ANKARA (A.A) - Burcu Bilgin
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2012 12:36
Sahnede 25 yılı aşkın süre boyunca izleyici karşısına çıkan, Türk balesinin simge isimlerinden Meriç Sümen'in yaşam öyküsü belgesele aktarıldı. Sümen'in sanat yaşamının önemli anlarına tanıklık eden kentlerde çekilen “Tutku: Meriç Sümen” isimli belgeselde, sanatçının iç dünyası da anlatılıyor.
George Balanchine'in “önce ter gelir, sonra güzellik” sözleriyle anlattığı bale sanatına yıllarını veren Meriç Sümen'in hayatının işlendiği belgesel filmde, onun dansa olan tutkusu, 50 yıllık sanat yaşamındaki önemli olaylar eşliğinde aktarılıyor. Belgeselde bu meşakkatli hayatın sadece görünen kısmı değil, sanatçının kişiliğinin derinlikleri de aktarılırken, baleden kopamayışının nedenleri, her anında baleyi düşünmesi de ele alınıyor.
Sümen'in yaşantısının belli dönemlerinin geçtiği kentlerdeki değişik mekanların kullanıldığı çekimler, Ankara, İstanbul, Antalya ve Bodrum'un yanı sıra, Moskova ve Londra'da gerçekleştirildi. Yönetmenliğini Mehmet Şafak Türkel'in, yapımcılığını Nurten Şalıkara'nın üstlendiği filmin senaryosu Şefika Onur Özdemir'e ait. Müziklerini Turgay Erdener'in hazırladığı belgeselin danışmanları Doç. Dr. Efza Topçu ve Gülümden Alev Karaman. Yrd. Doç. Dr. Osman Ürper'in fotoğraflarının kullanıldığı belgesel için Haziran-Temmuz 2011 tarihleri arasında araştırma yapıldıktan sonra çekimler, Temmuz-Kasım ayları arasında gerçekleştirildi.
Belgesel için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı, İngiliz Kraliyet Bale Topluluğu, İngiliz Kraliyet Bale Okulu ve Bolşoy Bale Topluluğu ile işbirliği yapıldı.
“25 yıllık bir sanat yaşamını belgesele sığdırmaya çalıştık”
Belgeselin yönetmeni Türkel, Devlet Opera ve Balesinin ilk kadın genel müdürü ve Türkiye'de “devlet sanatçısı” unvanına sahip ilk bale sanatçısı olan Sümen'in 25 yılı aşkın süreyle sahnede aralıksız dans ettiğini ifade etti.
Türkiye'de 50'den fazla bale eserinde başrol oynayan sanatçının, ayrıca 22 ülkede sahneye çıktığını aktaran Türkel, sanatçının Bolşoy'da bale eğitmenliği unvanı kazandığını söyledi. Sümen'in halen repetitör olarak baleye hizmet verdiğini anımsatan Türkel, “Yani onun 25 yıllık sanat yaşamını belgesele sığdırmaya çalıştık. Bu belgesel, farklı mekanlarda geçen ve Meriç Sümen'in o mekanla kurduğu ilişkiden yola çıkarak baleye ilişkin düşüncelerini anlattığı 3-4'er dakikalık, bir anlamda kısa
filmler olarak adlandırılabilecek bölümlerden oluşuyor” dedi.
Ankara'nın Meriç Sümen'in baleyle tanıştığı konservatuvar yıllarını, Türk Devlet Balesinin kurucusu Dame Ninette de Valois'nın öğrencisi olduğu dönemleri, yıldız dansçı olduğu opera sahnesinde “Kuğu Gölü”, “Uyuyan Güzel”, “Giselle” gibi pek çok eserin baş rolünde dans ettiği zamanı temsil ettiğini belirten Türkel, Londra'nın ise onun İngiliz Balesini tanıdığı, Rudolf Nureyev ve Margot Fonteyn gibi bale dünyasının devleriyle birlikte çalıştığı kent olduğunu söyledi.
Meriç Sümen'in Moskova yıllarında Rus bale tekniğini öğrenerek tarihi Bolşoy Tiyatrosunda temsile çıktığını dile getiren Türkel, “İstanbul ise 1980'lerin ortasında dansçılığının son yıllarını yaşadığı yerdir. Burada hala solist sanatçıları çalıştırıyor ve farklı kuruluşlarda ders veriyor” diye konuştu.
“İç dünyasını anlatan bölümleri Yerebatan Sarnıcı'nda çektik”
Türkel, belgeselin çekimlerinin aralıklarla 10 ay sürdüğünü, daha sonra birkaç ek çekimin daha gerçekleştirildiğini dile getirerek, çekim yaptıkları kentlerde çok hoş biçimde karşılandıklarını, ayrıca Sümen'in sahneye de çıktığı Bolşoy Tiyatrosunda hala çok büyük bir saygı gördüğünü belirtti. Türkel, belgeselle ilgili yaptıkları uzun ve emek isteyen çalışmayı şu cümlelerle özetledi:
“Aslında ben Meriç Sümen'i uzun zamandır tanıyorum. Bu süreç, benim onun özel yönlerini de görmeme fırsat sağladı. Belgeselde bizzat yer aldı, çok özveriyle çalıştı. Özellikle Moskova'daki çekimler sırasında eşiyle aşırı soğuğa katlanmak zorunda kaldılar. Aslında her şeyin hızlı bir biçimde bitmesini isteyen bir yapısı olmasına karşın, defalarca tekrar edilen pek çok sahnede sabırla oynadı. Bolşoy Tiyatrosunda gördüğü ilgi nedeniyle hem duygulandı hem de o yılları hatırladı. Gözlerinde gördük o heyecanı... Londra'da Dame Ninnette de Valois'nın evinde de çok heyecanlandı.
Çekimler için Yerebatan Sarnıcı'nı ise izole bir mekan olması nedeniyle seçtik. Pek çok mekanı simgesel olarak kullandık. Bu, klasik bir biyografi olmadı. Meriç Sümen'in nasıl bir insan olduğunu görüyor, kariyerini öğreniyoruz. Dansa yaklaşımı, hayata ilişkin görüşleri, kentlerle bağını da araştırıyor belgeselimiz. Monologlarla ilerliyor ve onun iç sesini de duyuyoruz. Bir dansçının yaşamı, o kadar kaygan bir zeminde ki, yaşadığı bir sakatlıkla bir anda tüm yaşamı değişerek o zeminde düşebiliyor. Zirveden de inebiliyor. Bu da dansçılığın zorlukları. Bunu da işlemeye çalıştık.”
Meriç Sümen'in yaşamına tanıklık eden 12 kişiyle de röportajlar yaptıklarını anlatan Türkel, bu röportajları da başka bir çalışma için kullanacaklarını sözlerine ekledi.