Güncelleme Tarihi:
Edebiyatçı nasıl eğlenir
Nermin Mollaoğlu sadece Türk yazarları yurtdışında tanıtmak, burada festivaller düzenleyerek kültürel alışverişi sağlamak ve yazarların ajanlığını yapmakla kalmıyor; onları sosyalleştirmek gibi de bir misyon üstlenmiş durumda adeta. Ancak bizim edebiyatçıların rakı sofrasıyla sınırlı eğlence anlayışını değiştirmek için daha alacak çok yolu var
Edebiyat dünyasının dervişleri gibi gelir bana çevirmenler. Yüce bir misyonu yerine getirircesine çalışarak, bir dilde yaratılmış güzellikleri başka insanlar da öğrensin diye didinir dururlar. İğneyle kuyu kazmaktan daha zordur işleri.
Geçen hafta İstanbul’da birararaya gelip sorunlarını tartıştılar.
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Literature Across Frontiers (LAF) Kültür Platformu’nun ortak organizasyonuydu bu.
Toplantı; ‘Avro-Akdeniz Bölgesi’nde Edebi Değişim ve Çeviri Konferansı/Önümüzdeki On Yıla Bir Bakış: Olası Sorunlar ve Fırsatlar’ başlığını taşıyordu.
Gerçi bu başlığın da bir çeviriye ihtiyacı var ama neyse...
Edebi çeviri ve kültürel alışveriş alanında önde gelen kurumların temsilcileri, uluslararası kültür ağlarının yetkilileri ve bu alanda çalışan uzmanlar, araştırmacılar, yayıncılar ve çevirmenler bu konferansta bir araya geldiler.
Eminim faydalı bir konferans olmuştur ama ben işin eğlenceli kısmına dahil oldum, diğerinden mutlaka sıkılırdım çünkü.
Organizasyonun içinde bulunan ve Uluslararası Tanpınar Edebiyat Festivali’ni gerçekleştiren Kalem Ajans perşembe akşamı konferansa katılan çevirmen, yazar ve yayıncılar için Tünel’deki Küba Bar’da bir parti düzenledi.
Kalem Ajans’ın patroniçesi Nermin Mollaoğlu sadece Türk yazarları yurtdışında tanıtmak, burada festivaller düzenleyerek kültürel alışverişi sağlamak ve yazarların ajanlığını yapmakla kalmıyor; onları sosyalleştirmek
gibi de bir misyon üstlenmiş durumda adeta.
Tanpınar Festivali sırasında yazarlara DJ’lik yaptırdığı partileri edebiyat aleminde hâlâ konuşuluyor.
Küba Bar’daki çevirmenler partisine dahil olduğumda ortam hayli kalabalıklaşmıştı. Barın önündeki yolda sağlı sollu gruplaşan edebiyatçıların ortak konusu henüz bir gün önce hakkında Muzır Neşriyat davası açılan Chuck Palahniuk’un ‘Ölüm Pornosu’ kitabıydı. Kültür Bakanlığı’nın da dahil olduğu bir organizasyonda çeviri sorunları tartışılırken dünyanın önemli yazarlarından birinin kitabı yasaklanmaya çalışılıyor...
Başka soruna ne gerek var tartışmak için?
Partiye geri dönersek, gecenin ilerleyen saatinde başlayan canlı performansla sokaktakiler içeri girerek Latin müziğin kıvrak ritmlerine bıraktılar kendilerini ve sorunları tartışmayı ertesi güne bırakarak gece üçe kadar dans ettiler. En çok eğlenenler tabii ki yabancılardı.
Nermin Mollaoğlu’nun daha alacak çok yolu var bizim edebiyatçıların rakı sofrasıyla sınırlı eğlence anlayışını değiştirmek için.
Asla verilmek istenmeyen ödül
Her yıl düzenleyenlerin “Umarız bir daha vermek zorunda kalmayız” dedikleri bir ödül düşünebiliyor musunuz?
Ama var. Tabii ki bizde. Ve o ödülü verecekleri pek çok aday çıkıyor, pardon çıkartılıyor karşılarına.
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ‘Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü’nden bahsediyorum.
Hafta içinde yeni sahipleri belli oldu ve ödüllerini törenle aldılar. Tutuklu gazeteci Ahmet Şık bu yılın ödül sahibi. Her yıl bir yazar, bir yayıncı ve bir kitapçıya verilen ödülün bu yıl diğer sahipleriyse Kürtçe kitaplar basan Aram Yayınları’nın sahibi Bedri Adanır ve İzmirli kitapçı Birgül oldu. Yayıncılar Birliği, Birgül Kitapçı’nın türlü ekonomik zorluklara karşın tam 55 yıldır kitap satmaya devam etmesi nedeniyle ödül aldığını açıkladı. Aynı açıklamaya göre Bedri Adanır yayımladığı kitapları toplatılan ve yargılanan tüm yayıncıları temsilen, Ahmet Şık ise yazıları ve kitapları nedeniyle çeşitli cezalara çarptırılan ve yargılanmaları süren yazarlar adına ödülün sahibi oldu.
Biz yine de temmennide bulunalım, olmayacak duaya amin diyerek, seneye bu ödülü verecek birini bulamasınlar.