OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 11, 2000 00:00
KRAL OLACAK ADAM "The Man who would be King" adlı filmin kamera arkasını anlatan "Call It Magic" adlı belgesel, filmin nasıl çekildiğine dair çok yararlı bilgiler veriyor. Oysa benzer kamera arkası belgeselleri genellikle filmin çekim öyküsünü anlatmaktan uzaktır...
Film setinin hengamesi, karmaÅŸası ve gürültüsü arasında John Houston gayet sakin bir ÅŸekilde filminin kamera arkası hikayesini anlatmaktadır. Onu, yönetmen sandalyesinde o sakin hali ile gördüğümüzde kendisinin sinema dünyasındaki en büyük uzsözlü kinik ve en kurnaz yönetmen olduÄŸunu düşünürüz.EÄŸer Houston, bu filmi 50'li yıllarda Clark Gable ve Humphrey Bogart ile çekseydi, Kipling'in bu güzel eseri çok daha farklı bir film olabilirdi. Houston'un özellikle "The Asphalt Jungle" ve The Treasure of the Sierra Madre" filmlerindeki kral karakterlerine yönelik eÄŸlenceli fatalizmi gerçi o filmde de görülebilirdi. Ancak 50'li ve 60'lı yılların ırkçı atmosferinde yaÅŸanan deÄŸiÅŸiklikler arasında hiçbir ülke sömürgeci geçmiÅŸinin gündeme getirilmesini istemezdi. DoÄŸal olarak da Kipling'in bu radikal öyküsü orijinal ÅŸekli ile perdeye yansıtılamazdı. Houston filmde, Vietnam Savaşı ve Watergate olayları sonrasında Amerikan filmlerine hakim olan özünden iÄŸrenme" tarzını benimsemek yerine daha kurnaz bir tarz kullanıyor. Büyük bir macera filmi ÅŸeklinde lanse edilen çalışma, özü itibari ile Errol Flynn'dan çok Akira Kurosawa'ya yakındır. Dürüst konuÅŸmak gerekirse "The Man who would be King", ABD'de üretilmiÅŸ en kompleks eÄŸlence ürünüdür. Her ÅŸeyden önce Houston, büyük bir sinema ustası ve olaÄŸanüstü bir "ironik"tir. Bu özellikleri ile de Kipling'i bambaÅŸka bir ÅŸekilde yorumlayabilmiÅŸtir. Yarattığı bu filme ironik yurtseverlik demek pekala mümkündür. Houston, filmdeki iki baÅŸ karakteri Daniel Dravot (Sean Connery)ve Peachy Carnahan'a (Michael Caine)'e karşı çok iyi davranır. Dravot ve Carnahan iki Ä°ngiliz subayıdır. Büyük Ä°skender'in kurduÄŸu düşünülen efsanevi ÅŸehir Kafiristan'ın kralı olmaya niyetlenirler. Ä°ki Ä°ngiliz subay, yönetmenin çok sevdiÄŸi cesur ve maceraperver dünyanın simgeleri gibidir. Ama yönetmen, ikilinin planlarını izleyiciye, kafirleri yola getirmeye yönelik bir Haçlı seferi gibi sunmaz. Danny ve Peachy, hükmetmek istedikleri insanlardan daha zalim olabilirler. Ama bu insanlar da sütten çıkmış ak kaşık deÄŸillerdir. Houston, Danny ve Peachy'nin tebasının yüzlerini iyi bilmektedir. (Åžehrin baÅŸpapazını 100 yaşında bir adam oynar. Film ekibi bu adamı, yerel bir zeytinlikte bekçilik yaparken bulmuÅŸtu.) Filmin kara mizah yanı vahÅŸi ile uygarı karıştırarak sunmasındadır. (Danny ve Peachy'nin, Kafirleri düşmanın ÅŸefi ile polo oynarken gördükleri sahne buna güzel bir örnek teÅŸkil eder.)Filmin bitiminde büyük bir macera filminden beklenen heyecanlı coÅŸkuyu bulamaz bir çok kiÅŸi. Ama Houston bir doÄŸrucu deÄŸildir. Connery ve Caine gibi iki oyuncuyu bir Kipling uyarlamasına katarken izleyicinin memnuniyetini düşünmeden hareket etmezsiniz. Houston, senaryo yazarı Gladys Hill ile birlikte klasik bir macera öyküsünün temel ilkelerinden yararlanarak hırsın getirebileceÄŸi felaketler konusunda, yönetmenin de pek sevdiÄŸi alegorik hikayelerden birini anlatır. Houston, iki kafadarın niyetlerini gerçekleÅŸtiremeyeceklerini bilir. Ama yine de onlara karşı başından beri sürdürdüğü sevecen tavrı hiç deÄŸiÅŸtirmez. Filmin baÅŸarısı, bir Kipling eserinin Hollywood'a kazandırılması deÄŸildir sadece. Yönetmenin klasik film anlayışına saygılı bakış açısı ve bu anlayışı yeni çaÄŸa uygulaması da son derece önemli hususlardır.Dönemin en baÅŸarılı Amerikan filmleri ("The Godfather", "McCabe and Mrs Miller" ve "The Return of a Man Called Horse") klasik Hollywood janrını yeni bir dille yorumlayan yönetmenlerin elinden çıkmıştır. Filmin çekilmesinin 1975'e kalması belki de sadece kaderin bir oyunudur. DiÄŸer Amerikan filmlerinin kendisine yetiÅŸmesini beklemek zorunda kalmıştır.'Salon'dan Çeviren: Levent GÖKTEM - 11 Ekim 2000, ÇarÅŸamba Â
button