Hikmet B. Çağlayan
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 06, 2006 00:00
Dolly adı verilen kuzunun doğumu biyolojik bir devrim olarak tarihe geçti ancak ardından yaşananlar hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Klonlamayla ilgili öyle çok tantana koparıldı ki... Bunların neredeyse tamamı, Roslin Enstitüsü’nde Dolly’i yaratan ekibin bilimsel başarısına ya da klonlama teknolojisinin daha geniş alanlarda kullanımına yönelik olmaktan uzak oldu. Günün birinde insanın da klonlanabilecek olunmasından duyulan kaygılar daima ön planan çıktı.
Koyun Dolly’nin klonlanmasının üzerinden tamı tamına 10 yıl geçti. Üç yıl önce ölmesine karşın Dolly tarihteki ünlü isimlerin arasındaki yerini çoktan aldı.
Dolly’nin yaratıcıları İngiltere’de Roslin Enstitüsü’ndan Ian Wilmut liderliğinde bir grup bilim insanı. "Biyolojik açıdan başardığımız işin büyüklüğünün tabii ki farkındaydık ancak yansımalarnın bu denli fazla olacağını aklımıza getirmemiştik işin açıkçası" diyorlar.
Dolly’nin efsanevi doğumundan 10 yıl sonra biyoteknoloji alanında bir devrim niteliğindeki klonlama, umutları ve korkuları hálá bünyesinde taşıyor.
Dolly, bir yetişkin hücresinin yeniden programlanmasından ortaya çıktı. Ancak en başından beri politikacılar bu buluşun üzerini örtmeye çalıştı. Medyada atılan başlıklar, Roslin’deki ekibin bilimsel başarısına ya da klonlama teknolojisinin daha geniş alanlarda kullanımına yönelik olmaktan çok, günün birinde insanın da klonlanabilecek olmasından duyulan kaygılara yoğunlaştı.
Oysa klonlama teknolojisinin öyle farklı ve insan sağlığında yeni açılımlar yaratabilecek kullanım alanları bulunuyor ki...
Kimi bilim insanları tedavi amaçlı klonlamanın potansiyel yararları üzerine odaklandı. Kök hücreleri, hastalık ve yaralanmalar sonucu hasar gören ve kaybedilen dokuların yeniden oluşturulması konusunda araştırmalar yaptılar.
PLANLARI NEYDİ
Roslin’deki ekip Dolly’i yaratırken, dünyadaki canlı hayvan stokunun artacağını dolayısıyla küresel açlığın önlenmesine katkıda bulunacaklarını düşünmüşlerdi. Faaliyet alanları içine klonlama teknolojisini de yerleştiren şirketler, genetik değişime uğramış hayvanlar yaratılması sayesinde insanlara organ naklinin daha kolaylaşması ya da yeni ilaçların ortaya çıkması konusunda yoğunlaştılar.
Öyle sanıldığı gibi dünyayı ele geçirmeye hazırlanan yeni Hitler’ler klonlanmadı.
Özetle, klonlama denince birbirinden ayırdedilmesi gereken iki farklı konu bulunuyor; tedavi amaçlı klonlama (therapeutic cloning) ve çoğalmaya yönelik klonlama (reproductive cloning). Tedavi amaçlı klonlamada amaç, kişiye özel kök hücreleri (sğtem cells) üretmek. Kök hücreleri yetişkin canlıda bulunan farklılaşmış hücre tiplerinden herhangi birine dönüşerek bozulmuş ya da hastalıklı dokuları yenileme özelliği sergiler.
Eğer kök hücresi kişinin kendi genetik materyalini taşımıyorsa bu uyumsuzluk hücrelerin hasta tarafından reddedilmesine yol açar. İşte bu noktada klonlama tekniklerine ihtiyaç duyulur. Çekirdeği çıkartılmış insan yumurtasına hastadan alınmış hücre çekirdeği aktarılır; kültür ortamında yetiştirilen ve yaklaşık 100 hücreye sahip embriyo, kök hücre kaynağı olarak kullanılır. Daha sonra ihtiyaca göre bu embriyonik kök hücrelerinin kan hücreleri, sinir hücreleri gibi farklılaşmış hücre gruplarına dönüşmeleri sağlanarak hastanın kullanımına sunulur. Eğer kültür ortamındaki bu embriyo taşıyıcı, anneye yerleştirilir ve bebeğin doğması sağlanırsa o zaman çoğalmaya yönelik klonlama, (reproductive cloning) gerçekleşmiş olur.
KARŞI ÇIKANLAR
Bilim dünyası tedavi amaçlı klonlama teknikleri kullanarak alzheimer, şeker hastalığı, lösemi gibi hastalıkları tedavi etmenin yollarını arıyor.
Ancak tedavi amaçlı klonlama çalışmalarına karşı çıkanlar da var. Özellikle insan embriyosunun kullanılması ahlaki tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu yöntemi savunanlar yaklaşık 100 hücreden oluşan, henüz mikroskopik boyutlardaki ve hiçbir organa sahip olmayan embriyoların deneylerde kullanılmasının ahlaki bir problem oluşturmaması gerektiğini iddia ediyorlar. Bir kısım biyologlar ise kısırlık merkezlerindeki tüp bebek çalışmaları sonucunda araştırma kurumlarına bağışlanan yüzlerce ekstra embriyonun bulunduğunu ve bunların tedavi amaçlı klonlama çalışmalarında kullanılabileceğini vurguluyorlar.
Kimi araştırmacılara göre ise embriyolar ilk günden itibaren birey sıfatını kazanıyor dolayısıyla embriyolarla uğraşmanın insanlarla uğraşmaktan farkı yok. Diğer bir grup araştırmacı ise kök hücrelerinden yararlanmak için embriyolardan yararlanmak yerine, yetişkin bedeninde hálihazırda bulunan kök hücrelerini kullanma yollarının bulunması için çaba harcanmasının daha isabetli olduğunu ifade ediyor. Yani ortamda çok değişik fikirler var.
Klonlama çalışmalarının düzenlenmesiyle ilgili kanunlar ele alınırken toptan yasaklayıcı bir kanun yerine, tedavi amaçlı klonlama ile insan klonlama ayrı olarak ele aılınıp değerlendiriliyor. Tedaviye yönelik klonlama hakkında tartışmalar sürerken, bazı ülkeler tedavi amaçlı klonlamayı 14 günlükten küçük embriyoların kullanılması şartyla yasallaştırmış bulunuyor.
KLONLAMANIN KİLOMETRE TAŞLARI
Temmuz 1996: Yetişkin bir hücreden ilk memelinin klonlanması başarıyla gerçekleşti ve koyun Dolly dünyaya geldi. Dolly adını ünlü country şarkıcısı Dolly Parton’dan aldı.
Şubat 1997: Dolly ünlü Bilim Dergisi Nature’ın aracılığıyla tüm dünyaya tantılıdı.
Aralık 1997: Dünya Sağlık Örgütü insan klonlanmasının yasaklanmasını talep etti.
Aralık 1998: Dolly tarzı klonlama bu kez fareler üzerinde denendi ve klonlanan farelerden yeni klonlamalar yapıldı.
Nisan 1999: İlk klonlanmış keçi dünyaya geldi.
Mart 2002: İlk klonlanmış domuz doğdu.
Ocak 2001: İki bilim insan Panos Zavos ve Severino Antinori insan klonlamayı düşündüklerini açkladılar.
Ocak 2001: Dolly’in artrit olduğu ortaya çıktı.
Eylül 2001: Fransa ve Almanya Birleşmiş Milletler’e insan klonlanmasının yasaklanmasını önerdi.
Kasım 2001: İleri Hücre teknolojisi adlı şirket, altı hücreye kadar büyüyebilen insan embriyosunun klonlandığını açıkladı.
Aralık 2001: İlk klonlanmış kedi doğdu.
Aralık 2002: Merkezi Kanada’nın Quebec Eyaleti’nde bulunan Raelians tarikatı ilk insan embriyosunun klonlandığını açıkladı. İddiayı doğrulayacak somut veriler bulunamadı.
Şubat 2003: Dolly, koyunlarda sık rastlanan bir viral enfeksiyondan dolayı öldü.
Mayıs 2003: İlk klonlanan at dünyaya geldi.
Kasım 2003: ABD Gıda ve Dünya Sağlık Örgütü klonlanan hayvanlardan elde edilen süt ve etin güvenilir olduğunu açıkladı ancak klonlanan hayvanların etlerinin yenebileceğine dair bir yasa yürürlüğe girmedi.
Şubat 2004: Güney Kore’de Seul Üniversitesi’nden Woo Suk Hwang ve ekibi, klonlanmış insan embriyosundan ilk kök hücreyi yarattığını iddia etti.
Kasım 2004: Klonlamayı yasaklayan Birleşmiş Milletler Anlaşması’ndan vazgeçildi.
Aralık 2004: İlk klonlanmış kedi satıldı.
Mayıs 2005: Güney Koreli Hwang insan embriyosundan klonlanan 11 embriyonik kök hücre kültürünün üretildiğini açıkladı.
Kasım 2005: Güney Kore’de klonlama skandalı patlak verdi. Hwang ve ekibi etik olmayan yollardan klonlama yaptığı için suçlandı.
Haziran 2006: Hwang’ın mahkemesi başladı. Eğer suçlu bulunursa beş yıl hapis cezasına çarpıtrılacak.