Güncelleme Tarihi:
Arter’in ikinci ‘yeni üretimler’ sergisi olan ‘Haset, Husumet, Rezalet’, Emre Baykal’ın küratörlüğünde 24 Ocak’ta açıldı.
Selim Birsel, Hera Büyüktaşçıyan, CANAN, Aslı Çavuşoğlu, Merve Erufan&Johanna Adeback ikilisi, Nilbar Güreş, Berat Işık, Şener Özmen, Yusuf Sevinçli, Erdem Taşdelen, Hale Tenger ve Mahir Yavuz’u bir araya getiren seçkinin yüzde 90’ı bir yıl içinde yapılmış ve ilk defa sergilenmekte olan işlerden oluşuyor.
Diğer kısımsa, üretimine önceden başlanmış ama sergilenmemiş işleri ve ayrıca sanatçıların daha önceden üretilmiş işlerinin yeni bağlamlarda yorumlanmasıyla elde edilmiş ürünleri kapsıyor.
KEBAP ŞİŞİ, KEMİKLER, DÖNER TESTERELER...
Arter’in dört katına yayılan sergide ilk dikkat çekenlerden biri Selim Birsel’in ‘Arka Bahçede Yetiştirilir’ adlı enstelasyonu. Bir araya getirdiği 14 işinin arasında ‘Kılık Değiştirmek’ ‘Kan Dolaşımı’, ‘Hayata Bağlanmak’, ‘Çalı Okulu’ ve ‘Külfet’ gibi eski işlerinin yanı sıra, sergi için ürettiği kebap şişi ve kemiklerden oluşan ‘Parselleme’ ve komik çelik kaidelerin üzerine yerleştirilen döner testerelerden oluşan ‘Çelik Çiçekler’ adlı işler de bulunuyor.
Arka Bahçede Yetiştirilir - Selim Birsel |
Birsel’in asıl sürpriziyse sergi mekânınındaki merdiven sahanlığından başlayan, süpürgelikler boyunca ilerleyen ve sanatçının üçüncü kattaki yerleştirmesine kadar devam eden tank silüetleri...
HİSSİYAT ANALİZİ
Mahir Yavuz’un sergi için ürettiği ‘Totem #1: Husumet’ heykelinde profesyonel hayatında üstünde uzmanlaştığı veri analiz yöntemini, bir gazetenin online arşivinde ayrımcı söylemi araştırmak için kullanıyor. Bu gazetenin 2012 yılı arşivinin tamamını tarayarak oluşturduğu veri tabanında ‘haset’, ‘husumet’ ve ‘rezalet’ sözcüklerinin çağrıştırdığı anahtar kelimeleri aratarak elde ettiği sonuçları ‘santimetre analysis’ (duygu/hissiyat analizi) adı verilen bir metinsel analize tabii tutuyor.
Belirlediği anahtar kelimeleri politik, dini, etnik ve cinsiyet temelli olmak üzere dört ana kategoride analiz eden Yavuz, 2012 yılı boyunca ana akım medyada bu kategorilerden nasıl bir hissiyat çerçevesinde bahsedildiğine dair bir araştırma yapıyor. Nihai analizin sonuçlarını üç boyutlu bir totemde somutlayan sanatçı, 2012’de medyaya hakim olan ve sıklıkla toplumsal husumeti körükleyen dili, kayıt altına alıp görselleştiriyor.
TÜRKİYE'NİN RÖNTGEN FİLMİBöyle Tanıdıklarım Var III - Hale Tenger
Türkiye siyasi tarihinden gazete sayfalarına yansımış meşhur kareleri röntgen filmine basıp yine röntgen panosunu andıran devasa ışıklı panolarda sergileyerek oluşturduğu labirentin içinden geçmek zorlu bir duygusal mücadele gerektiriyor. Geçtikten sonra ‘aynı’ kalmaksa büsbütün imkânsız.
Tüm bu zorlu koşullara rağmen Tenger’in labirentini aşmadan sergi alanının devamına ulaşmak ana kapıdan girmekte ısrar edilmesi halinde yine imkânsız.
SİYASİ HAKİKAT İLE YÜZLEŞME
Bu türlü bir teşhir yöntemini seçmesinin ardındaki düşüncesini küratör Emre Baykal, “Bu işle girilen iletişimin izleyicide, ülkemizin siyasi hakikatine şimdiye kadar yüz çevirmiş olsa dahi bir yüzleşme kadar bir arınma ve bir terapi etkisi yapacağına düşünüyorum” sözleriyle açıklıyor.
Enstelasyonu oluşturan fotoğraflara içinde Hürriyet gazetesinin de olduğu medya kurumlarının ve bazı foto muhabirlerinin bireysel arşivlerinden ulaşan sanatçının, işin vitrin tarafından takip edilmesi halinde retrospektif bir kronolojiyle fotoğrafları yerleştirdiği görülüyor.
7 NİSAN'A KADAR AÇIK |
Arter’deki ‘Haset, Husumet, Rezalet’ adlı karma sergi, 7 Nisan’a kadar devam edecek. (212) 243 37 67 |
Şener Özmen seçkiye verdiği ‘Bayrağından Kaçan Direk’ adlı heykelinde ulusal kimlik ekseninde tanımlanan bireysel kimlikleri özgürleşmeye davet ediyor. Birbirlerine dolanarak Arter’in zemin katının tavanını delip birinci katına yükselen bu iki bayraksız direğin DNA sarmalını hatırlatan formu, genlerimize kazınmışçasına bizi esir alan ulusal aidiyet meselesini tartışmaya açıyor.
Seçkideki en dikkat çekici işse Hale Tenger’in Arter’in vitrinine bakar bakmaz izleyiciyle buluşan ‘Böyle Tanıdıklarım Var III’ adlı fotoğraf enstelasyonu.
KADIN BEDENİNE UYGULANAN ŞİDDET 'Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme'
Sergide hem 1998 tarihli ‘Şeffaf Karakol’ işiyle hem de yeni üretimi ‘Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme’ ile yer alan CANAN, iki farklı şiddet türünü kadın bedeni üzerinden sorgulamaya açıyor. ‘Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme’ yerleştirmesinde 70’lerin Türk erotik filmlerinin posterleriyle yüzümüze müstehzi bir gülümseme konduran sanatçı, camekan içine yerleştirilmiş ve arkasına o dönemin bir kadın oyuncusu Seher Şeniz tarafından kaleme alınmış bir intihar mektubunun işlendiği beyaz bornozun teşhiriyle adeta bir tokat savuruyor.
İşte o mektup:
“Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi alay ederdim. 15 yaşında anladım insanların ne mal olduğunu. Ben fahişe olmak için yaratılmamışım, hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar.”