Güncelleme Tarihi:
Gelecek yıldan itibaren çiftçilerin kuraklığa daha dayanıklı ürünler ekmesi için çalışmalara başladıklarını belirten Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, rekoltenin de 2008'den itibaren uydudan önceden belirlenebileceğini söyledi.
Referans Gazetesi'nde Hacer Boyacıoğlu'na konuşan Eker, 435 bin çiftçinin kuraklıktan yoğun olarak etkilendiğini, ancak gıda fiyatlarındaki artışın büyük ölçüde psikolojik unsurlardan kaynaklandığını belirtti. Meyve ve sebze üretiminde çok ciddi düşüşler olmadığına dikkat çeken Eker, "Nakliye fiyatları, psikolojik unsurlar, ihracatın artması fiyatları etkiledi" dedi. Gelecek yıldan itibaren çiftçilerin kuraklığa daha dayanıklı ürünler ekmesi için çalışmalara başladıklarını belirten Eker, rekoltenin de 2008'den itibaren uydudan önceden belirlenebileceğini söyledi.
Gıda fiyatlarındaki artışlar son dönemde yoğun biçimde tartışılıyor. Siz bu durumu neye dayandırıyorsunuz ve fiyat artışlarının nedeni olarak neyi görüyorsunuz?
Aslında kuraklığa bağlı olarak çok ciddi bir sıkıntı yok. Fiyat artışları genel olarak psikolojik kökenli, nakliye fiyatlarına bağlı olarak da bir artış var. Benim özel olarak yaptırdığım bir araştırmaya göre, kuraklık da fiyat artışlarındaki etkenlerden biri, ama sadece biri, temel neden değil. Ramazana bağlı talep artışının yarattığı bir fiyat artışı var. Gözlerden kaçan bir nokta daha var: Meyve-sebze ihracatında artış söz konusu. 2006 yılı Ocak-Ağustos döneminde 1.1 milyon ton sebze-meyve ihracatı yapılmış. Bu yılın aynı döneminde ise söz konusu rakam 1.3 milyon tona ulaşmış.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu tartışmaların sürmesi durumunda ne yapmayı öngörüyor?
Fiyat artışında tabii ki spekülatif-psikolojik unsurlar söz konusu. Ancak Türkiye'de serbest piyasa kuralları geçerli. Fiyatlar da arz-talebe göre belirleniyor. Anormal bir dalgalanma olursa, piyasa kuralları çerçevesinde tedbirler alınır. Üretim artırılır, arzı düzenleme adına uygulamalar gündeme gelir. Ama tüm bunlar ekonominin işleyen kuralları çerçevesinde yapılır.
Fiyat artışlarının enflasyona etkisi konusunda bir değerlendirmeniz var mı?
Gıdadaki fiyat artışlarının enflasyon sürecine tabii ki etkisi olacaktır. Ancak bu etkilemenin çok yüksek düzeylerde olmayacağını düşünüyorum.
Kuraklık, yeni dönemdeki en önemli konularınızdan biri olacak. Bu konuda öngördüğünüz çalışmalar neler?
Biz çeşitli bakanlık ve kurumlarla birlikte en kötü senaryoya göre, geçtiğimiz yılın sonbaharından itibaren çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Bu kapsamda Tarımsal Kuraklık Eylem Planı'nı hazırladık. Bu yapıya bağlı olarak, "Tarımsal Kuraklık Yönetimi Koordinasyon Kurulu" oluşturuldu. Kurula bağlı olarak da "İzleme, erken uyarı ve tahmin komitesi", bir de "risk değerlendirme komitesi" çalışıyor. Kurulan yapı hakkında da bilgi vereyim. İlk olarak illerden gelen verilere göre, gerektiğinde kuraklık alarmı verilecek. Bu uygulama yürürlüğe girdi. Gerekliği yönetmeliği de çıkarıldı. Alarm durumundan sonra "kuraklığa hazırlanma ve acil eylem kapsamında alınması gereken tedbirler" devreye sokulacak. Ayrıca, tahıllarda özellikle kuraklığı tolere eden çeşitlerin tespit edilmesi için çalıştık. Bu ürünler tespit edildi ve şu anda çiftçilere söz konusu ürünler tavsiye ediliyor. İllere, bölgeler itibariyle kuraklığa dayanıklı buğday çeşitlerinin listeleri gönderildi. Bunların sayısının ve çeşidinin artırılması yönündeki çalışmalar da sürüyor. Bölgenin iklim şartlarına göre, yeni üretim desenleri oluşturmak için de projeler üretiyoruz.
Kuraklık için başka ne tür projeler uygulamaya girecek?
İstanbul Üniversitesi'yle birlikte, tarımsal üretim tahminleri için "rekolte izleme sistemi" üzerinde çalışıyoruz. 2008 yılından itibaren de, bu projeyi uygulamayı planlıyoruz. Uydulardan alınan bilgilerle rekolteyi önceden tespit etme olanağı olacak. Bakanlığımız bünyesinde Konya'da bir araştırma enstitümüz var. Orada "bitkisel kuraklık test merkezi" kuruyoruz. 2008 yılında uygulanacak projelerden biri de bu. Şu ana kadar, Türkiye'de kuraklık ciddi biçimde üretimi etkilemediği için modern teknolojinin bu alanlarda nasıl kullanılacağına dair bir altyapı geliştirilmemiş. Şimdi yeni yeni bu çalışmalara başladık. "İleri yetiştirme teknikleri projesini" hazırladık. 2008 yılında bu çalışma da yürürlüğe girecek. Ayrıca su kaynaklarının etkin kullanılmasıyla ilgili çalışmalarımız var, bu kapsamda damla sulama yaygınlaştırılacak. Kurak dönemlerde sulama suyunun optimum kullanılması için yeni programların oluşturulmasına dönük çalışmalar yapılıyor. Sonuç olarak kuraklıkla ilgili bir eylem planımız var ve eylem planımızın içinde her türlü çalışma mevcut.
Türkiye'deki kuraklığın boyutları hakkında bilgi verir misiniz?
Aslına bakarsanız, istatistikleri çıkardığımızda enteresan bir durumla karşılaştık. 1973-1989 yılları arasında Türkiye'deki yağış miktarı uzun yıllar ortalamasına göre daha düşük düzeylerde kalmış. Hatta 2006-2007'den de düşük rakamlar söz konusu olmuş. Ancak 1973-1989'daki sıcaklık değerleri, 2006-2007 döneminin altında. Kuraklık sıcaklıkla birleşince, ürünler çok daha fazla zarar görüyor. Bir-iki derecelik fark bile, toprağın nemini etkiliyor ve ürüne zarar veriyor.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yağmur yağdırma gibi bir gücü yok. Biz zaten üzerimize düşeni yapıyoruz ve bölgelerde hangi tohumların kuraklığa daha dayanıklı olduğunu çiftçilere aktarıyoruz. Orta Anadolu'da kuraklık test merkezi kuruyoruz. Bu bölgede, kuraklıkla ilgili değerlendirmeleri yapacak başka merkezler de kurulacak. Bu konunun finansması da, 2008 yılı bütçesine girecek. Önümüzdeki dönemin de aynen sürmesini istemeyiz, ama sürerse diye "acil" olarak yapılabilecek çalışmaları devreye sokuyoruz. Sulamayla yapılan tarımda bir sıkıntı yok zaten, esas sorun yağışla yapılan tarımda.
Bu yıl yaşanan kuraklığın bilançosu nedir?
Sadece kuraklığın yarattığı hasar nedir diye soracak olursanız, 40 ilde ciddi bir etkilenme söz konusu. Tüm Türkiye'deki etkilenme nedeniyle, 2.5-3 milyar YTL arasında bir hasarın oluştuğunu düşünüyoruz. Toplam maliyet bu düzeyde kalıyor. Kuraklık kararnamesi kapsamına alınan 40 ilde ise, 453 bin çiftçi zarar gördü. Tabii ki, hepsinin etkilenme düzeyi aynı değil. Ancak ciddi düzeylerde etkilenme söz konusu. Şu ana kadar kuraklık kararnamesine bağlı olarak çiftçilerimize 200 milyon YTL'lik yardım yapıldı. Bu işin bir boyutu. Bir de, ertelenen borçlar söz konusu. Oradaki rakamlar henüz netleşmedi, ancak oradaki meblağların çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi'ne buğday ve hububat ithalatı için izin verildi. Söz konusu izin, buğdayda sıkıntı olmasını engelleyecek mi?
Normalde, ihracata bağlı olarak yapılan hububat ithalatı var, o konuda herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Bunun dışında, Türkiye hububat pazarında arz eksikliğine bağlı olarak yapılması gereken bir ithalat söz konusu. Toprak Mahsulleri Ofisi'ne de arz eksikliğini gidermesi için ithalat yetkisi verildi. Rakamlara bakıldığında, kuraklığa bağlı olarak geçen yıla göre buğday üretimi yüzde 12,2 oranında düştü. Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı son değerlendirmeye göre, bu yıl 17.7 milyon tonluk bir buğday üretimi söz konusu olacak. Geçen yıl ise, üretim 20 milyon ton düzeyindeydi. Ancak esasında Türkiye'deki tüm buğday tüketimi 18 milyon ton. Bu rakamın içinde ekmeklik, makarnalık, tohumluk, yemlik tüm kullanım söz konusu.
O zaman buğdayda ciddi bir sıkıntıdan bahsedilemez diyebilir miyiz?
Rakamlar ve hesap ortada. Türkiye'de buğday tüketimi 18 milyon ton, üretim ise 17.7 milyon ton. Arada artısıyla eksisiyle 300 bin tonluk bir fark var. Bizim kuraklıktan çok ciddi etkilenmememizin nedeni, bazı bölgelerin üretimde çok iyi olmasıydı. Bu sene hububat üretiminde Güneydoğu Anadolu çok iyiydi. Çukurova çok iyiydi. Trakya ve Marmara iyiydi. Orta Anadolu ve Ege Bölgesi'nin belirli kesimleri ise kötüydü. Dolayısıyla bazı bölgeler normalden daha fazla üretim yaparken, bazı bölgeler daha az üretim yaptı. Daha az üretim yapan yerlerin başında da Konya, Ankara, Yozgat ve Orta Anadolu çanağı geldi.
Yapacağınız ithalat piyasayı nasıl etkiler?
Şu andaki piyasada dağınık gibi görünen bir psikoloji var. Çünkü dünyada buğday fiyatları yükseliyor. Dünya buğday fiyatları 100-120 dolardan, 300-330 dolara çıktı. Şu anda Türkiye'deki fiyatlar dünya fiyatlarının altında. Oysa bugüne kadar hep bunun tersi olurdu ve Türkiye korumacı olmakla suçlanırdı. Toprak Mahsulleri Ofisi'ne ithalat iznini verdik, ihtiyaç kadar da buğday alınacak. Ama dünya fiyatları zaten çok yüksek olduğu için, pratikte dışarıdan buğday almanın bir anlamı olmaz. Niye pahalı ürün alacaksınız ki? İçeride spekülatif bir beklenti var. Bakınız, Toprak Mahsulleri Ofisi rekor düzeyde emanet alımı yaptı. TMO'nun yaptığı alım 650 bin ton düzeyine ulaştı. Çiftçi TMO'ya satmak için değil, emanete bırakmak için ürün getiriyor. Böyle bir gerçeklik olduğu da unutulmamalı.
2008 bütçesi için hazırlıklar başladı. Çiftçilere 2008 yılı için bir müjdeniz var mı?
Enflasyon ve büyüme rakamları çerçevesinde yeni tarımsal destekleme rakamları belirlenecek. Bu konuda çalışmalar sürüyor ve henüz son nokta konulmadı. Burada, verimliliği artıran desteklemeleri sürdürme politikamız sürecek. Bize göre, doğrudan gelir desteği ödemeleri verimliliği artıran değil, azaltan bir düzenleme. Buna göre, destekleme oranları da belirlenecek.
AB ülkeleri ve ABD'den damızlık hayvan ithalatıyla ilgili son durum nedir?
Mayıs ayında aldığımız ön bilgiler kapsamında, AB ülkelerinin BSE (deli dana) hastalığı konusundaki risk kategorisinin deÄŸiÅŸeceÄŸini öngörmüştük. Ancak bu konuda uluslararası kategorilerde bir deÄŸiÅŸiklik söz konusu olmadı. Dolayısıyla BSE hastalığıyla ilgili olarak AB'nin durumunda bir karar deÄŸiÅŸikliÄŸi yok. Bu deÄŸiÅŸiklik önümüzdeki aylarda veya gelecek mayıs ayında gündeme gelebilir. Ancak ABD'nin risk kategorisi deÄŸiÅŸti. Bu nedenle ABD'den damızlık hayvan ithalatı açıldı. ABD'den damızlık hayvan ithalatı için müracaatlar da yapıldı. Dolayısıyla, ÅŸu anda Avustralya, Yeni Zelanda, Uruguay, Arjantin'in yanı sıra ABD'den de damızlık hayvan ithalatı yapılabilir.Â
Â