Güncelleme Tarihi:
Almanya'dan Serkan Özdağoğlu bir e-posta gönderdi.
"Bugün, Kanunî Sultan Süleyman hakkında bilgi toplamak için Kültür Bakanlığı'mızın internet sitesine girdim. Almanca metne de bir göz atayım dedim. İnanın girdiğime gireceğime pişman oldum" diyor.
Kanunî'nin Almanca biyografisi bir felaketmiş, Almanca'sı korkunçmuş.
Almancam nakıs, ben de Fransızca biyografiye bir bakayım dedim. (İngilizcem ukalalık etmeye yetmez!)
(1) Fransızlar Kanunî Sultan Süleyman diye birini TA-NI-MAZ !
Fransızca konuşan herkes Kanunî'yi "Législateur" (Kanunî) diye değil, Soliman le Magnifique (Muhteşem Süleyman) diye bilir. Benim bildiğim bütün batı dillerinde de adı Muhteşem'dir. Yani "Kanunî Sultan Süleyman" deyince kimse anlamaz.
(2) Fransızcası bir FA-Cİ-A !
Şimdi siz örnek istersiniz. Ama hangi birini söylesem ki... İlkokul çocukları bile daha iyi bir Fransızca kullanır. Ayrıca bir sürü hata. (Mesela "Korkacağı bir düşmanı yoktu" demek istemişler, ama yazdıklarının anlamı "Ondan korkacak kimse yoktu.")
(3) Biyografi metni de İĞ-RENÇ !
Buyrun size, TC Kültür Bakanlığı'nın dünyaya hitap eden internet sitesindeki Kanunî maddesinin elden geldiğince sadık tercümesi:
         Kanunî Sultan SüleymanÂ
        ÂBaba : Yavuz Sultan Selim
        ÂAnne : Hafize Sultan
        ÂDoÄŸum tarihi : 1495
         İktidara gelişinin tarihi : 30 Eylül 1520
         Ölüm tarihi : 6 veya 7 Eylül 1566
         1529'da 26 yaşında tahta çıktı ve dünya çapında bir imparatorluğun tek hükümdarı oldu.
        Â
         Hazineden başlayarak, idareye ve orduya kadar reformlar yaptı ve kanunlar çıkardı. Bu sebepten "Kanunî" adını aldı (Ne demek kanunî, tercüme edilmemiş). Belgrad ilk aldığı şehir oldu, Rodos'un ve Budin'in (Budin neresi, Fransız ne bilsin!) fethiyle devam etti.
          Almanya'ya doğru askerî inceleme (!) seferi organize etti (imparator değil turizm acentesi mubarek) ve İstanbul'a bütün düşmanlarının saygısını kazandıktan sonra döndü. Ertesi sene, ona Cezayir'in anahtarı verildi ve Bağdat'ı aldı. Azerbaycan'a 2 inceleme seferi daha düzenledi. İran'a ilerledi ve Nahçevan, Erivan, Van ve Şehrizor kentlerini aldı. Aynı şekilde Rumeli'ye (Fransız bunu da bilmez), Yemen'e Etiyopya'nın doğusundaki Temeşvar'a da seferler organize etti. Son seferi, güçlerinin sonradan alacağı, Zigetvar kalesine doğru oldu.
          Hakikaten de ondan korkacak kimse yoktu. (?) Sadece İstanbul'da değil ama Mekke'de, Ledine'de (?) ve Şam'da da, hayır kurumları ve enstitüler kurdu.
          Bu kurumların içinde Süleymaniye Camii çok ayrı bir yer tutar.
          Muhteşem Süleyman'ın (Nihayet!) koyu kahverengi gözleri, küçük ve yassı bir burnu (Haydiii, Osmanlı padişahları içinde pat burun kimde var, hepsi kartal burunlu değil midir?) ve kocaman bıyıklı (?) güzel bir yüzü vardı. Etkileyici bir hali ve güzel, anlaşılır bir sesi vardı.
          Kahraman, kesin kararlı, kuvvetli bir kişilikti ve çevresindekileri mutlu eden bir şansla Tanrı tarafından kutsanmıştı (... mı demek buradaki "béni" kelimesi, anlamadım.)
           Şık sarıklar takardı.
           Zamanında başkentte birçok sarık dükkanı açıldı.
*
Yemin ederim ben uydurmadım. Bu kadarını ben bile uyduramam zaten!
İnanılır gibi değil, ama Kültür Bakanlığı'nın dünyaya sunduğu Kanunî biyografisi bu!
Sitede daha neler var neler!...
Mesela Atatürk maddesi... Allah Allah!
*
Not: Pazar akşamı ilk defa Star'daki Hürrem Sultan dizisini seyrettim. Kanunî pek bir pespahi, ayrıca çok da sigara içiyor olmalı, alt dişleri kapkara. I-ıh!