Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Bilen, AA muhabirine, salgının ürolojik erken tanı ve tedavi sürecine etkisine ilişkin bilgi verdi.
Bilen, salgında birçok uzmanlık alanındaki hekim gibi ürologların da kendi branşları dışında Kovid-19 polikliniklerinde görev yaptığına işaret etti.
Bu sürede hastaların koronavirüsün neden olduğunu fiziksel ve kaygıya bağlı psikolojik sorunlar yaşadığını gözlemlediklerini ifade eden Bilen, "Yaşanılan psikolojik baskı, hastalığın bulaşması ve ölüm korkusu ile sınırlı değil, aynı zamanda hastalığı bulaştırmakla da ilgili." dedi.
Prof. Dr. Bilen, bu dönemde kaygı düzeyi ve stresin çok arttığının altını çizerek, "Yaşanılan kaygı ve baskı, ürolojik alanda kişilerin cinsel hayatını da etkiledi ve cinsel sağlıkları bozuldu. Kovid, damarsal yapılara da zarar verdiğinden cinsel yaşamda olumsuz etkiler yaptı." değerlendirmesinde bulundu.
Salgının, özellikle hastaların hastaneye erişimini olumsuz etkilediğini vurgulayan Bilen, bunun erken tanı ve tedavi sürecinde gecikmelere yol açtığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İnsanlar, hastalık kapma ya da hastalık bulaştırma endişesiyle hastanelere başvurudan, hekimden ve ameliyathanelerden uzak durdular diyebiliriz. Geniş sosyal grupların bulunduğu alanlarda hastalık bulaşı çok daha kolay ancak ilk düşünülen ve uzak kalınması gereken yer hastane olmamalı.
Klinik gözlemlerimize göre, hastalar, bu dönemde tanılarını olabildiğince geciktiriyor. Kovid-19'dan olan ölüm korkusu gayet net bir şekilde kanserden olan ölüm korkusunu yendi. Oysa koronavirüsten olabilecek en fazla ölüm oranı yaşlı gruplarda yüzde-13-15'e varıyor."
Prof. Dr. Bilen, hasta gruplarındaki Kovid-19'dan ölümlerin yüzde 3-8 arasında değişirken, kanserden ölüm oranının ise çok daha yüksek olduğunu dile getirerek, hiçbir kanserin kendi kendine iyileşmeyeceğini, tanının gecikmesinin ölüme yol açabileceğini ifade etti.
"KONTROL ZAMANI GELDİĞİNDE ATLANMADAN, ERTELEMEDEN HASTANEYE BAŞVURULMALI"
Bilen, özellikle salgın dönemde ileri evrede ürolojik kanserlerde büyük artış yaşandığına işaret ederek, "Uzun zamandır bu kadar ileri evrede hasta ile karşılaşmazken, şu anda genç, ileri yaş grubunda daha ileri evre kanserler görmeye başladık." dedi.
Hastanelerde özellikle risk taşıyan grubun sağlık çalışanları olduğunun altını çizen Bilen, ameliyathanelerin güvenli alanlar olduğunun altını çizerek, şu uyarılarda bulundu:
"Belirtiler olduğunda ya da kontrol zamanı geldiğinde atlanmadan, ertelemeden hastaneye başvurulmalı. Randevu alınarak, hekimle görüşülmeli ve kontroller yaptırılmalı. Fiziksel bazı nedenlerden ötürü hastaneye gidilemiyorsa hekimle sanal ortamda iletişim kurularak, görüşme sağlanmalı. Tahlil sonuçları hekime gönderilmeli ve aciliyet durumu hekimle konuşulmalı. Hastaneye gelinmesi gerekliliği hekim tarafından da bildirildiyse mutlaka gelinmeli."
"İDRARDA OLAN KANAMA, AKSİ İSPAT EDİLENE KADAR ÜROLOJİK BİR KANSERİN YANSIMASIDIR"
Prof. Dr. Bilen, prostat kanserinin ürolojik kanser içinde ilk sırada yer aldığını anlatarak, bunun bir belirtisi olmadığını, hastalığa muayene, tarama testleri ve radyolojik yöntemlerle tanı konulabildiğini aktardı.
Özellikle 50 yaş üstündeki erkeklerin yılda bir kez, aile öyküsü bulunanların ise 40 yaşından itibaren rutin muayene olması gerektiğini hatırlatan Bilen, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizim endişe ettiğimiz ise gençlerde sık görülen testis kanserleridir. Bu yaş gurubunda, testislerde bir kitle geliştiğinde hastaneye başvurulmalı.
Bizi asıl endişelendiren ise idrarda kan olmasıdır. Bu, daha çok mesane ve böbrek kanserinin belirtisidir. Bu dönemde ileri evre tanı, özellikle mesane ve böbrek kanseri hastalarında görülmeye başlandı. Çünkü, hastalar idrarda kan gördüklerinde bunu önemsemeyip hastaneye başvurmakta geç kalabiliyor. İdrarda olan kanama aksi ispat edilene kadar ürolojik bir kanserin yansımasıdır. İdrarında kan gören bir kişi, zaman kaybetmeden hekime başvurmalı. Elbette idrarda kan olması illa kanser olunduğu anlamı da taşımaz ama mutlaka kontrol edilmesi ve gerekli tetkiklerin yapılması gereken bir durumdur."
Bilen, idrarda kanamanın bir kez olduktan sonra aylarca tekrarlamayabileceği için hastaların bu durumu ihmal edebildiğine işaret ederek, "Ancak o bir kez olan bulgudur, erken tanı konulmasını sağlar ve hayat kurtarır. O nedenle böyle bir durum asla ertelenmemeli. Fakat salgın sürecinde hastalar evde kalmak uğruna, bununla karşılaştıktan 2-3 ay hatta bir yıl sonra olan ikinci ve üçüncü kanama atağını bekleyebiliyor. Bu durumda da bize ileri evre hastası olarak geliyor." diye konuştu.
"KANSER TEDAVİSİ KESİNLİKLE ERTELENEMEZ"
Prof. Dr. Bilen, alternatif cerrahilerin koronavirüs riskini azaltmadığının altını çizerek, hekimin hastanın klinik bulgularına göre en uygun ameliyatı seçecek kişi olduğunu vurguladı.
Ameliyata alınmadan önce hastalara ve refakatçilerine bir ya da iki kez Kovid-19 testi yapıldığını anlatan Bilen, bu kişilerin ameliyat öncesi ve sonrasında da güvenliği sağlanan kapalı bir alanda kaldığını ve sınırlı temasla yaşadıklarını söyledi.
Bilen, tüm sağlık çalışanlarının da sürekli kontrol altında olduğunu belirterek, "Ameliyat kararı veriliyor ve bu zorunluluk olarak belirtiliyorsa, bu ertelenmemeli ve kararlaştırılan tarihte yapılmalı. Kanser tedavisi kesinlikle ertelenemez." diye konuştu.