Güncelleme Tarihi:
Kültür arttırma gezileri
Eksikliğini derinden hissettiğin Kore sanatı hakkındaki bilgi ve görgümü artırabilmek için ‘‘Gezelim görelim kültürümüzü arttıralım’’ programı çerçevesinde, Meguro müzesindeki Kore sanatları sergisine gittim.
Aman pek iyi etmişim de gitmişim. Gittim de Kore sanatı hakkında ne kadar cahil olduğumu anladım. Aslında bu Kore sanatı hakkında pek de cahil sayılmam, ama benim uzmanlık alanım başka. Ben Kore mobilyaları ve seladon denilen seramikler konusunda uzmanım.
Yok yok kurs falan almadım, tamamen pratikten, yaşarken uzmanlaştım. Öyle gözünüzde büyütmenize gerek yok canım, sizin de eşiniz ve eşinizin bir takım iş arkadaşları gün boyu ellerinde Kore mobilyası kataloglarıyla gezip, beğendiklerini hemen Güney Kore'den sipariş etseler, günlerce süren meraklı beklemelerin ardından gelen mobilyaların katalogdaki gibi olmadığına kanaat getirseler ve bunları üç otuz paraya satıp yenisini aramaya başlasalar siz de uzman kesilirsiniz.
Hem benim uzmanlık alanım sadece bizim evde bulunan Kore mobilyaları ve seladonlarla sınırlı değil. Türkiye'nin Tokyo Büyükelçiliğinde çalışan herkesin evi sanki bir Kore mobilyacısının teşhir salonu gibi. Gerçi onlarda seladon kullanımı pek yaygın değil ama, mobilya konusunda haklarını yememek lazım. Sağolsunlar benim bu sanata olan düşkünlüğümü bildiklerinden kendimi yetiştirebilmem için mobilyalarının orasını burasını kurcalamama izin veriyorlar.
Sevgili aile dostumuz, Japan Times gazetesi sanat sayfası yazarı, uzak doğu sanatları uzmanı ‘‘Yoko Haruhara’’nın gözetiminde Meguro müzesinde geçirmek zorunda kaldığım sanat dolu bir günün ardından anladım ki bu Kore sanatı içinde bizim Kore mobilyalarının pek önemli bir yeri yok.
Alın size bir sorun daha. Şimdi herşeye yeniden başlamak zorunda kalacağım, tam Kore sanatını öğrendim derken, hiçbirşey bilmediğim ortaya çıktı. Günlük gazete yazılarının yanı sıra Temple Üniversitesi'nde Kore sanatı üzerine dersler veren Yoko, sergi sonrasında elime modern Kore sanatı ile ilgili bir sürü kitap tutuşturdu. 15 gün sürecek olan Avrupa gezisi dönüşünde açılacak olan bir başka sergiye daha gideceğimizi ve bana verdiği kitaplardaki eserlerden örnekler sergileneceğini söyledi.
Yani kibarlığından imtihan lafını pek ağzına almasa da, açıkca ‘‘hazırlan 15 gün sonra sınav var'' demeye getirdi.
Tam dönüş hazırlıkları yaparken bu sınav da nereden çıktı.Hem ben zaten her hafta Tokyo'nun değişik semtlerinde kurulan ‘‘antik market’’lerde eşinerek, eğitim ve öğretim çalışmalarıma devam ediyorum. Hatta kendimi bu antik marketlerle sınırlamayıp, market gezilerimden arta kalan zamanlarımda Tokyo'da ne kadar ikinci el eşya satan mağaza varsa dolaşarak kıyıda köşede kalmış değerler konusunda bilgimi arttırıyorum.
Habercilik diye ben buna derim
Ben anlamam arkadaş araştırmacı habercilik diye ben buna derim. Adamlar neyi araştıracaklarını biliyorlar kardeşim. Ya bizimkiler ne yapıyorlar, yok efendim, bilmem kim ile bilmem kim arasındaki telefon konuşmasını bulmuşlar da, yok kimsenin bilmediği yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkartmışlar da. Mış da mış mış. Sanki bunlardan başka hiç araştırılacak bir konu yok.
Eğer bulamıyorlarsa o başka söylesinler bana. Bende araştırılacak konu çok. Alın işte birtanesi ‘‘Bir araba kaç kilometre süratle giderse yol kenarında beklemekte olan bir genç kızın 15 santim uzunluğundaki eteğini havalandıracak kadar rüzgar yaratır’’
Eğer sorun matematik problemini aratır hale geldiyse, o zaman siz de içine biraz sosyal içerik katın. Örneğin, lise öğrencilerinin etek boylarının tartışıldığı bir program yapın ve bu tip kısa eteklerin yoldan geçen arabaların yaratacakları rüzgarların etkisiyle havalanıp genç kızların iç çamaşırlarının görülebileceğini bunun da ahlak kurallarına aykırı olduğunu söyleyin.
Gördünüz mü hem ilginç, hem de sosyal içerikli bir konu oldu. Hadi şimdi de bu konuyu araştırın ve trafiğe kapatılmış özel bir yolda, kenarda bekleyen bir bayanın eteğinin havalandırabilmesi için bir arabanın neler yapması gerektiğini uygulamalı olarak seyircilere gösterin.
Japon televizyoncular bu konuyla ilgili 45 dakikalık bir haber program yaptılar da biz de korkulacak birşey olmadığını, yoldan geçen bir araba ne kadar sürat yaparsa yapsın, kenarda bekleyen kızların eteğini kaldıracak kadar rüzgar yaratamayacağını öğrendik.
‘‘Peki bunun bir çaresi yok mu?’’ diye soranlarınızı duyar gibi oluyorum. Evet Japon televizyoncular yaptıkları canlı yayında bunun çaresini de gösterdiler. Eğer otomobil ön ve arka iki tekeri üzerinde yan olarak giderken, tam kızların önünde 4 tekeri üzerine inerse, etekleri kaldıracak rüzgarı yaratabiliyor.
Allahtan Japon televizyonları var da, bilgi ve görgümüzü arttırabiliyoruz. Yoksa bizimkilere kalsak, kimsenin birşey öğreteceği yok vallahi.
keıko
Keiko ikinci çocuğuna hamileydi. Büyük oğlunu karşına alıp sordu. ‘‘Kız kardeş mi istersin. Yoksa erkek mi?’’
Oğlan hemen cevap yapıştırdı. ‘‘Aslında kız olmuş erkek olmuş hiç önemli değil, asıl kardeşim zenci olursa babamın suratı ne hale gelir ben onu merak ediyorum’’