Kovulduğu teşkilata başkan seçildi

Güncelleme Tarihi:

Kovulduğu teşkilata başkan seçildi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2002 22:30

Serdar Erdine 20 yıldır Türkiye'de ve dünyada ağrının bilimsel alan olarak kabul edilmesi için çalışıyor. Türkiye'de bu konudaki tüm ilkler kendisine ait. Erdine geçtiğimiz günlerde Avrupa Ağrı Teşkilatları Federasyonu EFIC'in başkanı seçildi.

Bu sivil toplum kuruluşu, Avrupa Parlamentosu'nda da söz sahibi. Erdine ile yeni görevi ve ağrı üzerine konuştuk. Kendisi de bugüne kadar 55 böbrek taşı düşürdüğünden kronik ağrıyı çok iyi biliyor.

Sizin EFIC'le olan ilişkiniz nasıl başladı?

- 1991'de dünyanın en büyük ağrı teşkilatı olan Ağrı Araştırmaları Teşkilatı'nın Türkiye Bölümü'nü kurdum. Bu teşkilatın merkezi ABD'de ve 57 ülkeden 9 bin üyesi var. EFIC teşkilatın Avrupa bölümüne verilen ad.

Türkiye EFIC'e nasıl üye oldu?

- EFIC 1993'de Paris'teki Dünya Kongresi'nde kuruldu. Kuruluş toplantısına Türkiye ve İsrail de katılmak istedi. Kurucu başkan olan İsveçli profesör salonda bizi parmağıyla göstererek ‘‘Siz iki ülke dışarı çıkın’’ dedi. ‘‘Avrupalı değilsiniz ve Avrupalı bir teşkilatta yer alamazsınız.’’ Ama çıkarken ben biz bu teşkilata geri döneceğiz ve siz bunu engelleyemeyeceksiniz dedim. Ondan sonra İsrail ve Türkiye büyük bir işbirliği ve kulis faaliyeti yürüttü. Bir sene sonraki kongreye biz tam temsilci olarak katıldık. 1996'da ilk seçimlerde ben muhasip üye seçildim. 1999'da genel sekreterliğe ve bu seneki seçimlerde başkanlığa seçildim.

Bu kısa sürede bu kadar etkin bir rol sahibi olmanızda neyin payı var?

- Çok çalışmanın payı var. Beni Akdeniz ülkeleri, Norveç, Avusturya, İsviçre, en çok da Yunanistan destekledi. Hepsinin söylediği bir gerçek vardı: ‘‘Biz sizi ne sadece Müslüman ne sadece Türk olarak görüyoruz.’’ Bu ilişkilerin korunması için büyük çaba ve dürüstlük gerekiyor.

Türkiye'de yürüttüğünüz çalışmalar Avrupa'da nasıl izleniyor?

- Bugüne kadar Türkiye'de iki büyük dünya kongresi düzenledik. Benim İngilizce yayımlanmış altı kitabım var. Türkçe olarak yayımlananların sayısı ise 15. Bu sene ikisi ABD'de, üçü Türkiye'de beş kitap basıyorum.

Türkiye ağrı tedavisinde dünya standardında mı?

- Bizim ağrı merkezimiz, en son tüm yöntemlerin uygulandığı Avrupa'daki üç-beş merkezden biri. Ağrının bir dal olmasıyla beraber pek çok yeni yöntem ortaya çıktı. Bel ve boyun fıtıklarında ameliyata gerek olmadan, iğnelerle oraya ulaşılarak veya akım gönderilerek uygulanan tedaviler var. Kanserli hastalarda morfinin alışkanlık yapmadan verilebildiği morfin pompaları var. Biz tüm bunları uygulayabiliyoruz. Yurtdışından gelen hekimleri de eğitiyoruz.

Görevinizin önemi nedir? Başkanlık sadece bir sıfat mı yoksa gerçekten etkili ve yetkili mi olacaksınız?

- Avrupa'nın ağrı politikasını belirlemek açısından çok önemli. Geçen dönemde Avrupa'da ağrının bir bilim alanı olarak yayılması için çok çaba gösterdik. Avrupa Parlamentosu ağrıyı bir bilim olarak kabul etti ve 13-19 Kasım'ı Avrupa'da Ağrıyla Savaşım Haftası ilan etti. Bu neyi sağlayacak? Birincisi kronik ağrı bir hastalık olarak kabul edilecek. İkincisi Avrupa ve Türkiye'de yeni ağrı merkezlerinin kurulabilmesi için proje desteği sağlanacak.

RAKAMLARLA AĞRI

Dünyada her yıl kronik ağrı nedeniyle 700 milyon işgünü ve 60 milyar dolar kaybediliyor.

Dünyada yılda 15 milyon insan kanser ağrısından yakınıyor.

En sık ağrı görülen yer yüzde 26 ile baş. İkincisi yüzde 14 ile bel.

Türk halkının yüzde 63'ü ağrı çekiyor. Bunların yüzde 73'ü kronik ağrı. Marmara ve Ege'de yaşayanların yüzde 50'sinin, kentlilerin yüzde 70'inin ağrı problemi var.

Yüzde 41 ile alt sosyoekonomik sınıf daha fazla ağrı çekiyor.

Kadınların yüzde 54'lük oranla erkeklere göre daha fazla ağrısı var.

Migren tanısı konan hastaların yüzde 90'ı aslında migren değil. Pek çoğu gerilime bağlı nedenlerle ağrı çekiyor.

Asıl alternatif olan çağdaş tıptır

Tıpta plasebo diye bir terim vardır. Elini ‘‘bu bio-enerjidir’’ diye sürsen, hastanın ağrısı 10 gün boyunca geçer. Ama bu tamamen psikolojik bir durum. Daha sonra ne olacak? Bir kere ‘‘alternatif tıp’’ terimi yanlış. Alternatif tıp dediğimiz, binlerce yıl öncesine giden eski tıp. Asıl çağdaş tıp ona alternatif olarak gelişti. Çağdaş tıptan uzaklaşıldığı takdirde kaybedilen zamanın ve yan etkilerin telafisi çok güç olur.

Yeni ağrı türü:

Günlük baş ağrısı

Son 10 senedir yeni bir ağrı türü çıktı: Günlük baş ağrısı. Bu ne migren, ne de gerilime bağlı ağrı. İnsanlar şu anda en çok beyinlerini kullanıyor. Beynin çalışması ve vücudun diğer kısımlarının çalışmaması dengesizliğe yol açıyor. Vücut kendini kasarak tepki gösteriyor. Beyin dışındaki diğer bölümleri iptal etmeye başlıyor ve oralarda ağrı oluyor.

AĞRININ BİR NUMARALI UZMANI

Prof. Dr. Serdar Erdine (48) İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, Çapa Tıp Anestezi Bölümü'nü bitirdi. 1986'da Çapa'da Türkiye'nin ilk ağrı ünitesini, 1987'de Türk Ağrı Derneği'ni kurdu. 1990'da Ağrı Ünitesi Türkiye'nin ilk Algoloji Bilimdalı oldu. 31 yaşında doçent, 37 yaşında profesör oldu. 1991'de Bilimsel Önderlik dalında Hürriyet Gazetesi tarafından ödüllendirildi. Türkiye'nin ilk yataklı ağrı servisini kurdu. Bugün Türkiye'de 15 tıp fakültesinin algoloji servisi var. Algoloji ağrı bilimi demek. Algos eski Yunanca'da ağrı anlamına geliyor. Hipokrat'ın Kos Adası'nda kurduğu tıp okulunda ilk defa algoloji terimi kullanılmış.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!