Güncelleme Tarihi:
La Repubblica'da Jenner Meletti imzasıyla 15 Aralık 2010 tarihinde yayımlanan makalesini okuyun. Sonra, Türkiye'nin seçtiğiniz herhangi bir bölgesini hayal ederek yeniden düşünün. Bu bölge ister doğuda olsun, ister batıda ya da ister kuzeyde ister güneyde hiç farketmez. Nasıl "cuk" diye oturduğunu heyecanlanarak göreceksiniz. Göreceksiniz, çünkü gerçekler neredeyse "görülebilir, elle tutulabilir" halde. Ekonomik kalkınmanın, bilinçlenmenin hangi temele dayanması gerektiğini, o temelin uzaklarda aranmaması gerektiğini anlayacaksınız. Meletti'nin makalesini Cumhuriyet Gazetesi'nden Aslı Kayabal Türkçe'ye çevirmiş. İşte Türkiye'deki çiftçilerin, hayvancılıkla uğraşanların, küçük, büyük, orta boy sermayeli yatırımcıların, ekonomistlerin, bakanların, profesörlerin, sermayeye ve eğitim dünyamıza yön verenlerin ve bilhassa da öğretmenlerin mutlaka okuması gereken o yazı:
Val d’Aso’da farklı ve güzel bir İtalya var. Çiftçi şuruplu meyve üretiyor, yatırımcı milyonlarca çift ayakkabı, bir başka yatırımcı bu vadide günde 1.2 milyon adet yumurta toplayan yardımcısıyla kendi üretimi yumurtalı makarnayı New York’taki mağazalara gönderiyor. Aynı dili konuşuyorlar: “Krizden çıkılabilir. Biz çıkmayı başardık. Peki işin sırrı nerede? Kendi ürünlerimize özellikle de insan sermayesine inanıyoruz. Zenginliğimizin altyapısını inşa edenleri sabahtan akşama eve tutsak etmek olanaksız.”
Kaliteli ayakkabı üretebilmek için yetenekli zanaatkârlara gerek var. Leziz bir makarna hazırlamak için de en iyi kalitede un ve yumurta gerekli. Val d’Aso, hem ihtiyaç duyulan kaynaklara hem de işin erbabı kişilere sahip; önemli olan bu kişileri değerlendirebilmek ve işinin ustası nitelikli elemanlara emeğinin karşılığını ödemek gerektiğini unutmamak. Val d’Aso, Marche bölgesinde Adriyatik kıyısında başlıyor ve Sibillini dağlarının tepesinde sona eriyor. “Made in Italy” burada bir etiketten çok bir tür din ve “kriz” bütünüyle olumlu bir anlamda algılanıyor bu vadide. “Ekonomik kriz, cebinde diploması, çağrı merkezlerinde telefonlara yanıt verenleri iş aramak için uzak bölgelere giden gençleri vadiye geri döndürebilir.” Val d’Aso ve yöredeki başka vadilerde günde 4.5 milyon adet yumurta üreten Monaldi kardeşlerden Luca Monaldi, bu yönde gençleri geri dönmeye davet eden onlarca afişle donattı çevreyi. “Küçük de olsa bir toprak sahibi misin? Kullanılmayan bir depon var mı? En azından işe ayırabileceğin üç saatin var mı? Bizim grup yeni partnerler arıyor” diyor Monaldi ve ekliyor: “Kırsalda çalışıyor olmanın herhangi bir ofiste fotokopi çekmekten daha onurlu bir iş olduğuna şüphem yok. Ama güvenli bir gelir garanti edebilmeli. Biz 3 yıl içinde kafeste tutulan tavuk çiftliklerini kapatmayı ve tavukları araziye bırakmayı düşünüyoruz. 15-20 bin tavuk sahibi olan bir üreticinin, bir fabrika işçisi ya da bir memurun iki katı fazla gelir sağlaması mümkün.” Val d’Aso tavukları, bir tür markaya dönüşecek. Doğal çevreyi gözeten, ahşap birimlerde kitlesel düzeyde üretim yapabilecek projeler gündemde. Bu projeler, gençlere yeni iş olanakları ve meslek sağlayan bir girişim.
GÜNEŞLİ HAVADA DA ŞEMSİYE ALAN YATIRIMCI
Ücretsiz tatile çıkarılma ya da işsiz kalma gibi durumlar Val d’Aso’da yaşanmadı. Fermo Sanayiciler Birliği başkan yardımcısı ve yumurtalı makarna üreten Campofilone firmasının sahibi Enzo Rossi, “Vadideki yatırımcı çok başarılı” diyor ve ekliyor: “Hava güneşli iken bile şemsiyesiz yola çıkmayan bir yatırımcı profili. İşler bir kez rayına oturduğu ve para kazanmaya başladığın zaman araştırma, keşif ve eğitime yatırım yapmak mümkün. Kriz kapıyı çaldığında hazırlıklısın. Benim sektörde Eylül 2009’dan Eylül 2010’a kadar olan süreçte büyük dağıtım ve mağazalar yüzde 15 düzeyinde üretim kaybına uğradı. Oysa biz yüzde 20 oranında büyüdük. Kriz İtalya’ya daha geç uğradı ve oldukça ağır seyrediyor. ABD ve dünyanın başka birçok bölgesinde tanıttığımız makarnayı krizden yavaş da olsa çıkmaya başlayan ülkelerde satıyoruz.”
Rossi, 2007’de bir ay boyunca bir işçinin aldığı ücretle yaşamayı denedikten sonra işçilerinin aylık ücretlerine net 200 Avro zam yaptığını dile getiriyor: “Ben ve vadideki diğer yatırımcılar çiftçi kökenliyiz. Çiftçinin etik bir kimliği var: Kendin için çalışan herkese saygı duymak ve emeğinin karşılığını vermek önemli... Yola başlangıçta 5, 6 işçiyle çıktık, şimdi 22 işçim var. Yeni bir üretim tekniği tasarlıyorum. Böylece başka işçileri de işe alacağım, Lazio bölgesinde Amatrice’de ‘Amatrice makarnası’ üreterek yeni bir firma açıyorum. Çünkü orada da gerek buğday gerekse su çok iyi.”
TARIM AKADEMESİ AÇILIYOR
Ocak 2011’de Val d’Aso Akademisi’ni açacaklarını anlatan Rossi şunları söylüyor: “Tarım sektöründe, toprağı işlemek isteyenlerin eğitim alacağı bir okul olacak. Bir zamanlar çiftçilik yapmak için okula gerek yoktu, televizyon olmadığı için yaşlılar gençlere toprağın nasıl işlendiğini, en uygun hasat zamanını, kaliteli şarap üretebilmek için ayın uygun olduğu dönemleri masa başında anlatırdı. Akademi tarım işini öğrenmek isteyen gençlere ziraat mühendisleri, biyologlar, ekonomistler, sayıca az kalmış olsalar da çiftçilerin katılımıyla gerekli temel ve pratik bilgileri verecek.”
Taze ve şuruplu meyve üretimi yapan Ortezzano firmasının sahibi Sergio Catalini, bu Akademi’de ders verecek isimlerden. “Meyve satışı gelir sağlamadığı için alternatif bir yol düşünüyordum. Eşim Ivana’nın kışın yememiz icin hazırladığı şuruplu meyveleri üretebileceğimizi düşündüm. Daha fazla miktarda üretip satabilirdik. İşe adım attığımız ilk dönem uyulması gereken kurallar ve bürokratik ayrıntılar nedeniyle biraz çetin geçti. Şimdi iş rayına oturdu. Gıda sektörüne her yıl 12 bin kavanoz şuruplu meyve veriyoruz. Bir zamanlar olduğu gibi, meyvelerin kabukları elle soyuluyor, kavanozlar benmari usulu sterilize ediliyor. Bu işte sahibi olduğum tek makine, eşim Ivana.” Val d’Aso’ya sabah şafak sökerken bakarsanız, vadide yaşayan ve kendi toprağını işleyen çiftçilerin bu coğrafyaya büyük bir aşkla bağlandıklarını fark edersiniz. Güneş batarken, Adriyatik denizinin yüzeyindeki beyaz dalgalar ve Sibillini dağının tepelerini örten kar tabakası göze çarpıyor. Yöre halkı vadiden bir tür ana gibi söz ediyor. Sibillini dağının eteklerinde İtalyanların “tartufo” diye adlandırdığı beyaz ve siyah renkli yer mantarları, biraz daha aşağıda üzüm bağları var, köylülerin koyun sütünden yaptıkları peynirler... Vadide şeftali, elma, kayısı ve erik ağaçları mevcut. Yerel yönetimde tarımdan sorumlu Guglielmo Massucci, Val d’Aso’nun İtalya’daki birçok yerleşimin tersine büyük firmalar ve çokuluslu şirketlerin vadiye girmedikleri gerekçesiyle kurtulduğu görüşünde. Başka birçok bölgede arazileri talan eden nice çokuluslu şirketin daha sonra İtalya’yı terk ederek Romanya ve Çin’e yöneldiklerini anlatıyor Massucci.
YERLİ ÜRETİME DÖNÜŞ
Yörede Pedaso ve Comunanza vadileri arasındaki alanda 25 bin kişi yaşıyor. II. Dünya Savaşı sonrasında nüfusun 40 bin olduğu anımsatılarak, Val d’Aso’yu terk edenlerin geri dönebilecekleri belirtiliyor. Comunanza’da ayakkabı ve giysi üreticisi Nero Giardini’nin sağ kolu Enrico Bracalente, Giardini Style adıyla yeni bir firma açtı. Giardini, 2010’un ilk altı aylık döneminde 111 milyon Avro kâr sağladı, 2015’e kadar gerek Val d’Aso’da gerekse Marche’deki başka vadilerde 2 milyon adetlik bir üretim hedefliyor. Bu rakama ulaşmak için en az 1000 yeni iş gücüne gerek olacak. Giardini de, yerli üretime sadık kalarak “Made in Italy”ye inanıyor... Bracalente, her hafta vadideki çesitli ortaokulları ziyarete giderek öğrencilerle konuşuyor. “İtalya’da gençleri meslek sahibi yapan kaliteli meslek okulları ve teknik yüksekokullar da mevcut. Bu yönde bir seçim yaparak yatırımcı olmayı başaranların daha sonra mühendis, biyolog ve mimar olan ama iş bulamayan arkadaşlarını da işe alabileceklerini söylüyorum. Ben gençlere inanıyorum. Fabrikalarımın başında olan kişi 34 yaşında. 25 yaşından bu yana bu sektörde. İtalya’ya inanıyorum, yerli üretimden uzaklaşmak mantıklı görünmüyor. Kısa süre öncesine kadar ticari anlamda gerçek kazancın yeni ekonomi, sanal finanslarla elde edilebileceğine inandık. Ayakkabı üreten bir yatırımcı olarak bu koşullarda nereye varacağım diye soruyordum.” Sonra tablo değişmeye başladı, diyor ve ekliyor. “Almanya’ya bakıyorum. 2003’te burada taşıt sektörü krize girdi. Masa başına oturan yatırımcılar, hükümet ve sendikalar yaşanan krizi enine boyuna tartıştı. Sonuç? Bugün Almanya 5.5 milyon adet motorlu araç üretiyor. İtalya’da ise 500 bin araç üretilebiliyor. Almanya eski Doğu Almanya’nın içine girdiği krizi de aşmayı başardı. Biz İtalyanlar da uzak topraklara yönelmek yerine bizim Doğu Almanya’mız Güney İtalya’ya bakmalıyız. Ben bir dönem yatırım yapmaya çalışsam da güneyde hukuk kuralları işlemediği için ayrılmak zorunda kaldım. Devletin devreye girmesi gerekir. Böylece İtalya sınırları içinde üretim yapılabilecek yeni bir coğrafya doğar.”