Güncelleme Tarihi:
İlhami TÜKENMEZ:
Virüsün belli sıcaklıklarda etkisinin kalmadığı söyleniyor. Buzdolabı dondurucusunda tutunma süresi belli mi?
PROF. DR. BARIŞ OTLU (Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Başkanı):
Yapılan çalışmalarda, virüsün buzdolabı soğukluğu olan +4°C’ye dayanıklı olduğu gösterilmiş olmakla birlikte, bu ortamda 14. günde sayısının 10 kat azaldığı ancak virüsün hastalık yapıcı kapasitesini halen koruduğu belirlenmiştir. Buzdolabının buzluk bölümünün sıcaklığı -20°C’ye kadar düşebilir. Virüs, özellikle organik maddelerle birlikte bulunduğunda (örneğin besinlerin üstünde) bu sıcaklıklarda bir ayı geçen sürelerde canlı kalabilir. Ancak tekrarlayan donma ve çözülmenin virüs üzerinde olumsuz etkileri vardır.
ASANSÖRDE MASKE ZORUNLULUK
İsmet MÜFTÜOĞLU:
Asansör kullanılmasının zaruri durumlar dışında sınırlanması ve mutlaka maske ile girilmesi hususunun dile getirilmediğini fark ettim. Bu bir eksiklik mi?
PROF. DR. ZAFER KURUGÖL (EGE ÜNİV. TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIKLARI BİLİM DALI BAŞKANI):
Bilindiği gibi hastalık başlıca damlacık yolu ile direkt temas (hasta veya taşıyıcı kişi ile) ve hasta kişiden atılan virüs taşıyan damlacıkların yapıştığı yüzeylerden bulaşır. Yanlış anlaşılmasın, bu yüzeye dokunan kişinin derisinden bulaşmaz, o yüzeye dokunan kişi elini ağzına, burnuna, gözüne, yüzüne sürdüğü takdirde bulaşma olur. Bu yüzden ‘Sık sık elinizi yıkayın, yıkayamazsanız en az yüzde 60 alkol içeren kolonya veya antiseptik solüsyonla silin’ diyoruz. Damlacıkla bulaşı önlemek için de sosyal izolasyon ve maske takın diyoruz. Bu bağlamda, asansör gibi sosyal izolasyonun sağlanamayacağı kapalı ortama giren her kişinin maske takması zorunluluktur. Doğrusu, şu anda, hastalığın yaygınlaştığı bu aşamada sokağa çıkan herkes, 31 şehirde öncelikle olmak üzere herkes, sadece AVM ye giren, taşıta binen değil herkes maske takmalıdır. Maske sağlıklı kişiyi yüzde 30-40 oranında korur, ama hasta kişiden bulaşmasını yüzde 90 önler. Bu durumda, herkes takarsa maskenin koruyuculuğu yüksektir. Bunun ispatı, maske takan ülkelerde (Güney Kore, Japonya gibi) vaka sayılarının yavaş artması, oysa inatla maskeyi önermeyen ABD, İtalya, İngiltere gibi ülkelerde vaka sayısının hızla artmış olmasıdır. Burada, sözü edilen cerrahi maske dediğimiz, devletimizin ücretsiz dağıtmaya başladığı maskedir. Bunun dışında, sentetik kumaştan dikilen maskeler, şalınızı, eşarbınızla ağzınızı sarmak yeterli koruma sağlamaz. Yine, cerrahi maskenin usulüne uygun takılıp, çıkarılması, maskeye takmak ve çıkarma işlemi dışında el sürülmemesi çok önemlidir. Özetle, şu üç altın kurala lütfen uyunuz:
1. Mümkün olduğunca evde kalmak,
2. Zorunluluk nedeniyle evden çıkılacaksa mutlaka maske takmak,
3. Ellerinizi sık sık su ve sabunla yıkamak, bulunamadığı durumda kolonya veya antiseptikle temizlemek.
BAĞIŞIKLIĞINIZ ZAYIFSA ÇOK DAHA AĞIR GEÇİYOR
Fahri BAYRAM:
Hastalığa yakalananların, daha evvelden gribal hastalıklara çok yakalananlardan olduğuna dair bir veri var mı?
PROF. DR. NECMETTİN ÜNAL (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon ve Yoğun Bakım Uzmanı):
Elimizde bunu destekleyen bir bilgi yok. Ancak bağışıklık sisteminizin zayıf olması, hastalığın daha ağır geçmesi için bir neden olabilir.
HİPERTANSİYONU OLANLAR MÜMKÜNSE EVDE KALIN
Yaşar AKÇA:
Hipertansiyon hastasıyım ve yaklaşık altı yıldır 5 mg Vasoxen kullanıyorum. Tansiyon ilaçlarının riski arttırdığı söyleniyor. Bu doğru mu? Bu dönemde ilaca ara vermem gerekir mi?
PROF. DR. MELİH US (Kalp Damar Cerrahi Uzmanı):
Kullandığınız ilaç ‘Betabloker’ grubundan. Bu ilaç grubu için problem yok. Ancak hipertansiyonu olan hastalar risk grubunda olduğundan eğer imkanınız varsa evden dışarı çıkmayın.
BAŞ AĞRILARININ İKİ NEDENİ VAR: STRES VE KAYGI
Serap BARIŞ:
Migren kaynaklı baş ağrılarım var ama evde oturduğum şu günlerde baş ağrılarım çok arttı. Sebebi nedir?
PROF. DR. DERYA ULUDÜZ (Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi):
Evde kalmanın baş ağrısı ile ilişkisi iki başlıkta değerlendirilebilir: Stres ve kaygı. Stres, fizyolojik ve psikolojik olarak anormal duruma karşı verilen normal yanıttır. Ancak uzun sürdüğünde, günlük rutinimizi bozduğunda, alışkanlıklarımızı yerine getiremez hale geldiğimizde ilk olarak fizyolojik belirtiler verir. Fizyolojik belirtilerin başında baş ağrısı, sindirim sistemi yakınmaları ve yaygın vücut ağrısı gelir. Çünkü eşgüdümsel olarak hem psikolojimiz hem fizyolojimiz stresin şiddeti karşısında uygun yanıtı bulmakta zorlanır. Bu süreç daha önceki öğrenilmiş fiziksel ve psikolojik şikâyetlerimizin güvende kalmak adına tekrarına yol açar. Dikkat ederseniz bu dönemde ortaya çıkan başarıları ilk kez ortaya çıkan baş ağrıları değildir. Uykumuzun, yeme alışkanlıklarımızın ve sosyal ilişkilerimizin bozulduğu her durumda ortaya çıkan baş ağrısı sürpriz olmayacak şekilde bu dönemde de görülmüştür. Ancak bu dönemi daha ağırlaştıran fenomen kaygıdır. Kafamızda bir fırtına bulutu ile dolaşmak, belirsizliği beslediği gibi mevcut sağlıklı düşünme becerimizin de önüne geçmektedir. Öfke, tahammülsüzlük, ajitasyon, obsesyonlarımızda artış ve uykusuzluk en sık görülen problemlerimiz arasına girer.
EVDE OLUMLU VE OLUMSUZ TÜM DUYGULARI YAŞAYIN
Betül Sıla ÇELİK:
Korona dolayısıyla ani bir kayıp yaşadık. Normal hayatımızın kaybı... Aniden bir yakınımı kaybetmiş gibi bir duygu yaşıyorum. Kendim de yastayken yas sürecindeki arkadaşlarıma nasıl destek olabilirim?
PROF. DR. ARİF VERİMLİ (Psikiyatrist):
Kendiniz yas içerisindeyken tanıdıklarınıza destek olamazsınız. Yas, psikiyatrideki en ağır ruhsal tablolardan biridir. Bu dönemde çoğunlukla psikiyatrik yardım gerekebilir. Koşullar sebebiyle yardıma ulaşmak zor olacağından lütfen olumlu olumsuz tüm duygularınızı yaşayın. Dayanma gücünüzü kendiniz için kullanın.
HASTALIĞA SONRADAN TEŞHİS KOYMAK MÜMKÜN
Gündüz ÖĞÜT:
COVID-19’u hafif geçirenlerin daha sonradan bu hastalığı geçirdiğini gösterecek bir test var mı?
PROF. DR. AYNUR EREN TOPKAYA (Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı):
Evet, antikor testleri ile geçirilmiş enfeksiyon saptanabilir. Ancak bu testler henüz yaygın olarak kullanılmıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yetki verilmiş laboratuvarlarda uygulanmaya başlanacak.
ŞİKÂYETLERİNİZ HAFİFSE HASTANEYE GİTMEYİN
Salih BIÇAK:
Bazı kişilerde hastalığın hiç belirti göstermediği veya hafif semptomlarla geçirildiği belirtiliyor. Yaklaşık 10 gündür hafif öksürüğüm var ama hiç ateşim çıkmadı ve herhangi bir olağandışı duruma sahip değilim. Yine de hastaneye gidip test yaptırmalı mıyım?
PROF. DR. İSMAİL BALIK (Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi):
COVID-19’un belirtisiz ya da hafif bulgularla seyretme oranı yaklaşık yüzde 80’dir. Bu şikâyetlerle hastaneye gitmenize gerek yok. ALO 184 danışma hattını bilgilendirin. Ateş yükselir, öksürük artar ve/veya nefes darlığı gelişirse hastaneye gidin. Ama kendinizi 14 gün karantinaya alın, evde kalın ve evdekilere bulaştırmamak için tedbirleri uygulayın.
TOPLANTILARA ANCAK RİSK KALKINCA İZİN VAR
Zerrin ORBAK:
Tüm dünyada 2020 yılı için toplantılar sonbahar dönemini de kapsayacak şekilde iptal edildi. Türkiye’de ilkbahar toplantıları sonbahara kaydırıldı, sonbaharda yapılacak toplantı sayısı oldukça yükseldi. Bu toplantılar o dönemki riski artırıp vaka sayısının artışını tetikler mi? Toplantı organizasyonları yapılmadan önce bu günlerde 2020 yılı toplantılarının iptal edilmesi daha uygun olmaz mı?
PROF. DR. MEHMET CEYHAN (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı):
TABİİ ki o dönemde risk devam ediyor olursa, tedbirler devam etmek zorunda kalırsa, devam ederse yapılamayacak. Örneğin bir yerde salgın bitse de yurtdışı bağlantılarıyla bulaşma riski var. Toplantıların yapılmasına ancak riskin kalkması durumunda izin verilecek.