Güncelleme Tarihi:
Yeni Kadıköy İskelesi’nin ikinci katında 2007 yılında hizmete açılan Şirket-i Hayriye Sanat Galerisi’nden geçtiğimiz haftaya kadar haberim yoktu. Birincisi, yolum pek karşı tarafa düşmediğinden ikincisi de önemli bir sergiye ev sahipliği yapmadığından olsa gerek.
Gönül isterdi ama her galerinin ille de ses getiren sergiler açması mümkün değil. Bakış açıları farklı galerilerin sanat ortamını zenginleştirdiğine de inanırım. Ancak hafta içinde karşılaştığım durum bununla izah edilir gibi değil.
Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği yayınladığı bir bildiri ile Şirket-i Hayriye Sanat Galerisi’ni protesto ettiğini duyurdu.
Konu, galerinin sanatçıları grup sergisine davet eden metni.
Ülkü Cılızoğlu imzası ile gönderilen e-mail gerçekten evlere şenlik. Bakın UPSD davet metnini nasıl özetliyor:
“Denizcilik İşletmelerinin Kadıköy’de bulunan Şirket-i Hayriye Galerisi’nin 22 Mart 2011’de yaptığı ‘Sergi Katılım Daveti Rengarenk Karma Sergisi’ başlıklı sergi çağrısının metninde şu ibare kullanılmıştır:
‘SANATÇILAR SERBEST KONU NÜ DIŞNDA RESİMLERİ İLE KATILABİLİRLER’
Türkçe imla hataları eşliğinde gelen bu düşük cümle, anladığımız kadarıyla sanatçılara, onları bu grup sergisine davet ederken şu şartı getirmektedir: İstediğiniz konuyu serbestçe işleyebilirsiniz ancak nü-çıplak konular işleyen resimlerle bu sergiye katılamazsınız. Adına ‘serbest’ denen bir sergi çağrısında insan vücudunu gösterilmemesi gereken ayıp-günah-yasaklı konu olarak gören bir zihniyetin Türkiye’de ‘galericilik’ yapıyor olmasını kınıyoruz.”
Dernek sadece durumu kınamakla kalmıyor üyelerini de galeriyi boykot etmeye çağırıyor.
Nerede bugün yönettiği galeride ‘nü’ resim sergilemekten imtina eden yöneticiler, nerede Gustave Courbet’ye yaklaşık 150 yıl önce ‘Dünyanın Kökeni’ni ısmarlayan Halil Şerif Paşa...
Dokunan yanıyor
Ahmet Şık’ın ‘İmamın Askerleri’ kitabını yazdığı için Ergenekon’dan gözaltına alınırken söylediği “Dokunan yanıyor” sözlerinin doğruluğu, İthaki Yayınevi’nin ve Radikal Gazetesi’nin basılmasından sonra kanıtlanmış oldu.
Bu durum bana neyi hatırlattı biliyor musunuz? Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ romanındaki zehirli kitabı. Kuzey İtalya’da bir manastırdaki kütüphanede bulunan ve sayfaları çeviren, yani dokunan herkesin öldüğü kitabı.
Kitabın yazarını ve adını hatırlayan var mı?
Aristoteles’in Poetika’sı
değil mi...
Mantık ve bilgiyle
metafiziğin karşıtlığı üzerinden Hıristiyan tarikatların çarpışmasından kaynaklanıyordu bütün problem.