Güncelleme Tarihi:
Müteahhitlik yapan 33 yaşındaki Mustafa Kemal Ekşi, 26 Mart’ta ateş şikayeti ile bir özel hastaneye gitti. Önce şüpheli bir durum yok diye evine gönderildi. Ertesi gün tekrar ateşlenince yine aynı hastaneye gitti ama Kovid şüphesi olduğu için devlet hastanesine yönlendirildi. İlk gittiği hastanede muayene ve testleri temiz çıktı, ateş düşürücü ve serum ile izlenip yine evine gönderildi. Aynı gece nefes darlığı ile fenalaşınca bu kez Çekmeköy Devlet Hastanesi’ne başvurdu ve çekilen tomografisinde Kovid-19 olduğu anlaşılarak hemen hastaneye yatırıldı. Buradaki tedavisinin altıncı gününde durumu kötüleşince yoğun bakıma yatırılmak üzere pandemi hastanesi de olan olarak Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakledildi.
TEK ÇARE KALMIŞTI, YAPAY KALP AKCİĞER MAKİNESİ
Yoğun Bakım Klinik Şefi Prof. Dr. Nurten Bakan, Ekşi’ye yüksek akım oksijen tedavisine rağmen oksijen düzeyleri yetersiz geldiği için, hastasının solunum cihazına bağlanmasına karar verdi. Ancak o da fayda etmedi. Bu kez de kök hücre nakli denendi. Plazma arandı ama o günlerde iyileşen hasta sayısı yetersiz olduğu için ilk günler bulunamadı. Zamanla yarışıyorlardı ve genç adamın durumu daha da kötüleşiyordu. 4-5 gün sonra artık akciğerleri görevini yapamaz hale gelmişti. Çoklu organ yetmezliği ve ölüm riski çok yüksekti. Tek çare vardı; yapay kalp akciğer makinesi ECMO’ya girmesi gerekiyordu. İstanbul’da sayılı hastanede bulunan cihaz için Prof. Dr. Bakan, pek çok hastane ile görüştü, o ekiplerle Ekşi’nin durumunu değerlendirdi.
Yaklaşık 24 saat süren telefon trafiğinin ardından onu ECMO’da en tecrübeli hastanelerden biri olan Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakletmeyi başardı. Mustafa Kemal Ekşi, 12 gün ECMO, 5 gün yoğun bakım ve 15 gün servisteki tedavisinin ardından tam 50 günlük hastane günlerini ardında bıraktı. Yürümeyi bile adeta yeniden öğrendi ve bir çocuk gibi hayata yeniden başladı. Ondan hiç umudu kesmeyen ve hayatta kalması için insan üstü bir çaba sarf ederek başka bir hastaneye naklini gerçekleştirmeyi başaran doktoru Prof. Dr. Bakan ile iyileştikten bir ay sonra ilk kez bir araya gelen Ekşi, minnettarlığını kelimelerle anlatamadı.
50 GÜNÜN 20 GÜNÜ YOĞUN BAKIMDA GEÇTİ
“Yoğun bakıma gittikten sonraki birkaç saati hatırlıyorum sadece. Sonrası karanlık” diyen Mustafa Kemal Ekşi, o günlerde çokça halisünasyonlar ve kabuslar gördüğünü anlatarak “Entübe edilip uyutulmuşum. İki kez kök hücre tedavisi uygulamışlar. 4-5 gün sonra kalp akciğer makinesi ECMO’ya ihtiyacım olduğu için Marmara Üniversitesi'ne sevk etmişler. 12 gün ECMO’da yaşam mücadelesi vermişim. İlk 8 gün hep kötüye gitmişim. son 4-5 gün içinde toparlanmaya başlamışım. ECMO’dan çıktıktan sonra yaklaşık 5 gün daha yoğun bakımda takip edildim. İlk olarak eşimi sormuşum çünkü ben yoğun bakıma girerken o da hastanede takip ediliyordu. Ama çok şükür o negatif çıkmış ve eve göndermişler. Beni normal servise aldıklarında 10 kilo vermiştim, kaslarım erimiş, vücudumu hareket ettiremiyordum ve vücudumun çeşitli yerlerinde, özellikle burun ve ağzımda, yaralar vardı. Yaklaşık 15 gün de serviste tedavi gördüm. Sürekli egzersiz yaptım. 50 günün yaklaşık 20 gününü yoğun bakımda geçirmiştim” dedi.
‘VİRÜS HALA ARAMIZDA!’
Spor yapan, sigara alkol kullanmayan, yeme içmesine dikkat eden ve hatta 11 Mart'ta ilk vakanın ilan edildiği anda tüm önlemlerini alıp dikkatli davrandığını söyleyen Ekşi, tüm bunlara rağmen hastalığı bu kadar ağır geçirmesi nedeniyle bu işin çok ciddiye alınması gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hastalıktan korunmanın olmazsa olmazı sosyal mesafe. Bir kere yasaklar kalktığından beri izlediğim görüntüleri eşimle de konuşuyoruz; çok yanlış. İnsanlar o acı başına gelmeden anlamıyor. Bu maske, şu gömleğimiz, atletimiz gibi bir parçamız olmalı. Vakaların, ölümlerin azalması çözüm değil. Çünkü virüs hala aramızda!”
“HER ŞEYİ AMA HER ŞEYİ DENEMİŞTİK”
Mustafa Kemal Ekşi’nin tedavisini üstlenen ve başka bir hastaneye nakledilse de durumunu hep yakından takip eden ve taburcu olduğunu öğrendiğinde derin bir oh çektiklerini söyleyen Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Klinik Şefi Prof. Dr. Nurten Bakan ise Mustafa Kemal Ekşi’nin aslında Kovid açısından düşük risk grubundaki hastalardan biri olduğunu ama durumunun birden bu kadar kötüleşmesine kendilerinin de şaşırdığını anlatarak şunları söyledi: “Genç, ek hastalığı yok, sigara-alkol kullanmıyor. Yüksek akımlı oksijen tedavisi, solunum cihazı, kök hücre tedavisi, hiçbirine yanıt alamadık. Solunum cihazında entübe iken yüzde yüz oksijen vermemize rağmen, kandaki oksijen düzeyi yükselmiyordu. Hayati organlara yeterli miktarda oksijen taşınmıyor demekti bu. Özetle akciğerleri çalışmıyordu. Kovid’de ARDS yani ağır solunum yetmezliği tablosu oluştuğunda yüz üstü yatar pozisyon da deneriz ama o da işe yaramadı. Artık her an bir organına pıhtı atabilir, Mustafa’yı kaybedebilirdik. Bir şeyler yapmam gerekiyordu.”
Hastasının tek şansının ECMO cihazı olduğuna karar veren Prof. Dr. Bakan, onu, bu cihazın ve tecrübeli bir ekibin olduğu bir hastaneye nakledebilmek için yaklaşık 24 saat boyunca telefon ve konsültasyon trafiği yürüttüklerini vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı: “Tek kelimeyle zamanla yarışıyorduk. Sonunda hastaneyi ayarladı, ekip hastayı alabiliriz diye aradı; 112 ambulansı geldi, Mustafa’yı gönderdik ve oraya sağ salim vardığını haber verdiklerinde derin bir oh çektik. Çünkü durumu çok kötüydü ve transferde de bir şey olabilirdi. Oraya nakledildikten sonra da her gün durumunu takip ettik. Yoğun bakımdaki tüm ekip Mustafa’dan gelecek iyi bir haberi bekliyordu. Sonunda da taburcu olduğu haberini duyunca gerçekten dünyalar bizim oldu. Onu Marmara’ya yollamasaydık kaybetme ihtimalimiz çok yüksekti. Mustafa Kemal Kovid gibi bir hastalıktan çok esktrem, uç bir tedavi ile kurtulmuştu. O nedenle özel hastalarımızdan biridir. Sonuçta biz bunu tüm hastalarımız için yapıyoruz ve hepsi için aynı çabayı gösteriyoruz Ama bu işin, karşı taraftan da bu şekilde takdir edilmesi bizi çok daha mutlu ediyor, gururlandırıyor.”
“İYİ Kİ MARMARA’YA GÖTÜRMÜŞÜZ, MİNNETTARIZ”
Kardeşinin 50 günlük hastane sürecini yürütmek için haftalarca koşturan, onun için plazma donörü bile arayan ve sosyal medyada gündem olmasını sağlayan Avukat Hüseyin Dursun Ekşi (38), duygularını şöyle ifade etti:
“Üç kez hastane değiştirdik ve onu her nakledişimizde durumu daha da kötüleşmiş oluyordu ve benim de umudum tükeniyordu. Tek şansı ECMO dediklerinde araştırdım ve özel bir hastaneye götürmek istedim. Ama Hastane Başhekimi Doç. Dr. Nurettin Yiyit ve doktorumuz Prof. Dr. Nurten Bakan sadece cihazın bulunmasının yeterli olmadığını, bu işi çok tecrübeli bir ekibin yapması gerektiğini, Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bu konuda en iyi merkezlerden olduğunu söyleyerek kararımı değiştirdiler. İyi ki de böyle oldu. Marmara’daki ekibe de sonsuz teşekkür ediyoruz. Bir mucize gibi ibreyi tersine döndürdü tüm doktorlarımız. Ümitlerimizi yitirdiğimiz yerden yeniden başladık. Kendisini yoğun bakımda normal servise aldıklarında beni buraya kim getirdi diye sormuş. Çünkü üç hastane değiştirdik onu yaşatabilmek için. Bu hastalığın şakası yok. İşte kardeşim, 33 yaşında bunları yaşadı. Bir odada, bir tavana bakıyorsunuz, ağzınızda bir boru var. Onunla hayatınızı yaşamaya ve iyileşmeye çalışıyorsunuz. Böyle mi yaşamak daha kolay, yoksa kurallara uyup hayatı o duruma getirmeyecek şekilde idame etmek mi diye düşünmek lazım.”