Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2004 00:00
SEVGİLİ okuyucularım, dünkü yazımda size Sarıkamış faciasından söz etmiştim. Bundan tam 90 yıl önce Allahüekber Dağları’nda 90 bin Türk askeri donarak şehit düşmüştü. Çok acı bir olaydır. Bugün bir başka olayın yıldönümü. Kubilay faciası. 23 Aralık 1930 günü sabahın erken saatlerinde İzmir’in Menemen İlçesi’ni basan bir yobaz güruhu tekbirler getirerek gösteri yapmaya başladı. ‘Biz şeriat ordusuyuz’ diye çığlıklar atan yobazlar önce, kendilerini önlemeye çalışan iki bekçiyi şehit etti. Bağırıyorlardı:‘Ey ahali din elden gidiyor. Şapka giyen káfirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez.’Yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay, bir manga silahsız askeriyle olay yerine gelip bunları uyardı. Derviş Mehmet ve adamları, üzerlerine gönderilen Kubilay’a önce ateş ettiler. Daha sonra ise yerde yaralı yatmakta olan Kubilay’ın üzerine üşüşüp başını kıtır kıtır, oracıkta kestiler. Gövdeden koparılan Kubilay’ın kesik başını Müftü Camii’nden aldıkları yeşil bayrağın sopasına geçiren yobazlar yine tekbir getirerek ortalıkta dolanmayı sürdürdüler. Kesik baş ellerindeydi. Akan kanı avuçlarına akıtıp içtiler.***Menemen korkunç bir olay yaşıyordu. Olay yerine gönderilen takviye askeri birlik, yobazların üzerine ateş açtı. Bazıları orada öldürüldü, bazıları yakalandı. Bir bölümü ise kaçmayı başardı. 1930 yılı 23 Aralık günü yaşanan Menemen faciası, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra yüz yüze geldiği ikinci büyük irtica olayı idi. Hükümet derhal sıkıyönetim ilan etti. Kaçan sanıklar yakalandı. General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Harp Divanı olaya doğrudan veya dolaylı karışan sanıkları yargılamaya başladı. 18 gün süren yargılama sonunda karar açıklandı. 40 kişi suçsuz görülerek salıverildi. 27 sanık beraat etti. 41 sanık suçlu görülerek çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. 36 kişiye idam cezası verildi. Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi. 28 yobaz 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Bazıları, yedeksubay Kubilay’ın başını kestikleri yerde asıldı. ***
Atatürk, Menemen olayına çok kızmıştı. Söylentiye göre Menemen’in haritadan silinmesini emretti. Daha 10 yıl önce Yunan işgali altında inleyen bir ilçede yobazların yarattığı bu olay ve halktan bazılarının bu yobaz sürüsüne alkışlarla destek vermesi, Atatürk’ü çileden çıkarmıştı. Olayın ardından, şehit edilen yedeksubay Kubilay ve iki bekçinin anısına Menemen’de görkemli bir anıt dikildi. Üzerinde şöyle yazar:‘İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.’ ***Saygı Öztürk dün Gözcü’deki yazısında 27 Mayıs 1931 tarihli bir gizli belgeyi açıkladı. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, İçişleri Bakanlığı’na yazıyor:‘Menemen hadisesinde şehit edilmiş olan Mülazım (teğmen) Kubilay Bey’in kesilmiş başının takıldığı sancağın emirleriniz uyarınca İnkılap (devrim) müzesine konulmak üzere mahallinden (yerinden) gönderilip takdim edildiğini arz ederim efendim.’Şimdi Kültür Bakanlığı’na ve devletin bütün ilgililerine soruyorum: Nerede, hangi müzede o sancak ve kesik başın takıldığı sancak direği? Sakın kaybolmuş, ya da ‘yok edilmiş’ olmasın! ***Türkiye o günlerde böyle yozlaşmamıştı. Teknoloji henüz olmadığı için AB Parlamentosu’nda (!) Atatürk’e konuşma yaptırılmıyor, bir gazetenin reklam filminde ekranlarda oynatılmıyor ve AB yutturmacalarına alet edilmiyordu. Aynı gazete aynı günlerde Nurculuk konusunda yazı dizileri yayınlayıp Said-i Nursi ve adamları için övgüler düzmüyordu. Nerelerden nerelere geldik!
button