Güncelleme Tarihi:
Rektör atamaları, öğretim üyelerini yollara döktü
En çok oyu aldıkları halde Çankaya'nın vetosunu yiyen Dicle ve 19 Mayıs rektörleri ve eşleri atamalara isyan ediyor. Samsun'dan 45 öğretim üyesi, Cumhurbaşkanı Sezer'den randevu isteyerek Ankara'ya gitti.
SAMSUN 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Çakır'ın, seçimde en fazla oyu almasına karşın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmamasını protesto eden öğretim üyelerinden 45 kişilik grup, dün Ankara'ya gitti. Önceki gün yaptıkları eylem sırasında polisin müdahalesiyle karşılaşan, aralarında Prof. Dr. Osman Çakır'ın eşi Doç. Dr. Semiha Çakır'ın da bulunduğu öğretim üyeleri, Ankara'da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den randevu istedi.
45 öğretim üyesi, cüpbeli eylemin ardından dün sabah 19 Mayıs Üniversitesi Kampusu'nda toplandı. Yaklaşık 200 metre uzaklığındaki Samsun- Bafra karayoluna kadar yürüyen öğretim üyeleri, daha sonra kiraladıkları otobüse binerek Ankara'ya hareket ettiler. Samsun- Ankara karayolunun başlangıcında otobüsten inerek, yaklaşık 2 kilometre yürüyen öğretim üyeleri, Cumhurbaşkanı'nın yaptığı atamayı protesto ettiler. Daha sonra yeniden otobüse binen öğretim üyeleri Ankara'ya hareket ettiler.
Önceki günkü gösterilere müdahale eden polis, dün yürüyüş yapan ve otobüsle Ankara'ya hareket eden öğretim üyelerine yönelik herhangi bir müdahalede bulunmadı ve önlem alma gereğini duymadı.
BU AYIP HERKESE
Prof. Dr. Osman Çakır'ın eşi ve aynı üniversitede görevli Doç. Dr. Semiha Çakır, haksızlığa tahammül edemediğini dile getirdi. Eşinin Atatürk aşkıyla dolu, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün temel ilkelerine bağlı olduğunu belirten Semiha Çakır, tepkisini şöyle dile getirdi:
‘‘Haklarını arayan, bildiri okumak isteyen öğretim üyelerini maalesef copladılar, cüppelerini yırttılar. Bu Türkiye'nin ayıbıdır. Bu ayıp herkese yeter. Coplanan öğretim gövevlileri, Cumhuriyetçi gençleri yetiştiren insanlardı. Bunlara sebep olan rektörlük atamalarında yapılan hatadır. Bunu ölünceye kadar affedemem ve hazmedemem. Benim eşim potansiyel suçlu değil. Eğer bu ülkeye, bu üniversiteye terini, kanını, canını akıtan bir kişinin hizmet etmesini engelleyen suçu varsa, bunu kamuoyunu açıklasınlar. Suçunu söylesinler ki ben de nasıl bir insanla evlenmişim, bileyim. Haysiyetimizi, onurumuzu ve şerefimizi istiyorum. Türkiye'nin gerçeğe, demokrasiye bakışı, adaleti, insanlık hakkı bu mudur?’’
Rektörlüğe yeniden atanmayan Prof. Dr. Osman Çakır da, ‘‘Ben bunu haketmedim. Sonuçta üniversite, ülkem kaybetmiştir. Benim dönemimde öğrenciler, Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri ışığında yetiştirilmiştir. Benim suçum neydi? Yolsuzluğum, usulsüzlüğüm yok. Hakkımda soruşturma dahi açılmadı. Yüce devletimizin bu gerçek karşısında gerekli duyarlılığı göstereceğine ve durumu tekrar gözden geçireceğine ve hakkın yerini bulacağını umut ediyorum’’ dedi.
Babam müftü diye irticayla suçlandım
REKTÖRLÜK seçiminde 214 oy alarak birinci çıkmasına rağmen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ataması yapılmayan Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Özaydın, önceki seçimde asker kökenli olmakla, şimdi de ‘‘babası müftü’’ diye irticayla suçlandığını söyleyerek, ‘‘Dicle Üniversitesi her zaman laik ve sosyal cumhuriyetin kalesi olmuştur’’ dedi. Prof. Dr. Özaydın, üniversitede Hizbullahçı yapılanmaya gözyumduğu ve üniversitede şeriatçı kadrolaşmaya gidildiği yönünde bazı kesimler tarafından hedef gösterildiğini öne sürdü. Bir gazetenin Dicle Üniversitesi'nde şeriatçı kuşatma olduğu yönünde aleyhinde yazdığını kaydeden Prof. Dr. Özaydın, ‘‘Bazı medya kuruluşları babamın din adamı olması nedeniyle beni şeriatçılıkla suçladı. Babam çağdaş bir din adamıydı. Kendisi bu eğitimle yetişti’’ dedi. Rektör Özaydın, Arap ülkelerinde şeriat eğitimi veren üniversitelere atıfta bulunarak, ‘‘Dicle Üniversitesi hiçbir zaman ‘Medresetül zehra' olmadı, olmayacak’’ diye konuştu.
Prof. Dr. Özaydın, hakkındaki iddiaları yanıtlarken, 1996 yılında gerek MİT, gerekse üniversite yönetiminin yaptığı güvenlik soruşturmasında, yasadışı Hizbullah, PKK, HADEP, Kürdistan Sosyalist Partisi, Demokrasi ve Barış Partisi, Emeğin Partisi ve Nur cemaatine mensup oldukları gerekçesiyle 37 öğretim üyesinin göreve başlatılmadığını, suçlamaların öncelikli nedeni olan Tıp Fakültesi Sekreteri İbrahim Sarı’nın da Hizbullahçı olmadığı ve Hizbullah tarafından devlet ajanı olduğu gerekçesiyle öldürüldüğü yönünde kendilerine emniyetten bilgi verildiğini kaydetti.
Benim nerem kapalı
REKTÖRLÜĞE yeniden atanmayan Prof. Dr. Mehmet Özaydın'ın eşi Sevim Özaydın, kendisi hakkında kapalı giyindiği yönünde iddialar yer aldığını, bunun çok insafsızca bir suçlama olduğunu söyledi. Bayan Özaydın, ‘‘Ben yıllarca vefat eden Deniz Kuvvetleri eski komutanı Güven Erkaya'nın özel kalem müdireliğini yaptım. Bu tür suçlamalar onun da kemiklerini sızlatır. Beni en çok irticayla bağlantılı olduğum iddiaları üzdü. Devlete kırgınım’’ diye konuştu.
Cumhurbaşkanı'nın demokrasi adına yanlış karar verdiğini belirten Sevim Özaydın, şöyle dedi:
‘‘Buna sessiz kalınmaması gerekir. Biz gideriz, ancak demokrasi darbe yemiştir. Biz neyle suçlanıyoruz. Bunun bilinmesini istiyorum. Bu yanlış karardan dolayı Atatürk'ün kemikleri sızlıyor. Sevim Özaydın Diyarbakır'da kadınların imajını değiştirerek, laik demokrasi inancını geliştirdi. Halk ve üniversite daha önce küstü. Eşim halk ile üniversiteyi kucaklaştırdı. Ben devlete küskünüm, kırgınım, devlet büyüklerine kırgınım. Türkiye Cumhuriyeti'nde eşim ve benim gibi 100 adam olsa bu ülke kalkınır. Eşimin onuru kırılmıştır. Biz değil, demokrasi ve üniversite kaybetti.’’
DEÜ'den Sezer'e ilanlı teşekkür
DOKUZ Eylül Üniversitesi (DEÜ) öğretim üyeleri, Prof. Dr. Emin Alıcı'nın rektörlüğe atanmasından ötürü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teşekkür ettiler. Gazetelere verilen ilanda, ‘‘Bu sürecin başarıyla sonuçlanmasında, hukuk adamı ve demokrat olduğunu her fırsatta büyük bir taktir ve güvenle izlediğimiz Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'e teşekkürlerimizi sunuyoruz’’ denildi.