Selin ONGUN, TEMPO
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2008 00:00
Derin felsefi ve sosyolojik tahlilleriyle tanınan, Kuleli’de öğrenciyken en yakın arkadaşlarının ’cool (havalı) görünümü’ nedeniyle ’Mareşal’ diye seslendiği Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, dört ay sonra görevi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan devralması bekleniyor. Portreler dizisini sürdüren Tempo Dergisi, bu hafta da Genelkurmay Başkanı adayı Orgeneral İlker Başbuğ’un portresini çizdi.
DÜNÜN ‘MAREŞAL’İ BUGÜNÜN KOMUTANIİLKER Başbuğ, Manastır göçmeni Süleyman Bey ve Makbule Hanım’ın oğlu olarak 29 Nisan 1943’te Afyonkarahisar’da dünyaya geldi. Evde gerçekleşen doğumda ismini ebesi verdi. Ailenin tek, baba Süleyman Bey’in ise ikinci çocuğuydu. İl Özel İdaresi’nde çalışan Süleyman Bey’in ilk evliliğinden Melahat adlı bir kızı vardı. Süleyman Bey, İlker henüz yedi yaşlarındayken, veremden vefat etti. Başbuğ, ilkokula Afyonkarahisar’da Cumhuriyet İlkokulu’nda başladı. Babasının ölümünün ardından annesiyle dedesinin evine yerleşti. 27 Ağustos İlkokulu’ndan mezun oldu. Ortaokula, eski Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın mezunları arasında bulunduğu, Afyon Lisesi’nde başladı. 1955’de anneannesi vefat edince dedesi, annesi ve küçük teyzesi ile, büyük teyze Belkıs Hanım ve dayısı Orhan Bey’in yanına İstanbul’a taşındılar. En yakın arkadaşı Tamer’le birlikte, Kuzguncuk’a gezmeye gelen üniformalı Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerini gördükçe, asker olmayı kafaya koydular. 1957’de Kuleli’nin sınavına girip, kazandılar. Böylece büyük dayı tabip Muammer dışında, ailede bir asker daha olacaktı. Anne Makbule Hanım, "Oğlum kurtuldu" diyerek dualar etti. Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı emekli Tümgeneral Erol Kırışoğlu, Başbuğ’a nasıl seslendiğini şöyle açıkladı: "Kuleli’deyken 13-14 yaşında çocuktuk. Ama İlker öyle bir yapıya sahipti ki, hep ’cool’du. Ben daha o zamanlar kendisine ’mareşal’ derdim."
22 Şubat’ı yaşadı
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk darbesinin gerçekleştiği 1960 yılında Kuleli’den mezun oldu ve Ankara’daki Kara Harp Okulu’na başladı. Popüler öğrenciler arasında değildi, ama derslerinde başarılıydı. Arkadaşlarına göre, ’Pek ders çalışmıyordu, ama zekiydi.’ Kuleli ve harp okullarından devre arkadaşı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu’nun anlattığına göre, ’iki akım’ arasında kaldılar. Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaşları, ordu içindeki 27 Mayısçılar’ın tasfiyesine kızıyordu. Direniş için kimi genç subayları mevcut komutaya karşı örgütlüyorlardı. Sonuçta, Aydemir ve arkadaşları tasfiye edildi. Bu gelişme, tarihe 22 Şubat olarak geçti. 27 Mayıs ve 22 Şubat olayları, Harp Okulu sonrası Piyade Okulu’na devam eden İlker Başbuğ’da derin izler bıraktı.
Afyon’dan Kuzguncuk’a
İLKER Başbuğ’un teyzesi Belkıs Hanım, çocukları ve heykeltıraş eşi Rahmi Artemiz Kuzguncuk’ta yaşıyorlardı. Dayısı Orhan, Kuzguncuk’un popüler delikanlılarındandı. Bursa Askeri Işıklar Lisesi’ne girmiş, ama yarıda bırakıp hukuk okuyarak avukat çıkmıştı. Fenerbahçeliliği dayısından kaynaklanıyordu. İlk
FB maçına o götürmüştü. İstanbul’daki ilk yılında, 16 Rum, bir Ermeni vatandaşın hayatını kaybettiği 6-7 Eylül olaylarına, yoğun azınlık nüfusunun yaşadığı Kuzguncuk’ta tanık oldu. Üsküdar’daki Fıstıkağacı Okulu’na kaydoldu. Hasan Dede’nin emekli, anne Makbule Hanım’ın da dul maaşı ile kıt kanaat geçiniyorlardı.
Yurtdışında çok deneyimli
KARA Harp Akademisi’ni birincilikle bitiren Başbuğ’un, yurtdışı deneyimi oldukça fazla. İngiltere Kraliyet Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’ni bitirdi. Belçika/Brüksel’de NATO Uluslararası Askeri Karargáhı’nda Cari İstihbarat Plan Subaylığı yaptı. General olduktan sonra Belçika/Mons’ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargáhı’nda (SHAPE) Lojistik ve Enformasyon Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Son olarak yine Mons’ta Milli Askeri Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevinde bulundu.
’Hollywood’da piyasa yapmadı
1950’li yılların Kuzguncuk nüfusu 950 kişiydi. Bunun 760’ı Ermeni ve Rumdu. O yıllarda İstanbul’da denize girilebiliyordu. Kuzguncuklu gençlerin gözdesi ise Çukuryalı ve Cemilmolla sahilleriydi. Bir de Hollywood vardı. Burası gençlerin buluşma noktasıydı. İlk kaçamak bakışlar burada atılıyordu. Kuzguncuk’ta görüştüğümüz o yılların delikanlılarından Cemal Kunt, o dönemi şöyle anlatıyor: "O yıllarda piyasa yapılan iki cadde vardı. Biri Beyoğlu’ndaki İstiklal, diğeri de Kuzguncuk’taki İcadiye Caddesi. Bizim gibi o da Hollywood’a gitmezdi. Bizim evin olduğu binadan, İlkerlerin olduğu binaya elektrik kablosu çeker, voleybol oynardık."
Eşi asker kızı
İLKER Sevil Başbuğ, Kuzguncuk’taki postane müdürünün yeğeniydi. İki aile birbirini tanıyordu. Sevil Hanım’ın karacı subay babası Rizeli, annesi ise Artvin Arhavili’ydi. Aralık 1968’de, Başbuğ’un şark hizmetinin ardından dünya evine girdiler. İlk çocukları Feride’den 11 yıl sonra ikinci çocukları Murat dünyaya geldi. Kuleli Askeri Lisesi’ndeki çok sevdiği felsefe öğretmeni Ali Rıza Koralp’in etkisiyle felsefeyle yakından ilgilendi. Ayrıca sosyoloji ve uluslararası diplomasi konusunda teknik okumalar yapıyor. Başbuğ’un bu yönü, aslında kendini 25 Eylül 2006’da ele vermişti. Kara Harp Okulu eğitim yılı açılış töreninde yaptığı konuşmadaki entelektüel referanslar, kavramlar, isimler pek çok açıdan ilgi çekiciydi. Nitekim Atatürkçülüğü; pozitivizm, rasyonalizm, eleştirel akılcılık gibi kavramlar, Jean Jacque Rousseau, Immanuel Kant, Montesquieu, Emile Durkheim, Ziya Gökalp, George Renan gibi isimlere referanslarla değerlendiriyordu. Başbuğ’un, diğer bir ilgisi ise
filmler ve tiyatro.