Turan YILMAZ/ANKARA
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2012 11:59
MECLİS Darbeleri Araştırma Komisyonu raporundaki Turgut Özal’a yönelik “darbecilerle işbirliği yaptığı” şeklindeki yoruma, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinden itiraz geldi.
Erdoğan’ın siyasi danışmanı, AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Özal’a darbeci yaftası yapıştırmanın haksızlık olacağını belirterek, bu yaftanın Özal’ın üzerine yapışmayacağını söyledi. Akdoğan, “Darbe mağdurlarına ithamlar” başlığını attığı dünkü köşe yazısında, komisyonun Özal ile ilgili yorumuna şu itirazı getirdi:
İŞBİRLİKÇİ DENEBİLİR Mİ?“Özal’ın 12 Eylül öncesinde bürokrat olarak üstlendiği görevler veya siyasetçi olarak 12 Eylül darbesinin ardından gerçekleştirdiği görevle bir işbirlikçilik olarak takdim edilebilir mi? Darbelerin sermaye, medya, bürokrasi, sivil toplum ayakları bulunan bir konsorsiyum şeklinde gerçekleştiği, bu kesimlerin farklı düzeylerde darbelere çanak tuttukları biliniyor. Ancak bu durum, sürecin içindeki tüm aktörleri darbeci veya işbirlikçi haline getirmez. Bürokrasi içinde darbe senaryolarına gönülden destek veren, ‘muzır’ rol oynayan bürokratlar olduğu gibi, zararı en aza indirmeye ve toplum kesimlerini korumaya yönelik hayırlı rol oynayan bürokratlar da vardır.
DARBECİ DEMEK HAKSIZLIK OLURÖzal’ın eleştirilecek birçok yönü olabilir, ancak asker-sivil ilişkilerinin demokrat bir görünüm kazanmaya başlamasında ve sistemin demokratikleşmesinde Özal’ın önemli katkıları olmuştur. Türkiye’nin bu badirelerden en az hasarla çıkmasında, dünyaya açılmasında, sistemin liberalleşmesinde Özal yapıcı roller oynamıştır. Nitekim ‘zehirlenme’ tartışmaları da Özal’dan duyulan rahatsızlığı yansıtmaktadır. Açıkçası günahıyla sevabıyla Özal’a darbeci yaftası yapıştırmak haksızlık olur, bu yafta onun üzerine yapışmaz, onun demokrat karakterini ortadan kaldırmaz.”
RAPORA GÖRE DARBE İŞBİRLİKÇİSİKomisyonun taslak raporunda Özal’a ilişkin şu değerlendirme yer almıştı:
“Her ne kadar 1960 ve 1971 dönemlerine ilişkin tarihsel olarak bir fırsat kaçtıysa da 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin aktörlerinin hemen hemen hepsi bugün hayattadır. Örneğin, Turgut Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır çünkü darbe, kendi bakanlarını, kendi bürokrasisini, kendi polis teşkilatını da yaratmıştır. Darbecilere karşı ayakta duran ve ‘Hayır, ben sizlerle birlikte hareket etmek istemiyorum, çünkü sizler bu ülkede demokrasiyi yok ediyorsunuz’ diyen siyasetçiler, gazeteciler ya da daha önemlisi aktörler çok az sayıdadır ve bugün onları değil, hâlâ onlarla işbirliği yapanları Türkiye’nin anıyor olması önemli bir paradokstur, önemli bir çelişkidir.”