Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2005 00:51
Geçmişte manastır ve kiliseydi. 15. yüzyılda İtalya’daki Monte Cassino benediktenlerinin yönetimine bırakılınca adı bu Hıristiyan tarikatına adını veren azizin, Saint Benoit’nın ismini aldı.
17. yüzyılda Cizvit papazları tarafından ilk kez okula dönüştürüldü. Karaköy’deki binası defalarca yandı, yıkıldı. Hastane, kimsesizler evi oldu. Kralları ağırladı. 19 Temmuz 1783’te, bugüne kadar uzanacak koleji kuran Cizvit papazları öyle köklü bir eğitim geleneği bırakmıştı ki çağ değişti, disiplin yerinde kaldı. Gündüzleri çatık kaşla dolaşan despot papazlar akşam etüt saatlerinde öğrencilerin rehberi oldu, edebiyat, müzik, resim tarihinde yolculuğa çıkardı onları. Bugün tıp, basın ve diplomasiye yön veren isimler bu sayede yetişti. Saint Benoit, Fransız okullarının ilkiydi, popülerliği değil mutevazılığı seçti.
Bir zamanlar orta avlusundaki yüksek duvar, kız ve erkek öğrencileri birbirinden ayırırdı. Bu duvarın üzerinden sapanla karşı tarafa ne mektuplar atıldı, bu sayede ne aşklar doğdu. Kimler suç üstü yakalanıp, 500 satır cezasına çarptırılmadı, kimler Türkçe konuşurken tespit edilip, bir başkası yakalanana kadar dev paslı anahtarı taşımaya mahkum edilmedi ki...
Aradan uzun yıllar geçti ama öğrencilere bu cezaları veren papaz öğretmenler Mösyö Marcoul, Mösyö Diguet, Mösyö Siegfried, Mösyö Sinoir’ın isimleri hálá kulaktan kulağa dolaşıyor. Avlusu, koridorlarıyla birlikte Saint Benoit’nın efsanevi disiplini (biraz yumuşasa da) özenle korunuyor.
Sıradan bir kurum tarihi değil onun tarihi, Osmanlı-Türk modernleşme sürecinin ve toplumsal tarihinin renkli bir izdüşümü. Tophane sırtlarındaki binası 222 yılda nelere tanık olmadı ki? Salgın hastalıklarla boğuştu, bomba sesleri arasında ayakta kalmaya, savaş zamanı şehirde yaygınlaşan yoksulluğa rağmen kapılarını açık tutmaya çalıştı. Sağlık hizmeti verdi. Şehirdeki her yıkımdan sonra kül ve tozlarından yeniden dirildi. Ünü dünyaya yayıldı. Kralları ağırladı.
KİLİSENİN SÜTUNLARINI YARDIMSEVER MÜFTÜ VERDİ
Bizans dönemi öncesinde Saint Benoit’nın bugün bulunduğu yerde büyükçe bir sarnıç vardır. Semtin sahilinde gemi katranlanır o yıllarda. Muhtemelen Karaköy adı da buradan gelir. Sarnıcın yerine XIV. yüzyılda Sainte Marie de la Misericorde Manastırı inşa edilir. Sütunlu girişi, gözetleme kulesi bulunan bina 12 Mayıs 1427’de İtalya’daki Monte Cassino (Mont Cassin) Benediktenlerinin yönetimine bırakılır. Adı Saint-Benoit olur.
1540’ta Fransa Kralı I. François’nın emri, Kanuni’nin izniyle Fransız Büyükelçiliği kilisesi ilan edilir. Aradan 40 yıl geçer. Beyoğlu’ndaki Hıristiyanların talebiyle yeni kral ve Papa XIII. Gregorius, manastırı Cizvit papazlarına verir. Onlar da 15 Kasım 1583’te bir okul açar. 17. yüzyılın başında, şehri savaşlar ve veba salgını kavurunca eğitim durur.
Kral IV. Henri’nin girişimiyle bir süre sonra okul yeniden açılır. Bu arada büyükelçiliği sırasında papazlara destek veren Salignac Baronu Jean de Gontant-Biron, 1610’da ölünce Saint Benoit Kilisesi’ne gömülür. Mezar taşı hálá korunmaktadır.
1687’de bir yangın sonucu harap olan kilise yeniden inşa edilir. O devirde sadece saray ve camilerin çatısı kurşunla kaplanmaktadır. Aynı olanak kiliseye de verilir. Yardımsever bir müftünün sağladığı mermer sütunlar, kilisenin girişine yerleştirilir. 1696-1731’de İstanbul’da çıkan yangınlardan bina yine nasibini alacak, Fransız Büyükelçi Villeneuve’ün desteğiyle yeniden inşa edilecektir. Bu arada Macar özgürlük savaşının Tekirdağ’da ölen kahramanı Prens Rakoczy de vasiyeti üzerine Saint Benoit’ya gömülür.
ÖĞRENCİLER SULTANA SERENAT YAPTI
1783’te Cizvitler yerini Lazarist rahiplere bırakır. Lazaristler, 1625’te Paris’te Aziz Vincent de Paul tarafından kurulan tarikatın üyeleridir. Bugüne ulaşan okulun temellerini onlar atar.
Savaş dönemleri, salgın hastalıklar geçer. İçindekiler etkilense de bina ayakta kalır. 1806’daki yangında yatakhane tahrip olur. Yokuşa doğru 80 kişilik bir yatılı kolej binası inşa edilir.
1831’de Saint Benoit, Avrupa’daki okulların metot ve yönetmeliklerine uygun olarak yeniden düzenlenir. Üniforma geleneği başlar. Kendi gri, yakaları ve kolları açık mavi üniforma ve kasketleriyle öğrencileri artık sokakta ayırt edilir hale gelmiştir. 1959 mezunu 66 yaşındaki Erdinç Agun, okula girip çıkarken şapka ve kravat takılmasının zorunlu olduğunu anlatırken, ‘O yıllarda başında şapkayla top oynayan öğrenci görürseniz bilirdiniz ki Saint Benoit’lıdır. Yine orta avluda tenis topu ile futbol oynayan tek öğrenci grubu bizdik. Tatil günü bile Beyoğlu’na kravatla çıkardık’ der.
1832’de yeni bir yangın binayı tahrip eder. Ardından salgın hastalıklar gelir. Okul 30 yıl boyunca sürgüne çıkacak, Yeşilköy’e, ardından Bebek’e taşınacaktır. 1843’te okul Fransa tarafından Kraliyet Koleji ilan edilir. En parlak günleri başlamıştır. 1857’de öğrenciler özel bir buharlı gemiyle Sultan Abdülmecit’e seranat yapar, olay okul tarihine geçer.
Kızlar bölümünün açılması 1839’a denk düşer. Les Soeurs de la Charite rahibelerince başlatılan girişimin ardından, üç yıl sonra Les Freres des Ecoles Chretiennes üyesi rahipler okulun ilkokul bölümünü kurar. Bunu, Pangaltı’da Saint Michel, Kadıköy’de Saint Joseph’in açılması izler.
1865-1866 arasında Galata’da yeni arazi alınıp kutlama salonu inşa edilir. Ve okul 1867’de eski yerine döner.
DUVARIN ARKASINA ATILAN MESAJLAR
Erkek öğrencilerin yılları, duvarın arkasındaki kız bölümüne mesaj ulaştırma yolları keşfetmekle geçer. Bahçede iki bölümü ayıran duvardaki demir kapının anahtar deliğinden kızlar gözetlenir, karşı tarafın dersliklerini gören pencerelerden işaretle mesajlaşılır. Durumdan rahatsız olan rahibeler, kızları erkeklerin ders saatlerinde teneffüse çıkarmaya başlar. Yine de flörtleri engelleyemezler. Tünel’de Mandıra Şarküteri kimi zaman onların buluşma yeri, Tezgahtar Halil de haberleşme elemanları olur.
1957 mezunu diş hekimi Yaman Kubalı, ‘Oynadığım tiyatro oyununda kız öğrenci rol alamadığı için eşimi ünlü sunucu Bülent Özveren oynamıştır’ diye anlatır o yılların katı disiplinini. Aradaki duvarlar ancak 1987’de kalkacaktır.
Okula 1956’da giren gazeteci Tufan Türenç, yöneticilerin yanı sıra öğretmenlerin de büyük kısmının papaz olduğunu anlatır: ‘Kültürlü insanlardı. Bizi sinemaya, tiyatroya götürürlerdi. 8 yıl yatılı okudum. Değil Hırıstiyanlık propagandası, imasını bile hissetmedim. Ramazanlarda öğrencilere sahur yemeği çıkarılırdı.’
Anadolu’dan gelen öğrenciler lakerdayı, Brüksel lahanasını ilk kez okulda tadar. Sosyal yaşama, adabı muaşeret kurallarına göre yetişir. Çatalı, su ya da şarap bardağını nereye koyacağını ilk burada öğrenir.
BİR YANINDA KİLİSE DİĞERİNDE GENELEV
Saint Benoit’nın bugün yatılı bölümü yok, Anadolu’dan öğrenci gelmiyor. Cumhuriyetin laik eğitim felsefesi Saint Benoit’daki eğitim programını oluşturmakla birlikte, okul binasındaki dinsel semboller İstanbul kültürünün bir parçası olarak özenle korunuyor. Okulun asırlık çınarlarla süslü orta avlusu ise bugün bile farklı bir geleneğe ev sahipliği yapıyor. Teneffüs bitiminde öğrenciler sınıflara öğretmenleri eşliğinde çıkıyor. Derslerde, sınıfta ve koridorlarda disiplin devam ediyor.
Sanata verilen önem okulun en eski geleneklerinden biri. Bu geleneği Tufan Türenç şöyle anlatıyor: ‘Tiyatro oynardık. Oyundan sonra bize papazlar ünlü ve büyük biriymişiz gibi öyle değer verirdi ki, önlerini ilikleyip, gelip bizi tebrik ederlerdi.’ Okul orkestrası birçok yarışmaya katılır, ödüller alır.
Okulun disiplini zaman içinde yeniden şekillenir. Örneğin öğrenci bir hata yaparsa ya da yalan söylerse, olay ortaya çıkmadan öğretmeni ya da yöneticisine itirafta bulunduğu takdirde ceza verilmez. Saint Benoit’ya 12 yaşında giren, üniversite eğitimi sonrasında öğretmen ve yönetici olarak dönen 51 yaşındaki Müdür Başyardımcısı Serdar Güneysu ‘En önemli kural sorumluluk bilincine sahip öğrenci yetiştirmek’ diyor.
Kuruluş yıllarının aksine bugün okulda kız öğrenciler çoğunlukta. 490’ı kız, 380’i erkek toplam 870 öğrenci eğitim görüyor. Kız öğrencilerin başarı oranları da erkeklerden yüksek.
Bir tarafında Cizvitler’den kalma kulesi, diğerinde kilise, yanında İstanbul’un resmi genelevi bulunan Saint Benoit’nın çoğu öğrencisi eğitimini Fransa’daki üniversitelerde tamamlıyor.
İŞTE ÜNLÜ MEZUNLAR
Ressam Mehmet Güleryüz
Şarkıcı Suat Suna
Oyuncu Pınar Altuğ
İşadamı Umut Oran
Oyuncu Halit Akçatepe
Psikiyatr Mansur Beyazyürek
Gazeteci Tufan Türenç