Güncelleme Tarihi:
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Sönmez, 4 ay önce kornavirüs enfeksiyonu geçirdi. Yaklaşık 15 gün hastanede tedavi gören Doç. Dr. Sönmez, yoğun bakıma girmenin eşiğinden döndü. Hastalığı 4 ay önce geçirmiş olmasına rağmen hala konuşurken nefes nefese kaldığını anlatan Doç. Dr. Sönmez, "Bu virüsün bulaşma şekli belli. Korunma yolları belli. Dünya, söylüyor, Sağlık Bakanlığı söylüyor, biz söylüyoruz. Maske takılacak, birbirimizden uzak duracağız ve temizliğe dikkat edeceğiz" dedi. Doç. Dr. Sönmez, kanser tedavisi gören bir hastasının PET CT sonuçlarının temiz çıkması üzerine o sevinçle odasına gelip sarıldığını anlatarak maskenin önemini kendi yaşadıkları üzerinden vurguladı: "Bir gün Temmuz sonuydu sanırım, artık çok bunalmıştım ve kahve içmek istiyordum. Odamda tek başımaydım hastalarım bitmişti, ben de maskemi çıkardım, bir kahve aldım kendime. Tam o sırada bir hastam PET sonucunun çok temiz çıktığını öğrenmiş, birden odama girip boynuma atladı ve 'hocam' diyerek sevinçle sarıldı. Ben aman dur maskem yok dedim, onun da maskesi çenesindeymiş o anda; 'Hocam sizden bana bir şey olmaz' diyerek espri yaptı. Hemen maskeleri taktık ama bir anlık da olsa yakın temasta bulunmuş olduk. Ertesi gün o hastam beni aradı, 'Hocam Kovid testi yaptırmıştım, pozitif çıktı' diye ağlamaya başladı. Ben de artık gün saymaya başladım."
"YOĞUN BAKIMIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜM"
O hastasının Kovid'i atlattığı için de çok mutlu olduğunu anlatan Doç. Dr. Sönmez, "Bu telefondan sonra zaten ben hemen izolasyona girdim. Eşimden, oğlumdan ayrı kalmaya başladım. Ateşim çıkmaya, kas ağrılarım olmaya başladı. Hastaneye gittim, şikayetlerimi anlattım ve test verdim. Sonra akciğerlerimde ve kan sayımlarımda Kovid'e uyumlu bulgularının olduğu söylendi ve hastaneye yatırıldım. İlk günlerde 4 saatte bir ateşim çıkıyordu. Gerçekten çok zorlu bir dönemdi. Çok şiddetli baş ağrılarım oldu. Yine de şükrediyorum ki Türkiye'deyim, iyi bir tedavi aldım ve iyi bir hastanede çok iyi bakıldım. Bu konuda gerçekten dünyadaki meslektaşlarımızdan kat be kat öndeyiz. Bütün arkadaşlarıma tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Bir dönem sonra solunum sıkıntısı başladı, tomografinin çekildiği zaman akciğerimde çok ciddi bulguların olduğu görüldü ve yoğun bakıma gider miyim gitmez miyim bu gündeme gelmiş o günlerde, o kadar ciddileşmiş durumum." dedi.
"HALA NEFES NEFESEYİM, SAÇLARIM DÖKÜLDÜ"
Hastanede Kovid ile mücadele ederken ailesinin bir an bile aklından çıkmadığını anlatan Doç. Dr. Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şunu düşünüyorsunuz, ben yoğun bakıma girdiğimde annem, babam, eşim, çocuğum ne hissedecek? Onları da mı tehlikeye attım? Öyle bir ağrı, öyle bir yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı gerçekten yok. Anlatamam bunu. Hiç yapmayacağımı düşündüğüm şeyleri yaptım. Acıdan bağırdığımı hatırlıyorum. Bu virüs kronik hastalık falan aramıyor. Şakası yok. Kime geleceği belli değil. İyileştikten sonra da nasıl yan etkiler bırakacak bilemiyorsunuz. Çok ciddi yan etkileri var. Kalp hastalığı olanlar var, evinde dinlenirken aniden hayatını kaybedenler var. Ben iyileşeli 4 ay oldu, böyle ciddi bir yan etkim olmadı çok şükür. Çok ağır geçirmeme rağmen. Ama asla eskisi gibi değilim. Çok çok kolay yoruluyorum, akşam eve geldiğim zaman eşim ve oğlum gene mi Kovid oldum diye endişeleniyor, o kadar halsiz olabiliyorum. Ciddi oranda saçım dökülüyor. Sırf Kovid özelinde olmasa da ağır enfeksiyona bağlı bir yan etki bu. Bu kadar ağır geçiriyorsanız gerçekten hiçbir şekilde eski halinize dönemiyorsunuz."
"EVDE SIKILDIĞIMIZ İÇİN DEĞİL HASTALARIMIZ İÇİN BURADAYIZ"
İyileştikten sonra gene işine döndüğünü anlatan Doç. Dr. Özlem Sönmez, vatandaşlardaki umursamazlığa da isyan etti. Sönmez, "Çok şükür görevimizin başına döndük yine çalışıyoruz. Bizler çalışmak zorundayız ve sıkıldığımız için değil, gelmek zorunda olduğumuz için hastanelere geliyoruz. Polikliniklerde kapalı odalarda günde en az 40, bazen 100'den fazla hastaya bakıyoruz. Odalarımızı çok rahat havalandıramayabiliyoruz ya da odaya aynı anda birkaç kişi birden girebiliyor. Örneğin ben kanser hastalarına bakıyorum ve kanser hastasının tek başına gelmesi çok mümkün olmuyor. İlla ki bir yakını yanında oluyor. Biz bu insanlar için gelmek zorundayız. Ama kafelerde, parklarda, düğünlerde, nişanlarda, sosyal ortamlarda kimseyle bir araya gelmiyoruz. İşimize gidiyoruz ve evimize dönüyoruz. Şu anda konuşurken bile nefes nefeseyim ve kanser hastalarına bakıyorum, bu şekilde bütün gün hastalarımla iletişim halinde olmak zorundayım. Onların sıkıntılarına çare bulmak zorundayım. Acillerde, yoğun bakımlarda çalışan arkadaşlarımız daha fazla hastaya birebir maruz kalıyor. İnanın çok zor şartlarda şifa olmaya çalışıyoruz vatandaşlarımıza. Buralarda olmaktan şikayet de etmiyoruz. Sadece duyarlılık bekliyoruz. Bu salgınla hep beraber savaşırsak ancak başarılı olabiliriz. Bizim halkımız bilir, hani Kurtuluş Savaşı'ndan nasıl çıktıysak, bu savaştan da o şekilde çıkmamız gerekiyor." dedi.
"BEN DOKTOR OLARAK İLAÇLARIMI SORGULAMADIM"
Aynı zamanda İç Hastalıkları Uzmanı da olan Doç. Dr. Sönmez, Kovid hastalarının tedavi için verilen ilaçları bırakmasını da şaşkınlıkla karşıladığını söyleyerek şu uyarılarda bulundu: "Toplumda bir de şöyle bir söylenti var, kulağımıza geliyor maalesef. Devletin gönderdiği özellikle Favipiravir etken maddeli antiviral ilacın yan etkisinin çok fazla olduğu gerekçesiyle içilmediğini duyuyoruz. İnanın hastalığın yan etkisi çok daha fazla. Ben, iç hastalıkları uzmanıyım, hiç sorgulamadım ve meslektaşlarıma inanarak ilaçlarımı söylendiği şekilde aldım. Ama insanlar bunu nasıl sorguluyor, neye dayanarak ilacını bırakabiliyor, ben inanamıyorum. Bu, pandeminin uzaması açısından da, olabilecek sekel bulguları açısından da çok ciddi bir sorun."
"ACİL TEDAVİ ALMASI GEREKENLERİN HASTANEYE GELMESİ ŞART"
Kovid nedeniyle kanser teşhislerinin de gecikebildiğine işaret eden Doç. Dr. Sönmez, sözlerini şöyle noktaladı: "Önemli olan şu ki Kovid var, pandemi var evet. Ama kalp damar hastalıkları, kanser durmuyor. O hastalıkların da tedavi edilmesi gerekiyor. Hastaların hastaneye ulaşması gerekiyor. Biz maalesef pek çok anı ile karşılaşıyoruz mesleki toplantılarımızda. Örneğin Mart başında akciğerinde 2 santimlik tümör saptanan bir hasta pandemiden korktuğu için hastaneye gelmemiş ve tümörün şu andaki boyutu 10 santimi bulmuş. Ameliyat edilemeyecek durumda maalesef. 2 santim iken ameliyat edilseydi tamamen temizlenecekti ve ortadan kaldırılabilecekti. O yüzden acil yapılması gereken ameliyatların yapılması gerekiyor. Aktif tedavisi olan veya tedavisi yeni başlayan onkoloji hastalarımız için de kontrollerini mümkün olduğunca video konferans şeklinde ya da tele tıp yöntemleri kullanarak yapıyoruz. Bu şekilde alanda bekleme sürelerini ve sayılarını azaltmaya çalışıyoruz."