Güncelleme Tarihi:
Kasımpaşalı Hatice Yıldız'dan kaseti 7.5 milyon satan Muazzez Ersoy'a
Başlarken
Sanatın giderek yozlaştırıldığı, sanatçı sıfatının tıpkı enflasyon gibi zirveye tırmandığı ve gerçek değerlerin, bu yüzden, bilerek, isteyerek kendilerini geriye çekmek zorunda kaldığı bir dönemden geçiyoruz.
İki şarkılık, bir filmlik, çeyrek sansasyonluk, sabun köpüğü ekran ünlenmelerinin ön plana çıktığı şu günlerde, onlara inat gönül tahtımıza kurulan, yürek dolusu alkışlarımızı anamızın ak sütü gibi helal edenleri her hafta bu sayfada gündeme getirmek istiyoruz.
Muazzez Ersoy'la başladığımız bu dizide, pekçok sanatçımızın hayatını ve bu hayatlar içinde sıkışıp kalmış acı tatlı bilinmeyen birçok önemli ayrıntıyı gözler önüne sereceğiz.
Adnan Menderes'in 'Her mahalleden bir zengin çıkaracağız' sloganı inandırıcılığını kaybedip, ihtilal gölgesinin Türkiye üzerine düşmeye başladığı 1958 yılının 9 Haziran'ında Kasımpaşa'daki Şirket Sokak'ta dünyaya geldi, Hatice Yıldız Levent...
Yıllar sonra, hepimizin Muazzez Ersoy adıyla tanıyıp baştacı edeceğimiz Hatice'nin babası Yaşar Bey, tamirden çıkmayan Desoto'suyla, çalışmaya çalışan, Kastamonu'dan gelmiş, kıranta bir İstanbul şoförüdür...
Annesi Fatma Hanım ise aileye katkısı olsun diye Cibali'deki Tekel Kutu Fabrikası'nda işçidir. İlk gençlik yıllarında gittiği Şehzadebaşı'ndaki Necati Başaran Korosu'nda yarım kalmış müzik sevdasının burukluğu içindedir.
BAŞI BİTLENDİ
Doğum sonrasında çalışırken, Fatma Hanım'ın tezgahı başında söylediği gözü yaşlı hasret şarkılarında, minik kızı Hatice vardır, hep...
Çünkü, Hatice'ye bakması için bir kadın tutulur ve o beceremeyince de, Bağlarbaşı'ndaki teyzesine verilir. Fatma Hanım kızını sadece haftada bir kucağına almaktadır...
Dünün Hatice Yıldız'ı, günümüzün Muazzez Ersoy'u, o dönemi buruk bir gülümseyişle hatırlıyor...
'Annem bana olan özlemiyle çok gözyaşı dökmüştü. Önce bir bakıcı tuttular ama kadın benle pek ilgilenmeyince, kısa süre sonra başım bitlenmeye başladı. Bu yüzden saçlarımı sıfıra vurdurdular.'
ŞOFÖRÜN KIZI
Cibali'de annesinin çalıştığı fabrikanın kreşiyle Kasımpaşa sokaklarında büyüyen Hatice, babaanne yadigarı iki katlı evin bulunduğu Şirket Sokak'ta namlanıverir bir anda... Bu onun ilk şöhretidir... Ama sesiyle ve şarkılarıyla değil...
'Kavgalarımla yaptım ilk şöhretimi. Mahalledeki erkek çocukları bile döverdim. Dayanamadığım tek şeydi haksızlık. Güçlünün zayıfı ezmesine müthiş tepki gösterirdim. 'Şoförün kızı' dediler mi, benden çekinirlerdi. Başka mahallelerden gelen çocukları kovalardım. Zaten çoğu da bizim sokaktan geçerken korkardı benden.'
Oysa çocukluk yıllarında Hatice'nin de korkuyla karışık, yüreğini inanç sıcaklığıyla sarmalayan bir olay vardır... Annesinin 'Sakın kimselere söyleme' tembihlemeleriyle anlattığı olayın kahramanı ise Ermiş Dede'dir...
ERMİŞ DEDE
'Annem 'Bak kızım' demişti bir gün 'Bu ev bize hep uğur getirdi. Hiç sıkıntı çekmedik. Tüm mahallenin suyu kesilir, bizim evin suyu kesilmez. Çünkü, bizim evde Ermiş Dede var. Bazı geceler onun ayak seslerini duyarız. Sen de duyarsan, korkma.' Uzun kış gecelerinde bazen belli belirsiz duymuştum onun ayak seslerini. Ya da bana öyle gelmişti... Kimbilir...'
Zamanla serpilip büyüyen, büyüdükçe güzelleşen, söylediği şarkılarla önce yaşadığı sokağı şenlendiren Hatice, artık çevre mahallelerin de gözdesidir. Hele o sesi yok mudur!
'Rahmetli dayımın Almanya'dan getirdiği pikaptan Sevim Tanürek, Müzeyyen Senar ve Zeki Müren plakları eksilmezdi. Akşam saatlerinde pencereye çıkarak adeta konser verirdim. Herkes evinin önünde beni dinlerdi.'
OTO TAMİRCİSİ KOCA
Artık, bıyıkları yeni yeni terlemeye başlayan mahalle delikanlıların gözdesidir Hatice Yıldız. O, annesiyle beraber Ali Belenli sinemasının yaz kış müdavimidir. İzlediği Lütfi Akad ustanın 'Vesikalı Yarim' filminde pavyon şarkıcısı Sabiha (Türkan Şoray) ile Manav Halil (İzzet Günay)'in umutsuz aşkına gözyaşı dökerken, Şükran Ay'ın sesinden dinlediği 'Kalbimi Kıra Kıra'yla gün gelecek Türkiye'de nostalji fırtınası estireceğini düşünümez bile...
Ve çok geçmez evlenir Hatice... Henüz Taksim Lisesi birinci sınıf öğrencisidir. Nikah için yaşı büyütülür, ardından oto tamircisi Mehmet Diril'le dünyaevine girer (Ocak 1975).
Ama mutlu olamaz. Bu evlilikten dünyaya gelen oğlu Ender'le birlikte Kasımpaşa'daki babaevine döner...
Bir yuva yıkılmıştır ama bu mutsuzluğun üzerine ışıltılı bir şöhretin geleceği kurulacaktır pek yakında.
'Babama yük olmamak için Beyoğlu'nda makyaj malzemeleri satan bir dükkanda tezgahtarlık yapmaya başladım. Dul bir kadın olduğum için peşime takılanlar, önüme çıkanlar olurdu. Kıt kanaat geçinirdik. Ayakkabılarım delinir, ayağımı korusun diye babam içine kesip karton parçaları koyardı. Ve o günlerde harçlığımı biriktirerek Nişantaşı Müzik Eğitim Merkezi'ne gidip Erol Sayan'dan müzik dersleri almaya başladım. '
<><İntİharin b="" eşİğİnde<="">
Hayat şartları öylesine zordur ki... Bir çocuklu, dul bir kadın olmanın getirdiği yüke ekonomik sıkıntılar da eklenince ölümü bile düşünür Hatice Yıldız. Ancak, yüreğindeki inanç intihara izin vermez. Zaten o da mücadeleye karar verir... Hem de sonuna kadar...
'Şarkılar, müzik, en büyük güç ve moral kaynağımdı. Derken Erol Sayan'dan dersler almaya başladım ama bu konuya ayıracak param yoktu. O arada Bahattin Duyarlar'ı tanımıştım. 'Senden para almam' deyince havalara uçtum. Ne var ki, kısa süre sonra, bir şarkıcıya ders vermeye başlayınca beni savsaklamaya başladı. Çok üzüldüm. Bendeki parküsyonlarını Beyoğlu Müzisyenler Kahvesi'ne götürdüğüm gün, orada tanıdığım ve adını hatırlamadığım bir başka müzisyen, bana iş teklif etti.'
Gaziosmanpaşa'da küçük bir lokaldir Kumbasar... Ve Muazzez Ersoy, Hatice Yıldız adıyla profesyonel olarak 1983'te ilk orada sahnelere adım atar... Üzerinde, gelin olduğu gün annesiyle babasının taktığı iki bileziği bozdurup, onun parasıyla mahalledeki terziye diktirdiği iki tuvalet vardır. Artan parayla da bir çift ayakkabı almıştır.
Hatice'nin kazancı gecede 3 bin liradır ve on günlük parası da peşin ödenir... 'Tezgahtarlık dışında şarkıcılıktan kazandığım 30 bin lirayla, anneme bir palto, babama bir şişe rakı, kendime çok güzel bir bluz almıştım. Gerisini de oğlum Ender'in masrafları için ayırmıştım.' Hatice Yıldız, çok kısa süre sonra Yenikapı sahilindeki Pembe Köşk Gazinosu'nun patronu Cahit Çeki'nin dikkatini çeker.
Adı Muazzez Ersoy olarak değiştirilir. Muazzez Abacı'nın adıyla, Bülent Ersoy'un soyadı, artık onun neonlardaki yeni adıdır.
SAVAŞ HABERLERİ
Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan'la tanıştırarak ona Maksim yolunu açan da Çeki olur... Ne var ki, tek hedefi bir kasettir, Muazzez Ersoy'un...
'Unkapanı'ndaki hemen hemen bütün şirketleri dolaştım. Çoğu yüzüme bile bakmadı. Bazıları da kibarca kapıyı gösterdi. Bu arada Anadolu'da da sahneye çıkmaya başladım ve Ankara'ya gittiğimde Cahit Ünyaylar hocayla tanıştım. Bana çok yardım etti, sağolsun. TRT için band hazırladım ve denetime yolladım. Şarkılarım geçince yayın tarihini heyecanla beklemeye başladım. Hiç unutmam 1990'ın 17 ya da 18 Ocak gecesiydi Körfez Savaşı patlamıştı. Televizyon savaş haberini verirken ve bombalar patlarken, araya birden bire benim konserim giriverdi... Bugün düşünüyorum da, bu olay Muazzez Ersoy'a çok şey kazandırdı. Ertesi gün Elenor Plak beni buldu ve 'Seven Olmaz ki' adlı ilk kasetim için anlaşma imzaladım...'
ZEKİ MÜREN BEKLİYORDU
Aslında her şeyin başladığı tarih, 'Nostalji 1'in piyasaya çıktığı 20 Aralık 1995'tir. 'Kalbimi Kıra Kıra'yla, 'Bir Fincan Kahve Olsam'la, 'Adını Anmayacağım'la, 'Kıskanırım Seni Ben'le herkesin gönlünde taht kurar Muazzez Ersoy...
Hele 'Kalbimi Kıra Kıra' adını taşıyan TGRT'deki dizisi reyting rekorları kırar... Bir yıl sonra bu kez 'Nostalji 2'yi hazırlar, Ersoy... Maestrosu, müzik yönetmeni ve repertuvar seçicisi Ali İhsan Kısaç'tır... Bu albümün bir an önce piyasaya çıkmasını bekleyenler arasında Zeki Müren de vardır...
'Albümde Zeki Bey'in 'Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin' adlı şarkısını da okumuştum. Bu şarkıyı stüdyoda okurken kendisi hayattaydı. Merakla bekliyordu. Albüm bitince önce kendisine götürüp dinletecektim. Ancak, o talihsiz günü yaşadık İzmir'de. Benim yanımda son nefesini verdi. Oysa çantamda okuduğum o şarkı vardı ve ne yazık ki kendisine dinletmek nasip olmadı.'
7.5 MİLYON KASET
Kısacası, Muazzez Ersoy, hayatı sindirerek yaşayıp, şöhreti de engelleri aşarak elde edenlerden birisidir... Üç yılda yaptığı dört albümden oluşan 6 kasetle 7.5 milyon gibi erişilmesi güç bir satış rekoru kıran sanatçı, Suat Sayın'dan Yusuf Nalkesen'e, İrfan Özbakır'dan Teoman Alpay'a kadar pekçok bestekarımızı günümüz gençlerine yeniden sevdirmenin keyfini de yaşamaktadır. Onu ençok hüzünlendiren konuya gelince... Muazzez Ersoy, ne zaman çocukluk ve ilk gençlik yıllarını hatırlasa, peşpeşe yitirdiği annesiyle babası gelir aklına... Gözleri dolar...
ERSOY'UN ALBÜMÜNDEN İLK DEFA
Adı, Hatice Yıldız Levent... Babası Yaşar Levent şoför, annesi Fatma Hanım ise fabrikada işçidir. İşte, gelecekte Muazzez Ersoy olacak Hatice'nin albümünden bazı siyah beyaz resimler...
HIRÇIN HATİCE...
Hatice Yıldız Levent, önce bakıcıya, ardından Bağlarbaşı'ndaki teyzesinin yanına verilir. Cıvıl cıvıl ve neşeli olan Hatice'nin hırçınlığı biraz da bu yüzdendir.
PENCEREDEN ŞARKILAR...
Burası Kasımpaşa Şirket Sokak'taki ev... Çocukluğunda yaşıtı olan erkekleri döven Hatice, genç kızlığında ise evinin penceresinden
şarkılar söyler...
GELİN OLDUĞU GÜN...
Yıl; 1975...Taksim Lisesi öğrencisi, Hatice Yıldız Levent, oto boyacısı Mehmet Diril'le Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde hayatını birleştirdi... Ancak bu evlilik mutluluk vermedi...