Kötü kızlar cennete gider

Güncelleme Tarihi:

Kötü kızlar cennete gider
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

İngiliz basınının ‘‘tiyatronun kötü kızı’’ olarak tanımladığı Sarah Kane, ilkini 23 yaşında kaleme aldığı şiddet dolu ve şok edici oyunlarla tiyatro dünyasını birbirine katmıştı. Geçtiğimiz haftalarda ruhsal rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamına tıpkı oyunlarındaki gibi son veren Sarah Kane sadece 28 yaşındaydı.

Sarah Kane ismi Türkiyeli okurlar için fazla anlam ifade etmeyebilir, ama bu son derece yetenekli ve tragedya kahramanlarına yakışır bir hayat süren genç kadın çağdaş tiyatro edebiyatının en önemli isimlerinden biriydi. Son derece yaratıcı bir oyun yazarı olan Kane, artık ‘‘klasik cazibesini kaybetti’’ gözüyle bakılan tiyatro sanatına yeni ve heyecan verici bir soluk getirmişti.

Kane'in şiddet ve güzelliği ustaca biraraya getiren oyunları insanları kamplara bölüyor ve hayranlıkla karışık bir korku uyandırıyordu. Neredeyse dehaya varan sanatsal duyarlılığı da Racine, Sophokles ve Shakespeare ile kıyaslanıyor. Kane'in seyircinin duygularını zımparalayan ve tamamen şok eden oyunları, önde gelen tiyatro eleştirmenleri tarafından bile net olarak tanımlanamıyordu.

Gazeteci bir babanın kızı olarak 1971 yılında İngiltere'nin Essex bölgesinde doğan Kane, 17 yaşına kadar çok ateşli bir Hıristiyan olarak yaşadı ama daha sonra Tanrı'yı reddeti. Bu aşırı inanç-aşırı inançsızlık ikilemi sonradan oyunlarındaki en baskın figürlerden biri oldu. Ömrü boyunca İngiliz orta sınıf kentli değerlerinden ve doğup büyüdüğü Essex'ten şiddetle nefret eden Kane, Bristol Üniversitesi'nde drama okudu. Birmingham Üniversitesi'nde David Edgar'dan oyun yazarlığı dersleri aldı. Okulu bitirdikten sonra ilk çıkışını 1995 yılında yazdığı ‘‘Blasted’’ ile (Türkçe'ye infilak etmiş, mahvolmuş olarak çevrilebilir) yaptı. Ama ne çıkış! Londra'daki ünlü Royal Court tiyatrosunun merdivenlerinde parlak bir yönetmen olan James Macdonald tarafından sahnelenen oyun Bosna'daki savaş ve şiddetin doğası hakkındaydı ve küçük bir otel odasında geçiyordu.

DEPRESYONUN PENÇESİNDE

Medyada neredeyse bir deprem yaratan oyunda; ölü bebeklerin yenilmesinden cinsiyet değiştirmeye zorlanan mahkumlara, ırzına geçilip iğdiş edilen erkeklerden ızgarada kızartılan kesilmiş penislere kadar şiddetin her türlüsü ayrıntılarıyla anlatılıyordu. İngiliz tabloid basını oyun hakkında epey atıp tuttu, hatta ‘‘Daily Mail’’ gazetesi oyunu ‘‘Pisliğin iğrenç bir bölümü’’ diye nitelendirmekten çekinmedi. Daha ciddi tiyatro eleştirmenleriyse Kane'in, altmışların ünlü ve sansasyonel oyun yazarı Edward Bond'un ‘‘Saved’’ (Esirgenen) adlı oyunundan etkilendiğini yazdılar. Sarah Kane, Bond'tan çok etkilendiğini hiçbir zaman gizlemedi, hatta ölümünden birkaç hafta önce kendisi gibi oyun yazarı olan bir dostuna şunları söylüyordu: ‘‘Oyun yazmak için bilmem gereken her şeyi Edward Bond'un 'Saved' kitabından öğrendim’’.

Günlük hayatında bazen midesine kramp girene dek kahkahalar atan ve çevresine ışık saçan, sarışın bir kolej öğrencisi görünümündeki Sarah Kane sık sık depresyonun kucağına düşüyor, kederin ve coşkunun en uç noktalarında gidip geliyordu. Bu arada Kane'in ikinci oyunu ‘‘Phaedra's Love’’ (Phaedra'nın Aşkı) sahneye konuldu. Oyununun prömiyeri Avrupa'nın her yerinden gelen ve salonu tıklım tıklım dolduran tiyatro yönetmenleri, eleştirmenler, yazarlar ve çevirmenlerin önünde yapıldı. En az ‘‘Blasted’’ kadar ses getiren oyun, ‘‘Blasted’’dan daha kişisel ve özgün olarak nitelendirildi. Modern hayatın sorunlarına köklü çözümler arayan oyun, Tanrı'nın ve sevginin olmadığı bir dünyada geçiyordu. Senaca, Euripides ve Racine'nin metinlerinden uyarlanan oyunun kahramanı aslında bir anti-kahraman sayılabilecek şeytani ve fantastik prens Hippolytus'tu ve seyredenleri şoke ediyordu. Bu oyunda aşırı erdemlilik ve militan hayırseverlik gibi kavramları yerden yere vuran Kane, bir kez daha bütün şimşekleri üzerine çekmişti. İngiliz tabloid basını tarafından üzerine ‘‘kötü kız’’ etiketi yapıştırılan Kane isyan etmeye başladı, o sıralar ‘‘Ben bir marka değil, bir insanım’’ diyordu.

Sarah Kane üçüncü oyunu ‘‘Cleansed’’ı (Temizlenmiş) 1997 yılının yaz aylarında yazdı. O sıralar yakın dostlarına ‘‘birine aşık olduğunu’’ söylüyordu ama anlaşılan bu aşk uzun sürmedi ve Kane bir kez daha derin bir depresyona girdi. Korkunç bir anlaşılamama bunalımı yaşayan Sarah Kane kendinden nefret etme aşamasına gelince bir kliniğe yattı. Etrafında kendisini seven birçok insan olduğunu bilmesine rağmen yeteneğinin tam olarak anlaşılmadığı fikrini kafasından atamıyordu ve bu fikir onu sonunda intihara kadar sürükledi. 1998 baharında Royal Court'ta sahneye konan ‘‘Cleansed’’in aldığı övgüler onu bir nebze olsun rahatlattı. Bu oyunun ardından bu sonbaharda sahnelenen ‘‘Crave’’i (Tutkuyla İstemek) yazdı. Oyunlarında matematiksel ve absürd bir dil kullanarak şiddeti, karanlığı, cinselliği ve iğrenç kabul edilen kavramları sonuna kadar didik didik eden Sarah Kane, medya baskısından ve eleştirilerden bunaldığı için son oyunu ‘‘Crave’’i ‘‘Marie Kalvedon’’ takma ismiyle yazdı. Saplantılı aşkı anlatan oyunun prömiyeri Royal Court'ta yapıldı. Oyun daha sonra dünyanın en önemli tiyatro festivallerinden Edinburgh Festivali'nde de sergilendi ve yine ortalığı birbirine kattı. Üstelik kısa süren yaşamında birbirinden çarpıcı yapıtlar üreten Kane'in kariyerinde de bir kilometre taşı oldu.

Sarah Kane'nin kısa ve çalkantılı yaşamı bütün oyunlarında beklenmedik bir kaza gibi beliren intihar olgusuyla sona erdi. Ona bütün yaşamı boyunca önyargıyla yaklaşan medya, ölümünden sonra da yakasını bırakmadı. İntiharı fantastik ve garip olarak nitelendirilen eserleriyle ilişkilendirildi. Oysa onun hakkındaki gerçekler göründüğünden daha karmaşıktı. Sarah Kane kendi zihinsel kırılganlığı ve yeteneğiyle başa çıkamıyordu. O harikulade zekasını ve ürkütücü hayalgücünü yanına alarak bu dünyadan ayrılmayı seçen ‘‘kötü kız’’ Sarah Kane nereye gitti? Cennete kötü kızları da alıyorlar mı?

Sarah Kane'in parlak kariyeri

Sarah Kane, Royal Court'un öncülük ettiği ve son beş yıldır akım haline gelen ‘‘New Writing’’in (Yeni Yazın) en parlak isimlerinden biriydi. İngiltere'de tiyatrolar, kitabevleri ve yazar dernekleri tarafından desteklenen bu akım, günümüzün dünyasını görsel bir şekilde metne dökmeyi hedefliyor. Sarah Kane, birbirleriyle güç ilişkilendirilebilecek ama bir araya geldiğinde şaşırtıcı bir uyum sergileyen kavramların yer aldığı metinleriyle kuşağının en yetenekli yazarlarından biri olarak öne çıktı. Sarah Kane geçen bahardan beri ‘‘Wild Lunch’’ (Vahşi Yemek) yazarlar grubunun da başkanlığını yürütüyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!