor John Baksh'ın 43 yaşındaki Hint asıllı eşi olduğu belirlendi. Kadın da kocası gibi doktorluk yapıyordu. Daha önce başlarından birer evlilik geçmiş olan çift, olay mahaline 5 km. uzaklıkta, muhteşem bir evde yaşıyordu.

Bu arada polis, yaralı kadına ulaşmadan bir süre önce Dr. John Baksh'tan karısının kaybolduğuna dair bir telefon almıştı. Baksh, o gece ikinci evlilik yıldönümlerini kutlayacaklarını, karısının son hazırlıklar için evden çıktığını ancak geri dönmediğini, başına bir şey gelmiş olmasından korktuğunu söylemişti...

Polis, 10 Ocak 1986'da Doktor John Baksh'ı ikinci karısını öldürmeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle tutukladı. Ancak bu noktaya gelene kadar ilginç gelişmeler yaşandı. Bayan Baksh, hastanede kendine geldiğinde ilk gördüğü şey, kendisine gülümseyerek bakan kocasıydı. Kocasının elinde bir buket çiçek, gözlerinin derinliğine yerleşmiş bir korku vardı. Eğilip alnından üç kez öptü. Kocası, odadaki polislerin ve hastane görevlilerinin anlamamaları için Hintçe konuştu: ‘‘Lütfen, lütfen beni affet. Kurtar beni! Onlara park yerinde sana saldıran maskeli adamdan söz et...’’

Konuşamayacak durumda olan kadın hayır anlamında başını salladı ve parmağıyla kocasını işaret etti. Dr. Baksh yalvarmaya devam edince, kocasının çocuklarına zarar verebileceğini de düşünen kadın, durmayı tercih etti. Dr. Baksh gittikten sonra, polisten bir kağıt kalem isteyen Bayan Baksh, titreyen ellerle şunları yazdı: ‘‘Kocam bir katildir. Hakime, onun ilk eşini öldürdüğünü söyleyin...’’

Müthiş ifade

Bayan Baksh daha sonra, yeniden konuşmaya başladığında gerçekleri şöyle anlatacaktı: 1968'de İngiltere'ye geldim. 1969'da ilk evliliğimi yaptım. Bu evlilikten iki çocuğum oldu. 1980 yılında kocam beni terketti. Ancak resmen boşanmadık. John Baksh'la o sıralarda tanıştım. Aynı hastanede çalışıyorduk. O da evliydi. Birlikte olmamız için çok ısrar ediyordu. Ona evli bir erkekle birlikte olamayacağımı defalarca söyledim. 1982'ye geldiğimizde ısrarı iyice arttı. Ben boşanmadığı sürece birlikte olamayacağımızı söylüyordum. 1982 yılının Aralık ayında John Baksh, eşi Ruby ve çocuklarını da yanına alarak Almeria'ya (İspanya) tatile gitti. Birkaç hafta sonra tatilden döndüğünde beni aradı ve karısının İspanya'da bir kalp krizi sonucu öldüğünü söyledi...''

Bayan Baksh polise daha pek çok şey anlattı...

Dr. Baksh'ın ilk eşi tabii ki kalp krizi sonucu ölmemişti. Dr. Baksh, karısını aşırı dozda morfin enjekte ederek öldürmüş, daha sonra yeni tanıştığı bir İspanyol doktoru ikna ederek eşinin kalp krizi sonucu öldüğünü gösteren bir rapor almıştı. Dr. Baksh'ın karısını öldürmesinin tek nedeni, ‘‘öteki kadın’’a ulaşmak değildi elbette. Borç içinde yüzen Dr. Baksh, karısının ölümüyle sigortadan 100 bin dolar aldı.

İngiltere'ye döndüğünde uzun süreden beri peşinden koştuğu kadına karısının öldüğünü ve çocuklarıyla başbaşa kaldığını söyleyen Dr. Baksh, kadını evlenmeye ikna etti. Karısının ölümünden iki hafta sonra Hint usülü bir törenle evlendiler. Dr. Baksh, öldürdüğü karısının yüzüğünü, yeni eşine taktı.

Sonunda kendisini 1980'de terk etmiş olan kocasından boşanmayı başaran genç kadın, Dr. John Baksh'la resmi olarak da nikahlandı. 1983 yılında Paris'e tatile giden yeni evli çiftin hayatında yanlış giden bir şeyler vardı. Daha doğrusu John Baksh çok sıkıntılıydı. Bir sabah gözyaşları içinde yeni eşini uyandırdı ve ‘‘Karımı sana ulaşabilmek için kurban ettim. Eğer bunu yapmasaydım, sana ulaşamazdım’’ dedi.

Yatağın içinde donup kalan kadın duyduklarına inanamadı. Mutsuz bir evliliğin ardından, ilk karısını öldüren bir adamla birlikte olduğunu düşündü.

Polis, bu noktada Bayan Baksh'a neden hemen polisle irtibata geçmediğini sordu. Kadın, kocasının çocuklarına bir zarar vermesinden korktuğunu, ayrıca mutluluğu bulduğu sırada kaybetmek istemediğini söyledi...

Polis yetkilileri, eşinin ifadesi doğrultusunda Dr. John Baksh'ı hemen tutukladı. Dr. Baksh, iki suçlamayı da reddetti. Dr. Baksh, karısının başına gelenlerin kaza olduğunu söyledi ve kendi avukatının bile ‘‘inanması zor’’ dediği şu absürd senaryoyu hazırladı:

ABSÜRD SENARYO

‘‘O gece ikinci evlilik yıldönümümüzü kutlayacaktık. Ancak aramızda bir tartışma başladı. Karım bir bıçakla üzerime saldırdı. Bıçağı elinden almayı ve onu sakinleştirmeyi başardım. Daha sonra bana göğsünün ağrıdığını söyledi. Ona biraz morfin enjekte ettim. Birlikte şampanya içtik. Yine saldırganlaştı. Evde kalırsak tartışmanın büyüyeceğini düşünerek, dışarıya, arkadaşlarımıza gitmeyi önerdim. Bu arada karımın bana saldırırken kullandığı bıçağı da yanıma aldım. Amacım bıçağı arkadaşlarımıza göstermek ve durumumuzun ne kadar kötü olduğunu anlatmaktı. Keston Gölü kenarındaki ormanlık bölgede biraz hava almak için otomobili park ettim. Bu arada karım bana bıçağı ne yaptığımı sordu. Ben de salak gibi otomobile dönüp bıçağı getirdim. Amacım ona bana yaptığınının ne kadar korkunç olduğunu göstermekti. Tıpkı bana yaptığı gibi bıçağı boynuna doğru uzattım ve 'Bak da ne kadar kötü bir hismiş gör!' dedim. Boynunu hızla çekti ve olanlar oldu...’’

Polis, ‘‘Karınızı niye o durumda bıraktınız, niye yardım istemediniz?’’ diye sorduğunda ise, inanılması güç bir cevap daha geldi doktordan: ‘‘Durumu o kadar kötü gözükmüyordu. Kendi kendine eve döner diye düşündüm. Eve dönüp polise karımın kaybolduğunu bildirdim. O sırada aklıma maskeli bir adam tarafından saldırıya uğradığını söylemek geldi. Toplum içinde saygın bir konumu bulunan iki doktorun adının alkol, uyuşturucu ve şiddetli kavga gibi olaylara karışmasını istemedim...’’

Polisin araştırmaları gerçeği kısa bir süre içinde ortaya çıkardı. Önce ilk eşinin İspanya'da gömülü olan cesedi üzerinde teknolojinin tüm imkanları kullanılarak bir araştırma yapıldı. Yapılan tahliller, kadının kalp krizi sonucu değil, aşırı dozda morfinden öldüğünü ortaya çıkardı. İkinci olayla ilgili araştırmalar ise, doktorun ikinci eşini önce içki ve uyuşturucuyla sersemlettiğini daha sonra boğazını kestiğini ortaya koydu. Doktor olmanın avantajını kullanan ve eşinin boğazını keserken şah damarlarına özellikle dokunmayan John Baksh, böylece ölüm süresini geciktirmiş olacaktı. Doktor şah damarlarını kesseydi, karısı çok çabuk ölecek, o da eve dönüp polise senaryosunu yazacak vakit bulamayacaktı. Ancak bu sinsi planın gerçekleşmesine soğuk hava engel oldu. Kan soğuk havanın etkisiyle akışkanlığını yitirdi ve kadının hayatı kurtuldu.

UCUZ KURTULDU

Dr. John Baksh, 18 Aralık 1986'da mahkemeye çıktı. 7 Erkek ve 3 kadından oluşan jüri, Dr. Baksh'ı iki olayda da suçlu buldu. İngiliz yasalarına göre ilk karısını öldürmek suçundan 20 yıl, ikinci karısını öldürme girişiminden dolayı da 14 yıla mahkum edildi.

Dr. John Baksh'ın iki suçu da para için işlediğini iddia edenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Eğer ikinci eşi ölseydi ve bu işten sıyrılsaydı, sigortadan 125 bin dolar alacaktı. Bu arada Dr. Baksh'ın annesinin ve 1978 yılında İspanya'ya golf oynamaya gittiği iki doktor arkadaşının da, ilk eşi gibi kalp krizinden ölmeleri polisin aklını bir hayli karıştırdı. Ancak yetkililer bu şüpheli ölümlerden Dr. John Baksh'ın sorumlu olduğunu kanıtlamayı başaramadılar...

Tabip binbaşı karısını 34 yerinden bıçakladı

Paranoyak bir binbaşı, 1958 yılı Aralık ayında Kartal Maltepesi'ndeki köşkünde karısını 34 yerinden makasla vurup öldürdükten sonra, evini ateşe vermişti.

TABİP binbaşı olan Necdet Ölçer ismindeki akıl hastası tımarhaneden çıkalı daha bir ay olmamıştı. Evlerinde mahzun olarak babalarını bekleyen yavruların dokunaklı hali, hergün Bakırköy Akıl Hastanesi'nin yollarını arşınlayan tabip binbaşının karısının yalvamaları, doktorları insafa getirmiş, Necdet Ölçer evinde tedavi edilmek üzere hastaneden taburcu edilmişti. Doktorlar onun hiçbir zaman çocuklarından biri veya karısı ile yalnız kalmamasını tenbih etmişlerdi. Maltepe'de, çamlar arasındaki küçük köşkte, binbaşı, karısı ve annesi tarafından tedavi ediliyordu.

Haydarpaşa Askeri Hastanesi Çocuk Mütehassısı olan binbaşıya iyileşinceye kadar tebdili hava verilmişti. Genç karısı Sabahat, onu kendisinin tedavi edeceğine inanıyor, çocuklarına ne muamele ediyorsa, kocasına da aynı muameleyi gösteriyordu. Doktorun son günlerdeki hali artık çekilmez olmuştu. Hiç yoktan kızıyor, çocuklarını haşlıyor, karısını dövüyor, kendisine yapılan muameleye karşı bir türlü anlayış gösteremiyordu. Bir akşam üzeri Sabahat onu korkutmak için, çocuklarını alıp Fatih'teki annesinin evine geldi:

‘‘Beni dinlemezsen bir daha dönmem’’ diyordu. Fakat ertesi günü tabip binbaşı karısının peşinden gelip ondan özür diledi ve karı koca barıştılar, tekrar evlerine döndüler. Sevişerek evlendikleri için birbirlerini çok seviyorlardı. Tabip binbaşı, 15 sene önce genç bir teğmenken Sabahat'i hemşire olarak tanımış, kısa bir aşk macerasından sonra iki genç hayatlarını birleştirmeye karar vermişlerdi. 13 sene içerisinde üç erkek çocukları oldu. Binbaşı haddinden fazla çapkın ve alkole düşkün olduğu için zaman zaman karısını, evini ihmal etti. Sabahat eşinin bütün yaptıklarına göz yumuyor, iyi niyetlerle kurulmuş aile yuvasını küçük meseleler yüzünden dağıtmak istemiyordu:

‘‘Günün birinde elbet aklı başına gelir’’ diyordu.

Son defa barışmalarının ertesi günü sabahleyin erkenden kalkan Sabahat, çocuklarını okula göndermek için çay veriyordu. Sabahat kalktıktan sonra doktor da uyandı. Çocukların odasına indi. Yine üzerinde bir tuhaflık vardı. Karısına hiçbir şey söylemeden küçük oğlunun önünde duran bardağı kaptığı gibi Sabahat'in başına fırlattı. Kadın mesele çıkarmak istemiyordu. Fakat doktor bu defa karısını kolundan tutup bitişik odaya çekti, kapıyı arkasından kilitledi ve aralarında şiddetli bir kavga başladı. İçeriden Sabahat'in yalvarışları duyuluyordu. Necdet eline geçirdiği bir makasla karısını vurmak istiyor, Sabahat ona mani olmaya çalışıyordu.

Necdet ilk hamlede makası karısının kalbine sapladı. Sabahat canhıraş bir feryâtla içerden çocuklarına seslenip kaçmalarını istedi:

‘‘Kaçın yavrularım kaçın! Bu adam beni öldürüyor, size de kıymasın, canınızı kurtarın’’ diye feryâd ediyordu.

Sabahat'in feryâdına üst kattan kaynanası Hatice koştu, fakat onu kurtarmak için vakit geçmişti. Hatice sokağa açılan camlardan birisini kırıp çocukları birer birer dışarı saldı. Necdet, tam 34 yerinden karısını vurmuş ve evin içinde çocuklarını aramaya başlamıştı. Önce bodrumu, sonra üst katı ateşe verdi. Koltuğunun altına sıkıştırdığı bir çanta ile evin balkonuna çıktı ve Neron gibi yaptığını seyre daldı. Çamlar içine gömülmüş olan köşkten biraz sonra yükselen siyah dumanlar mahalleyi telaşa verdi. Herkes sadece yangın olduğunu zannediyordu. Babaanne ve üç çocuk bahçede bir köşeye sinmiş, meczubun karşısında hareketsiz kalmışlardı. İlk defa köşke doğru koşan iki bahçıvan, tabip binbaşıyı balkonda görünce dehşetten dona kaldılar:

‘‘Ne yaptın binbaşım’’ dediler.

Necdet, iki bahçıvana gayet soğukkanlı olarak ilk defa akıllıca bir cevap verdi:

‘‘Ben yandım, siz işinize bakın.’’

Tabip binbaşı sadece kendini yakmamış, karısını genç yaşında mezara göndermiş, çocuklarını da yetim ve öksüz bırakmıştı.

(1958 yılında İstanbul'da gerçekleşen ve ‘‘Erenköyü Cinayeti’’ olarak bilinen bu olay, Nafiz Ilıcak ve Kemal Savcı tarafından kaleme alınan ‘‘Meşhur Cinayetler’’ adlı kitaptan alınmıştır.)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!