Koğuş modası

Güncelleme Tarihi:

Koğuş modası
Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2004 01:32

Susurluk Davası hükümlülerinden Yaşar Öz’ün Eskişehir Cezaevi’nde kaldığı koğuşun fotoğrafları, ‘koğuş modası’ndaki son değişiklikleri de gözler önüne serdi. Yaşar Öz kreasyonuna daha ziyade minimalist çizgiler hakim. Oysa, Nuri Ergin’in koğuşuna şarklı bir üslûp egemendi.

Sedat Peker, neo-konservatizmle Uzakdoğu çizgilerini birleştirirken, DHKP-C Paris Komünü yansımalarıyla erken bir postmodernizmin habercisi gibiydi.

Neo-konservatizmde Uzakdoğu esintileri

SEDAT PEKER (Bayrampaşa-1998) Beyaz puanlı mavi örtülerle şekillendirilmiş Osmanlı tarzı çadır, Ortaasya Türk çadır sanatı estetiğiyle Japon oturma kültürünün uyumlu bir sentezi. Beyaz rengin kazandırdığı perspektif, Issey Miyake tarzı bir tasarrufu hatırlatıyor. Plastik sandalyenin dekorasyonla bütünleşmesi, ranza havası verilmiş oturma gruplarının çelik konstrüksiyonu ile ayrı bir hava kazanıyor. İpin üzerine iliştirilmiş gibi duran Türk bayrağı ise Yıldırım Mayruk’un defilelerindeki neo-konservatizm esintisi taşıyor.

Gelenekselde gizlenen gizem

NURİ-VEDAT ERGİN (Uşak-2000) Duvara çekilen perdeler kadar, yerdeki halı ve kilimlerin seçimi de, Carl Lagerfeld çizgilerinin bilinçli bir deformasyonu izlenimi veriyor. Masanın plastik ayağının kilimde konumlanma biçimi, dekorasyon dergilerine yakışacak estetik bir düzey sergilerken, insanların kullanım tarzı, felsefi kaygıların öne çıktığını gösteriyor. Masa örtüsünün postmodern esintiler taşıyan salınımı ile birleşen bir ceketli bir ceketsiz tarzındaki diziliş de gelenekselin vazgeçilmeyen gizemini bütünlüyor.

Minimalizmle modernizmin uyumu

YAŞAR ÖZ (Eskişehir-2002) Perdelerde kullanılan kareli kumaşın çizgileri, koltuğun kareleriyle uyum içinde. Duvara iliştirilen çiçeğin sarkan dalı, akvaryumlardaki kırmızı balıklarla birlikte Japon modacı Kenzo’nun tabiatla modernizmi kaynaştıran üslûbunu hatırlatıyor. Feng Şui felsefesinin minimalizmde kendini yeniden gerçekleştirmesi, pencerenin önündeki dizilişte de hissedilebiliyor. Atmosferin uyumunu bozan tek şey, Yaşar Bey’in biraz aceleye geldiği izlenimi veren koğuş kıyafeti.

Komünalden postmodernizme

DHKP-C (Bayrampaşa-2000) Valentino’nun bütün çılgın çizgileri, duvarlara yer yer postmodern bir içerik kazandırırken, insan malzemesine tasarruf biçimi, Vladimir İlyiç Lenin renklerinden izler taşıyor. Ön tarafta yakılan ve şömine izlenimi vermemesine öellikle dikkat edilen ateş, bir önceki yüzyıl başında Osmanlı sarayını da etkileyen Paris modasını getiriyor akla. Yıldız, orak, çekiç, kasket ve silah gibi geleneksel unsurların kullanımı sırasında benimsenen tutum, erken bir postmodernizmi hatırlatıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!