KKTC Başbakanı: Dünyaya açılan penceremiz Türkiye olduğuna göre...

Güncelleme Tarihi:

KKTC Başbakanı: Dünyaya açılan penceremiz Türkiye olduğuna göre...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2019 17:17

KKTC Başbakanı Tufan Erhürman CNN Türk’e çok özel açıklamalar yaptı. KKTC Başbakanı "Bizim şu anda bizim dünyaya açılan penceremiz Türkiye Cumhuriyeti olduğuna göre, elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik olanakları sayesinde daha fazla bizim dünyada muhatap bulmamız gerekiyor kendimize çünkü haklılığımıza inanıyoruz ve muhataplarımızla karşı karşıya geldiğimiz noktada bu haklılığımızı anlatabileceğimize de inanıyoruz, yani bizim daha fazla açılmamız lazım."

Haberin Devamı

Kıbrıs Sorunu, Doğu Akdeniz’de enerji mücadelesi, son dönemde hızlanan görüşmeler. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Tufan Erhürman Ankara’ya geldi. CNN TÜRK Diplomasi muhabiri Sena Alkan’ın sorularını cevapladı.

SORU: Sayın Başbakan, hoş geldiniz. Çok yoğun bir trafik görüyoruz Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında, Türkiye-Yunanistan arasında keza öyle. Bir nevi ön hazırlık diyebilir miyiz bunlara onu sormak istiyorum. Crans-Montana’da uzlaşı çıkmamıştı özellikle belirli noktalarda. Yavaş yavaş masaya oturmanın hazırlığı mı yapılıyor?

KKTC BAŞBAKANI: Tabi başlarken ben bu fırsatı değerlendirerek sizin aracılığınızla önce TC halkına başsağlığı dilemek istiyorum. Kartal’da kayıplarımız var, helikopter kazasında kayıplarımız var. Allahtan rahmet diliyorum. Tabi Crans-Montana Kıbrıs sorunu açısından bir tür Annan Planı dönemine benzer bir dönüm noktası yaşattı bize. En azından bizim birebir görüştüğümüz taraflar, çok açık bir şekilde şunu söylüyorlar ki Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çözüm için elinden geleni yapmıştır. Elinden gelen her şeyi yapan taraf bu tarafta dururken Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise zaman zaman Yunanistan’a rağmen – Yunanistan’ın da zaman zaman yapıcı bir rol oynadığı söyleniyor- masada ayak sürüyen taraf olma konumunu korudu. Crans-Montana’da yine bir çözüme ulaşılamadı çözüme çok yaklaşıldığı tüm taraflarca görülmesine karşın. Crans-Montana’dan sonra ne oldu? Crans-Montana’dan sonra sayın Anastasiadis aslında ilginç bir bugüne kadar tartışılmamış şeyleri ortaya koymaya başladı. Tırnak içinde gevşek federasyondan ya da desentralize federasyondan bahsetti. Kıbrıs Türk tarafı olarak biz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte getir önerilerini, görelim dedik ama bunları da getirmedi. Dolayısıyla ortada bir kavram karmaşası yaratma çabası olduğu görülüyor Sayın Anastasiadis’in. Zaman kazanma çabasına devam ediyor maalesef. Bu zaman kazanma çabası da hep aslında şununla iniltili bence Kıbrıs rum tarafı müzakereler tarihi boyunca hep zamanın kendi lehine işlediği varsayımıyla hareket etti. Üzülerek söylemeliyim ki bu da zaman zaman doğru çıktı. Hep bir oyalama taktiği ile yürüyorlar. Kıbrıs Türk tarafı olarak biz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte şu çağrııyı yapıyoruz: Eğer çözüme niyetiniz varsa bir kere çok net olun, tam olarak ne istediğiniz net bir şekilde ortaya koyun. Ucu bucağı belli olan amiyane bir tabirle bir süre içerisinde biz sizin önereceğiniz şeyi BM şemsiyesi altında müzakere etmeye hazırız çünkü biz bir an önce çözüm olmasını isteyen tarafız.

KKTC Başbakanı: Dünyaya açılan penceremiz Türkiye olduğuna göre...

SORU: Anastasiadis’in desentralizasyon önerisi ve aynı zamanda KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da bir ifadesi oldu siyasi eşitlik. Belli ki Şubat sonunda iki taraf masaya bunlarla oturacak Anastasiadis-Akıncı görüşmesinde.Siz bu fikre nasıl bakıyorsunuz? Loose federasyon-gevşek federasyon geldi ardından bu geldi. Bir uzlaşı çıkar mı en azından kavram netleşir mi?

Haberin Devamı

KKTC BAŞBAKANI: Sayın Anastasiadis, Crans-Montana’da masadan kalkarken yetkili makamlara şunu söyledi: Ben siyasi eşitliği kendi halkıma anlatmakta güçlük çekiyorum, güçlük çektiğim için de yeni bir açılım yapmak lazım ki bu siyasi eşitlik konusu benim açından zorlu bir konu olmaktan çıksın ve bunun sonucu olarak “desentralize federasyona” ulaştığını anlıyoruz hepimiz çok açık bir şekilde söylemese de. Çünkü şöyle düşünüyor eğer merkezdeki yetkileri kurucu devletlere verirse merkezde kalan az sayıda yetki konusunda Kıbrıs Türk tarafı siyasi eşitlik konusunda çok da ısrarcı olmayacak oysa biz Kıbrıs Türk tarafı olarak çok netiz bu konuda, net olmakla birlikte bir de dayanağımız var. Birleşmiş Milletler’in bugüne kadarki güvenlik konseyi kararlarının çoğunda hemen hemen hepsinde siyasi eşitliğin ne olduğu belirlenmiştir. Etkili katılım gerekir yani kararlara her iki halkta etkili bir şekilde katılacak. Siz Kıbrıs Türk halkını dışlayarak merkezi yapı içerisinde karar üretemeyeceksiniz. Evet, Kıbrıs Türk tarafının da iradesi kararlara yansıyacak, siyasi eşitliğin gereği budur. Yani siz orada merkezi idare içerisinde yetkileri azalttınız diye, Kıbrıs Türk tarafı ‘tamam bazılarında benim iradem yansımasın’ gibi bir tavır içerisinde olmayacak. Kıbrıs Türk halkı aynen Kıbrıs Rum halkı gibi iki kurucu unsurdan bir tanesidir. İşin daha da kötüsü sayın Anastasiadis talihsiz de bir örnek veriyor, diyor ki “ Mesela hidrokarbonlarla ilgili biz uluslararası anlaşma yapmaya kalktığımızda ne olacak diyor, Kıbrıs Türk tarafı da merkezin içerisinde buna olumlu oy vermezse biz bunu yapamayacak mıyız?” diye bir soru soruyor. Evet, yapamayacaksınız. Hem yetkileri paylaşacağız, hem sorumlulukları paylaşacağız hem de zenginlikleri paylaşacağız. Dolayısıyla, bu paylaşım mantığının içselleştirilmesi gerekiyor sayın Anastasiadis tarafından. Şimdi Şubat’ın sonunda sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Anastasiadis gayri resmi toplantıda bir araya gelecekler, şu gevşek federasyonun, desentralize federasyonun altını doldurun, yani hangi yetkileri kurucu devletlere aktarmayı planlıyorsunuz, bunu söyleyin çünkü biz buna çok açığız zaten bu bir Türk teziydi yıllar içerisinde, bunu bir görelim ama şunu da asla unutmayın: Hangi yetkileri aktarırsanız aktarın kurucu devletlere merkezde kalan yetkiler  konusunda siyasi eşitlik devam edecek.

Haberin Devamı

SORU: Rum tarafı oyalıyor dediniz, aynı zamanda ne istiyor Rum tarafı bunu da görmek istiyoruz diyorsunuz ama bir taraftan da Türk tarafına baktığımızda şimdi Sayın Akıncı ile Türkiye’nin görüş farklılıkları olduğunu görüyoruz ki bunu dışişleri bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da söyledi. Kıbrıs’ta dört partili koalisyon içinde de görüş ayrılıkları var. Tüm bunlar Rum tarafıyla masaya oturulması durumunda ya da garantör sıfatıyla Türkiye masaya oturduğunda müzakere gücün azaltan, elimizi zayıflatan bir nokta değil midir bu?

KKTC BAŞBAKANI: Türk tarafında bir takım farklı görüşler vardır gibi görülmesine rağmen ortak noktalar biz de o kadar net ki biz masaya tek ses olarak oturabilecek durumdayız. Burada esas kafa karışıklığı sayın Anastasiadis’in 15 gün arayla farklı kavramları ortaya atıyor olmasından kaynaklanıyor. Bir taraftan siz iki devletlilik gibi bir şeyi adeta gündem yapacaksınız, sonra döneceksiniz konfederasyon mu acaba diyeceksiniz, sonra federasyon ama hangi şekli desentralize mi, gevşek mi, merkezi yanı güçlü mü diyeceksiniz ve size sürekli denilecek ki “netleş öyle gel.” Gevşek federasyonsa diyecek sayın Cumhurbaşkanı şubat sonundaki toplantıya bana ne demek istediğini somutlaştırarak gel diyecek ama bununla ilgili de Sayın Anastasiadis netleşmekten uzak duracak bu yaklaşım içerisinde sorun Kıbrıs Türk tarafındaki farklı renkler değildir, mesele Sayın Anastasiadis’in masaya ne getireceğidir. Dolayısıyla bizim, bunu anlatmamız gerekiyor uluslararası topluma ve aktörlere biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Haberin Devamı

SORU: Türkiye’den beklentiniz nedir? Türkiye adil paylaşım diyor, münhasır ekonomik bölgeler çakışan yerler hala netleşmiş değil. Türkiye’den biz somut olarak şunları bekliyoruz dediğiniz bir şey var mı görüşmelerde?

KKTC BAŞBAKANI: Zaten baştan beri hep birlikte yürütüyor ve baştan beri Türkiye Cumhuriyeti de aslında Kıbrıs Türk halkının haklı çıkarlarının korunması konusunda katkıda bulunmak için orada, bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi hakları var doğal olarak koruyacağı. Dolayısyla bu sürecin hiçbir noktasında Türkiye ile KKTC arasında farklı yönlerde tavırlar ortaya çıkmadı ama dediğim gibi uluslararası konjonktür haklı olduğumuz noktaların haklılığı görülse bile bazen bu haklılığın görülmesine engel olabiliyor. Dolayısıyla daha fazla diplomatik girişim yapmamız lazım. Bizim sesimizi dünyaya daha fazla duyurabilmemiz lazım. Annan sonrası dönemde bir süre onun havasıyla Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılması daha mümkün hale geldi, son dönemde tekrardan sesimiz yeterince dünyada duyulmaz hale geldi. Dolayısıyla bizim şu anda bizim dünyaya açılan penceremizde Türkiye Cumhuriyeti olduğuna göre, elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik olanakları sayesinde daha fazla bizim dünyada muhatap bulmamız gerekiyor kendimize çünkü haklılığımıza inanıyoruz ve muhataplarımızla karşı karşıya geldiğimiz noktada bu haklılığımızı anlatabileceğimize de inanıyoruz, yani bizim daha fazla açılmamız lazım.

Haberin Devamı

SORU: Bir diplomat bana şöyle bir şey söylemişti kendisi Kıbrıs masasında çalıştığında bir üst düzey diplomatın kendisine “ Kıbrıs Sorunu bizi emekli eder ama sizi de emekli eder” dediğini iletmişti. Şimdi o diplomatta…

KKTC BAŞBAKANI: Emekli mi oldu?

SORU: Evet, emekli oldu. Sorum şu: Şimdi 50. Yılındayız, belki birkaç sene geçtik. Siz, şöyle sorayım, 10 üzerinden bir rakam verecek olsanız, Kıbrıs Sorunu çözüme ne kadar yakın?

KKTC BAŞBAKANI: Sayın Anastasiadis bu noktada kalırsa burada yüzde kaç diye bahsederseniz yok öyle bir oran, oran bile yok ortada çünkü Kıbrıslı Türklerin deneyeyim federasyonda –eğer kurulacaksa- siyasi eşitlik parametrelerin en temelidir. Sayın Anastasiadis dediğim gibi o kararlılığı, o cesareti, o istekliliği gösterseydi şu anda biz çok farklı bir şey konuşuyor olurduk, yüzdelik falan da konuşmazdık, emeklilik de beklemezdik ama sayın Anastasiadis bu demin bahsettiğim tutuma devam ederse evet, biz de emekliliğimizi göreceğiz de Kıbrıs sorununun çözüldüğünü görmeyeceğiz, o yüzden o tutumun bir an önce değişmesi lazım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!