Güncelleme Tarihi:
Berlin’in Kreuzberg bölgesi, hareketliliği, yaratıcılığı ve çok kültürlülüğüyle biliniyor. Ancak kamuoyunun algısı, bölgenin kültürel çeşitliliğine rağmen, Türk ve Müslüman grupların etnik Alman ve Müslüman olmayan komşularından kopuk, paralel hayatlar yaşadığı yönünde.
Açık Toplum Enstitüsü’nün (OSI) son raporu bu anlayışın yıkılması için bazı adımlar atıyor. Bu hafta açıklanan “Berlin’deki Müslümanlar” araştırması, Kreuzberg’i mercek altına alıyor. Araştırma projesinin lideri Nazia Hüseyin, “Kreuzberg bölgesi farklı kültürlerin ve farklı değerlerin bir arada başarıyla yaşamalarının parlak bir örneği” dedi.
Müslümanlar Kreuzberg nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Raporun bulgularına göre bu Müslümanların büyük bir çoğunluğu Müslüman olmayan komşularıyla benzer kaygılar taşıyor. Gruplar arasında güçlü bir iletişim var ve yerel siyasetçilerle Müslüman kuruluşlar üst düzey işbirliği kuruyor. Ancak Müslüman toplumların üyeleri, bir dizi projeye ve girişime rağmen hala ayrımcılığa uğruyor.
Araştırmacılar iki yıl boyunca 100 tane Müslüman’ı 100 tane de Müslüman olmayan kişiyle birçok konuda röportajlar yapmış. Müslümanların çoğu Türk kökenli olmakla birlikte aralarında Irak, Hindistan, Afganistan ve başka ülkelerden gelenler de var. Müslüman olmayanların çoğu ise etnik Almanlar ama diğer uluslardan katılımcılar da var.
Rapor sonucunda Müslümanların komşularıyla iyi ilişkiler kurmak ve kendi toplumlarına ayak uydurmak isteyen Müslümanların, dinleri ve etnik kökenleri dolayısıyla özellikle istihdam piyasasında ve okulda ayrımcılığa uğradıkları görülüyor.
Ancak en şaşırtıcı bulgu Müslümanlarla Müslüman olmayanların hayatlarıyla ilgili kaygılarının ve sorunlarının büyük bir kısmının aynı olması. Araştırma projesinin liderliğini yapan Nina Mühe, “Çocuklarının kaliteli bir eğitim almasını, sokakların güvenli olmasını, insanların iyi geçinmesini ve diğer toplumlarla ilişki kurmayı önemsiyorlar” dedi.
Özellikle Müslümanlar Kreuzberg’de sadece Türklerin ve Müslümanların yaşamıyor olmasından çok memnun. Müslüman olmayanlar da çeşitliliğe olumlu yaklaşıyor. Araştırmaya katılan Müslümanlar kendilerini Kreuzberg’de rahat hissediyor ama bölgeden çıkmak istemiyor.
Müslümanların yüzde 84’ü Müslüman olmayanların ise yüzde 76’sı kendisini Kreuzberg’e ait hissederken Berlin konusunda bu yüzdeler 72’ye 72 oluyor. Ancak kendisini Almanya’ya ait hissedenlerin yüzdesi düşük: Müslümanlar arasında yüzde 40, Müslüman olmayanlar arasında yüzde 52. Araştırmadaki Müslümanların yarısının vatandaşlığı var ancak sadece yüzde 11’i diğerlerinin kendilerini Alman olarak gördüğünü söylüyor.
“Paralel toplumlar” söylemlerinin aksine Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar arasında her gün bir temas var. Mühe, Kreuzberg’in bu söylemleri yıktığı görüşünde. Gruplar aynı değerleri paylaşmasalar bile diğer gruba güvendiklerini söylüyor. Müslümanların yüzde 80’i Müslüman olmayanların da yüzde 88’i komşusunun desteğinden emin.
Ancak toplumsal bütünleşme tablosu bu kadar pembe değil. Kreuzberg’in Müslümanları hayatlarının her evresinde ayrımcılıkla karşılaşıyor. Katılımcıların yüzde 80’i bir yıl içinde ırkçı bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığını, yüzde 74’ü ise dini ayrımcılığa maruz kaldığını söylüyor. En sorunlu alanlar eğitim, istihdam ve emlak piyasaları.
Eğitim konusunda, Müslüman çocuklar ülkedeki üç ayaklı okul sistemi içinde, mesleki eğitim veren Realschule ve üniversiteye hazırlanan Gymnasium yerine seviyesi en düşük olan Hauptschule’ye yönlendiriliyor. Başörtüsü takan kız çocukları ve kadınlar da en çok ayrımcılığa uğraya grup.
Başörtülü kadınlar istihdam piyasasında birçok engelle karşılaşıyor. Berlin’in 2005’te kabul ettiği Tarafsızlık Yasası okullarda ve kamu kurumlarında dini sembollerin kullanımını yasaklamıştı. Bu koşullar altında Müslüman kadınların devlet memuru olma şansı kalmadı. Ancak OSI raporu özel sektördeki yüzdelerin de kamu sektörünün neredeyse aynısı olduğuna işaret ediyor.
Raporda bazı öneriler de var. Aralarında en çok dikkat çekeni ayrımcılık davalarının özellikle okullarda kayıtlarının iyi tutulması, böylece çocuklara şikayet edebilecekleri bir mekanizma hazırlanması.
Öte yandan rapor için nispeten varlıklı ve hoşgörülü bir bölge olan Kreuzberg’in seçilmesi tablonun bu kadar pembe olmasında önemli rol oynamış olabilir. Sorunlu bölgelerde ayrımcılık oranlarının çok daha yüksek olması söz konusu. Ancak Mühe, bu seçimde bilinçli olduklarını, Kreuzberg’in birçok açıdan diğer bölgelere örnek olabileceğini ifade etti.