Haber: Zeynep BİLGEHAN - Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2017 00:34
SOKAKLARDA dilenen, çalışan, Suriye savaşının mağduru Dom mülteci çocukları Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin projesiyle topluma kazandırılıyor. Avrupa Birliği’nden ödül alan projeyle bu çocuklara dil öğretildi, okula gitmeleri sağlandı.
Ortadoğu’nun Romanları olarak bilinen Domlar Türkiye ve Suriye sınırında yaşayan, Kürtçe konuşan göçebe bir topluluk. Savaştan önce Şanlıurfa ve Gaziantep bölgelerine gelerek mevsimlik işler yapıyorlardı. Ancak savaşla Türkiye’ye gelerek şehirlerde yaşam savaşı vermeye başladılar. Suriyeliler tarafından da ayrımcılığa uğrayan Domların İstanbul’da en yoğun yaşadığı yerlerden biri Tarlabaşı. Bölgede 11 yıldır yardıma muhtaç insanlara hizmet veren Tarlabaşı Toplum Merkezi Direktörü Ceren Suntekin, şunları anlatıyor:
KAPIMIZI ÇALDILAR“Altı yıldır Suriyeli mültecilerle çalışıyorduk. Ancak Domların geldiğini bir buçuk yıl önce anladık. Çocuklar kapımızı çalarak bizimle tanışmak istedi. Zamanla sayıları arttı. Her çocuk arkadaşını getiriyordu ama aileleriyle ilişki kuramıyorduk. Bunun üzerine Dom mülteci çocuklara yönelik özel bir program hazırladık. Çocuklar düzene alışık değil. Çünkü ait oldukları göçebe topluluklar eğitim, sağlık veya barınma sistemlerinin dışında yaşıyor. Bu çocuklar Suriye’de savaştan önce de okula gitmiyordu. Burada konfeksiyonda veya midyecide çalışıyorlar. Bazıları sokağa dilenmeye gidiyor. Kendilerini ifade edebilmeleri için dil kursuyla başladık. Ardından resim, heykel gibi diğer becerilerini geliştirecek atölyeler yaptık. Temel amaç ‘düzen’i öğretebilmek ve diğer çocuklarla iletişimlerini sağlayabilmek. Şu an 40 kişilik bir grup eğitim görüyor. Aralarından 11’i okula başladı. Ancak devam edebilen çocuk sayısı 6. Bu bizim için bir başarı.” Projenin başarısı sınırları aştı. Avrupa Birliği, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin ‘Suriyeli Dom Çocuklarının Güçlendirilmesi’ projesini ‘Roman Entegrasyonu Ödülü’ne layık gördü.
POLİS OLMAK İSTİYORÇocuklar, güven duyguları az olduğundan kolay iletişim kuramıyor. Atölye çalışmalarını izlemek için sınıfa girdiğimizde bu endişeye tanık oluyoruz. Bizi en büyük korkuları olan ‘polis’ zanneden çocuklar bir dakika içinde kayboluyor. Yanına oturduğum Vahit okula giden sayılı çocuklardan. Ancak okulda diğer öğrenciler ve öğretmeniyle zorluk yaşadığını söylüyor. Onun için asıl okul Tarlabaşı Toplum Merkezi. “Burayı seviyorum, hamurla oynuyorum, resim yapıyorum. Rahat hissediyorum” diye konuşuyor. İstanbul’da binaların büyüklüğünü garipsiyor. Arapça okuma yazmayı unutmaktan şikâyetçi. Büyüyünce polis olup diğer çocukları da alıp Suriye’ye götürmek istiyor.