Güncelleme Tarihi:
Söz konusu kitabevi, siparişini verdiğiniz kitap için sizinle beraber gün sayan, teslim günü geldiğinde biraz da içi giderek kıymetli bir emaneti verir bir hal tavır takınan çalışanlara sahip bir yer. Gelişigüzel seçimlerle, popüler deyişlerle arasını kitaptan tuğlalarla örmüş, yüzünü kitaplarla saklamayı tercih eden okurların gizli sığınağı burası. Son çıkan/çok satan kitapların peşinde koşanları, büyük harflerle konuşanları göremeyeceğiniz; kitap karıştırmayı, koklamayı, satın almayı sanata dönüştürmüş nadir yerlerden. 19 yıllık ömrü boyunca üstlendiği misyon, edindiği kimlik bu kadar yüce olunca verdiği acı haberin tez yayılması pek de sürpriz olmadı.
Geçen hafta başı yaklaşık 100 kişilik bir yakın dost/müdavim okur çevresine gönderilen, “RobKartlı ol, destek ver, ‘önce öde sonra al’ kampanyasına katıl” duyuru maili, birkaç saat içinde Twitter’ın en mühim meselesine dönüştü; popüler yazarlardan, saygın edebiyatçılardan destek tweet’leri yağmaya başladı şakır şakır. Böyle bir çağrıda bulunmaya iten sebep maddi olduğu kadar manevi de: “Robinson Crusoe 389 sadece bizim değil, duyurduğumuz insanların da. Hatta daha çok onların. Ve durumu paylaşmak gerekiyordu.” diyor kitabevinin yöneticisi Seda Ateş. Duyurunun bu kadar yankı uyandıracağı bekleniyormuş, pek de sürpriz olmamış: “Bekliyorduk çünkü burayı kurarken bu ülkenin okurlarına güvenmiştik, hâlâ da güveniyoruz.”
Robinson Cruseo’nun sessiz çığlığına yanıt veren okur sayısı şimdilik 250-300 civarında. Kuşkusuz duyurunun en altı kalın kalın çizilesi kısmı şu: Beyoğlu’nda son yıllarda yaratılan ve acımasızca sürdürülen inşaat ortamının olumsuzluklarına karşın kiralar ve diğer giderler artmaya devam etti. İnsan, hafif eşeleyince satır aralarından daha dertli söylemler çıkmasını beklese de Ateş’in edebiyat damarından sükûnet ve bilgelik fışkırıyor: “Kum, Borges’in öykü adının içinde geçerse güzeldir, bir kitabevini taciz ederse değil.”
BİZİM DE HATALARIMIZ OLDU
Sanılanın aksine, yaşanılan nakit sıkıntısı Gezi olaylarından daha evveline, birkaç sene öncesine dayalı. Gezi sürecinin Robinson vitrininden nasıl yaşandığını sorduğumuzdaysa yüzünde hayali bir tebessüm “Gözlerdeki pırıltıyı yakından gördük” diyor. Az ve öz. Mevzu Robinson Crusoe’nun bugün ayakta kalabilmek adına yaşadığı en büyük güçlüklerden açılmışken Ateş, “Tabii ki bizim de hatalarımız oldu” diyerek hafif bir özeleştiri parantezi açıyor, kitabevinin kimileri tarafından eleştirilen snobluk ve kibirlilik seviyesini hissedercesine. “Hiçbir zaman kimilerinin dışarıdan algıladığı gibi değil, tamamen emeğe dayalı geçti yıllar” cümlesini ‘eleştirilere yanıt’ niyetine iletmiş olalım. Peki, tüm o dijital okuma seansları, online alışveriş sevdaları Robinson Cruose gibi şahsına münhasır bir kitabevini ne kadar etkiler? Ateş, Türk okurunun kitap satın alma alışkanlığının yıllar içinde nasıl değiştiğini en kibar dille şöyle özetliyor: “Bütün ülkelerde olduğu gibi elektronik ortama kaçış var. Türkiye’deki nüfus-okuma oranları da fazladan etkiliyor denebilir. Tabii okurun kendi ülkesindeki emeği önemsemesi de değerli.” Laf Robinson Crusoe’nun değişen Beyoğlu haritasında nereye denk düşeceğinden açılıncaysa, kendilerine düşen vazifenin bilincinde, “Eğer Beyoğlu denince akla gelecekte de kültür gelecekse, bu bizlerin çabasıyla olacak. Romantik bir bakış gibi görülebilir bu. Çalışmak gerekir.” demekle yetiniyor.