Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2002 00:00
Borsa yatırımcısının yüzü bir türlü gülmeyecek anlaşılan.Tam işler yoluna girdi derken hiç beklenmedik bir noktadan isabet alınıyor. Küresel ekonominin bir türlü dinmeyen fırtınalarında güvenli limanı bulmaya çalışan borsa yatırımcısı binlerce fırtınanın izini taşıyan teknedeki bir deliği kapatmadan yeni bir kayaya daha tosluyor. İşin en kötü yanı da habire su alan gemideki deliklerden bir kısmının kaptan arkasını dönmüşken tayfalar tarafından açılması. Batmak üzere olan teknemizden yolladığımız imdat sinyallerine iyi kötü bir yanıt aldık. SOS sinyaline yanıt veren Uluslararası Para Fonu temsilcileri gelecek haftadan itibaren güvertemize bir kere daha adım atacak ve yeni kaptan ve tayfasıyla görüşecek. Bu görüşmeden çıkacak sonuç yalnız borsa yatırımcısı için değil tüm ülke için hayati öneme sahip. O yüzden borsa yatırımcısı için kritik bir dönece gelindiğini düşünüyorum. Önümüzdeki IMF görüşmeleri ile ilgili iki olasılık mevcut. Genel durum olumlu görünüyor. Yani IMF ile ilişkilerin koparılması olasılığı hiç yok. Bu nedenle sadece iki olasılık üzerinde duruyoruz . (Ama burada bir noktaya dikkat çekmek lazım, Pamukbank ile ilgili son gelişmeye IMF heyetinin vereceği tepki konusunda hiç kimsenin net bir fikri –maalesef- mevcut değil.) İşte olasılıklar:1 – IMF ve AKP hükümeti şu an uygulanmakta olan Kemal Derviş imzalı “Türkiye’nin güçlü ekonomiye geçiş programı”nı ufak rötuşlarla aynen devam ettirme kararı alır. Bir ay sonra dördüncü gözden geçirme ile ilgili şartlar tamamlanır ve kredinin eksik kalan dilimi serbest bırakılır.2 – AKP hükümeti ile IMF yeni bir stand-by anlaşması imzalar ve ekonomi kurmayları ile parti yönetiminin iddia ettiği gibi daha ılımlı ve sosyal maliyeti daha düşük bir ekonomik program ile Türkiye yoluna devam eder. Kanımca ikinci olasılık çok daha güçlü görünüyor. Fakat burada tek eksik kalan nokta yukarıda da belirttiğim gibi Pamukbank vakasına IMF heyetinin nasıl yaklaşacağı. Bu konu ile ilgili olarak da borsa koridorlarında sürü ile dedikodu dolaşıyor. Kimileri Yapı Kredi Bankası ve Pamukbank ile ilgili olarak Çukurova Grubu ile BDDK’nın anlaşmaya vardığını ve IMF heyetinin ziyareti sonrasında bankaların tüm borçlarının ödenmesi ve sermaye yeterliliklerinin karşılanması karşılığında gruba geri verileceğini iddia ediyor. Bu iddia sahipleri mevcut siyasi erkin bu yolla yurtdışındaki Türkiye kökenli paraların (sadece Çukurova Grubu’na ait olan değil yurtdışındaki tüm Türkiye kökenli sermayeden bahsediyorlar) ülkeye döndürülmesi için gereken güven ortamını yaratmaya çalıştığı tezini savunuyor.Bir diğer iddia ise sahipleri ise yine IMF ziyareti sonrası Çukurova Grubu ile Hazine’nin sadece Pamukbank’ın yükümlülüklerini ortaklaşa karşılayarak bu bankayı gruba geri vereceklerini; buna karşılık Yapı Kredi’nin Citibank’a satılacağını öne sürüyor. Bu iddia sahipleri ise Çukurova Grubu’nun iki bankayı birden yitirmek yerine en azından birini kurtarma fikrine razı olduklarını öne sürüyor. Bu iddiaların gerçeklik derecelerini ve Pamukbank meselesinin nasıl çözüleceğini gelecek haftaki IMF ziyaretinden sonra göreceğiz. Bu çerçevede borsa yatırımcısının nasıl bir strateji izlemesi gerektiği sorusunun yanıtına bakmak gerek. Öncelikle dün “dolar bazında endeks ve dolardaki hareketin yakından izlenmesi” gerektiği konusundaki önerimi daha kuvvetli bir biçimde yeniden tekrarlamam gerekiyor. Bu verinin ışığında şunu görüyoruz İMKB 100 Endeksi yukarıdaki riskleri şu anki değeri ile üzerinde taşıyor. Ve gördük ki piyasa 12.500 puanın altında alıma geçiyor. Yani kısa vadede 12.500’ün altı olası görünmüyor. Yani endeks 12.500’e yaklaştığında bu seviyelerden alım yapmak olası. Daha önce banka hisselerinin çok prim yaptığını ve piyasanın holding kağıtlarına dönmeye başladığın söylemiştik ama son düşüş başta bankalar olmak üzere tüm hisse senetlerinin üzerindeki köpüğü aldı. Eğer Pamukbank meselesinin bankacılık reformunu sekteye uğratmayacak biçimde çözüleceğini düşünüyorsanız (ki ben öyle düşünüyorum. AKP hükümetinde hiç kimse Türkiye’nin bu dalgalı denizlerdeki tek umudunu kaybetmeyi göze alamaz) hem bankalar hem de holdinglerin yeni yükselişte lokomotif olacağını söyleyebiliriz. Tabii bankalar içerisinde de son yükselişte çok prim yapan malim hisse senetleri yerine pek göze batmamış ve nispeten sessiz kalmış olanları şampiyon olacağını söyleyebiliriz. Bunun dışında hisse seçimi için her zamanki kriterler geçerli. Bu arada, hani “dalgalı denizlerdeki tek umudumuz” dedim ya; aslında atasözünün anlattığı durumdayız galiba: Denize düşen yılana sarılır. IMF programları krizdeki ülkeler için kurtuluş mu değil mi? İşin aslına bakarsanız bu konuda kimse kesin bir karara varmış değil. Çünkü elimizde yeterli veri mevcut değil. Sakın yanlış anlamayın IMF politikalarını eleştirenler için de durum aynı. Onların elinde de model olarak gösterebilecekleri alternatif bir kurtuluş reçetesi yok. Yani ekonomik krizle boğuşan milyonlarca insanın kaderi paradigmalar ve entelektüel gevezeliklerin insafına kalmış durumda. Bu bağlamda BM Gıda ve Tarım Teşkilatı Raportörü Jean Ziegler’in Le Monde Diplomatique’e yazdıklarının manidar olduğunu düşünüyorum. En azından alternatif olduğunu hatırlatıyor. İlgilenenler derginin bu ayki sayısına bakabilirler.
button