Güncelleme Tarihi:
Palin’in "Copenhagen's political science (Kopenhag'ın siyaset bilimi)" başlığıyla yazdığı ve büyük tartışmalar yaratan yazısı:
"İngiltere’deki iklim araştırmaları merkezinden gelen sarsıcı e-postalarla, radikal çevre hareketinde devrilme noktasına gelinmiş gibi görünüyor.
Sözde iklim değişikliği uzmanlarının ilgi çekici hareketleri, Amerikan halkının pek çoğumuzun daha önce bu konuda dile getirdiğimiz endişelerimizi en sonunda anlamasını sağladı.
Doğu Anglia Üniversitesi’nin İklim Araştırmaları Birimi’nden gelen e-posta ve diğer belgeler, iklim değişikline yönelik çalışmalarda oldukça politik bir döngünün varlığını ortaya çıkardı. Bu siyasi döngü aynı zamanda Kopenhag’da düzenlenen iklim değişikliği konferansındaki çabaların altını da çiziyor.
Kopenhag’da öne sürülen ve ülkelerin gündemlerine bağlı olarak belirlenen politikalar havayı değiştirmeyecek ancak ABD ekonomisinin daha da kötüye gitmesine neden olacak.
Araştırma merkezinin e-postaları, önde gelen iklim uzmanlarının bilerek kayıtları yok ettiğini, küresel sıcaklıktaki “düşüşü saklamak için” verileri manipüle ettiklerini ve tanıdıkları insanların gözetimindeki gazetelerde, kendilerine dair eleştirilerin yayınlanmasına izin vermediklerini gösterdi.
Bununla birlikte, ele geçirilen belgeler, İklim Araştırmaları Birimi’nden bile, gerçek bir fikir birliğine varılmadığını da gösterdi. Bazı bilim insanları, yüzlerce yüzyıllarca yıl öncenin sıcaklığına yönelik tahminlerden şüphe etmişti. Bu tahminler, son yıllardaki sıcaklığın tehlikeli bir oranda arttığı iddialarını destekliyordu.
SİYASİ GÜNDEMLER ÇALIŞMALARI ETKİLİYOR
Bu skandal net bir şekilde, Kopenhag’da öne sürülen fikirlerin sorgulanması gerektiğini gösterdi. Ben her zaman politikaların siyasetten ziyade bilim temel alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğine inandım.
Alaska valisi olarak, bilime siyasi amaçların sokulmasına her zaman karşı çıktım. O dönemde, kutup ayısını nesli tükenme tehlikesi yaşayan hayvanlar sınıfına aldığı için federal hükümete dava açmıştım. Gerçekte kutup ayılarının nüfusu iki katından fazlasına çıkmıştı.
Ülke genelinde radikal çevreciler, hareketlerimi acımasızca eleştirdi. Buna rağmen, duruşumu değiştirmedim ve sağlıklı türleri, iklim değişikliğinin etkileri maskesi altında bu listeye sokmanın Tehlikeli Altındaki Türler yasasını farklı amaçlar için kullanılması anlamına geldiğini düşünüyorum.
Bu hareket, hem Alaska’nın hem de ülke ekonomisine zarar verebilirdi.
MALİYET-FAYDA ANALİZİ YAPILMALI
Kopenhag’daki temsilcilerimiz, çevre konusunda doğru kararlar almanın, politik gündemden ziyade gerçek maliyet-fayda analizleri yapmaktan geçtiğini bilmeliler.
İklimde bazı değişikliklerin olduğu gerçeğini inkar etmiyorum. Alaska valisi olduğum zamanlarda, değişikliklerin etkilerinin kendi gözlerimle gördüm. Konuyla ilgilenecek ve bölgede yaşanan sorunlara çözüm bulacak bir alt kabine kuran ilk valilerden biriydim.
Doğada yaşanan değişikliklerin varlığını inkar etmesek de bu değişikliklere insanların sebep olduğuna garanti edemeyiz.
Öte yandan, öne sürülen salınım azaltma politikalarının faydalarının maliyetlerinden fazla olduğunu söyleyebiliriz. Faydalar olmasa da maliyetler gerçek. Kopenhag’dan önce Çin ve Hindistan’ın dile getirdiği önerilerin aksine ki bu öneriler emisyonları azaltmak yerine çoğaltacak gibi görünüyor, ABD Başkanı Barack Obama uzun vadede karbon salınımlarını ciddi oranda azaltacak öneriler öne sürüyor.
Belirlenen hedeflere ulaşılması için Kongre’nin karbon ücretlendirmesi ve vergi planlarını yasa tasarısını geçirmesi gerekiyor. Bu yasaların geçirilmesi ise iş kayıplarına ve enerji maliyetlerinin yükselmesine neden olacak. Zaten Obama da seçim kampanyasında bu gerçeği kabul etmişti. Bu, pek çok ABD’linin şu günlerde tercih edeceği bir şey değil.
Aslında, iklim değişikliği çerçevelerine sorgulayan tek halk ABD’liler değil. Avrupa Birliği’nde, karbon ücretlendirmesi ve ek vergi programından sonra, enerji fiyatları rekor seviyelere yükseldi.
Bu arada, Avustralya Parlamentosu geçtiğimiz günlerde benzer bir programı kabul etmedi.. İklim araştırmacılarının dahil olduğu skandal yayılmaya devam ettikçe, diğer ülkelerde de benzer hareketler görülecek.
ABD Başkanı Barack Obama, göreve geldiği günkü konuşmasında, “bilimi layık olduğu yere taşıyacağını” dile getirmişti. Ancak ABD’nin sahtekar bilimsel hareketlerin bir parçası olmayacağını açıklayarak, önceki söylemini yeniledi.
Obama, “anlaşma” imzalama umuduyla iklim konferansına katılmayı planlıyor. İklim zirvesinden elde edeceği anlaşma ne olursa olsun, bu Amerika insanlarının yararına bir anlaşma olmayacak. Obama Kopenhag’dan eline geçecek şeylerle, Demokratlara karbon ücretlendirme ve ek vergi önerisini kabul ettirmek amacıyla baskı uygulamak istiyor. İşte bu politik bir hareket. Şu an için ABD’nin en son ihtiyaç duyduğu şey,vergileri artırıp, insanları işlerinden edecek yeni düzenlemeler. Özellikle de bu düzenlemeler politika gündemiyle bağlantılıysa.
Bilimin güveninin sarsılması ve çözüm konusunda devam eden belirsizlik, Amerikalıların bu politik konferanstan çıkacak şeylerden endişe etmesini gerektiriyor. Aslında başkanın bu konferansı boykot etmesi gerekiyor. "