Güncelleme Tarihi:
Çünkü Bitlis’in Tatvan İlçesi’nden Siirt’in Kurtalan’ına ulaşmak için, 24 saat boyunca yollardaydık.
Gitmek çok güzel, mutluyuz. Bu yıl Tren İnsanı olan CNN Türk programcılarından Fatih Türkmenoğlu’nun Tren Blog’unda dediği gibi, o kadar çok yollardayız, o kadar durmadan gidiyoruz ki, bir yere varmanın değil, asıl “gidiyor olmanın” önemli olduğunu, bir kez daha hatırladık, size de tavsiye ederiz.
Hem insan hakları yolundayız, hem sahiden yollarda. Dün Tatvan’dan çıkıp Muş’u, Bingöl’ün tedirgin Genç ve Beyhan ilçelerini, uçsuz bucaksız görünen kayalıkları, sayısız tünelleri, Murat nehrini bir sağımıza bir solumuza alarak inanılmaz manzaralar eşliğinde Elazığ’ı geçtik yeniden.
Okuduğunuz bu sayfayı Elazığ’da verdiğimiz mola sırasında yaptık, yola devam ettik; Yolçatı, Maden, Ergani, Diyarbakır, Bismil, Batman, Beşiri’yi aşıp Kurtalan’a ulaştık.
Yol hikâyeleri
Yollarda olduğumuz için dünden vereceğim haberler, trenin yemekli vagonunda düzenlenen Tabu ve King partileri, bizi korumak için tepemizde dolaşan helikopterler, kayalıklar arasında gezinirken rengarenk trene bakakalan korucuları aşmıyor. Bir de herkesin camdan bakarken daldığı iç yolculukları var.
Ama önceki günkü Tatvan macerasından eksik kalan birkaç notu iletebilirim. Küçük bir Tatvanlı kızın, Yaşama Dair Vakfı’ndan Pınar Altun’a sorduğu ve tüm tren insanlarına çok dokunan sorusu mesela: “Abla kızlar hangi vagonu gezebiliyor?” Ya da bizimle tanıştıkları için çok mutlu görünen İstasyon İlköğretim Okulu öğrencilerinin, gerçekte yaşadığı dramı. Bunu not olmaktan çıkarıp habere dönüştürdü Zeynep. Aşağıda okuyabilirsiniz. Hep ağlamak olmaz, yoldan bir de eğlenceliğimiz var. Onu da Fatih Türkmenoğlu yazdı. Yeni duraklarda görüşmek üzere…
Fareli okulun hademe öğrencileri
Zeynep BİLGEHAN Ne kadar parlak oldukları her hallerinden belli öğrenciler, hevesli öğretmenler, “kız” da olsa çocuklarını okutmak isteyen veliler... Ancak sahip oldukları Tatvan İstasyon İlköğretim Okulu bunlara cevap verecek durumda değil.
Okulun taş binası taa 1960 yılında demiryolları işçi yemekhanesinden okula çevrilmiş. Yemek salonları sınıf yapılmış ve o zamandan sonra bina hiçbir tadilattan geçmemiş. 650 öğrencili okul, bakımsız, pis, karanlık, her daim eksi derecelerde soğuk. Tuvaletleri kullanılamaz durumda. Öğrenciler, sınıflarda farelerin cirit attığını söylüyor.
Üstelik dersleri dışında ödevleri de var; hademelik yapmak, etrafı silmek, karları temizlemek gibi...
Hak treninde hak talebi
Velilerinin çocuklar üşümesin diye ısıtma cihazları aldığı, öğrencilerinin bilgi yarışmalarından hep ödüllerle döndüğü okulun sakinleri, defalarca şikayette bulunmuşlar, dilekçeler vermişler ancak hiçbir sonuç alamamışlar. Tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilmiş hep ancak ne ilginçtir ki, binanın etrafı zaman içinde yepyeni binalarla dolmuş. Biri meslek lisesi, biri öğrenci yurdu, biri kültür merkezi...
Önceki gün okulun öğrencileri Hürriyet Hakkımızdır etkinlikleri için Tatvan garındaydı. Tam da trenin amacına yakışır bir şekilde elimizden tutup bizi okullarına götürdüler, bulundukları şartları gösterdiler, haklarını talep ettiler. Ebru, “Biz öğretmenlerimizi çok seviyoruz, derslerimizi çalışıyoruz ama bu okulu hak etmiyoruz!” diyor. Biz de Milli Eğitim’in bu sesi duyması için elçilik görevimizi yapıyoruz.
Trenin habercisi oyuncu oldu
Fatih TÜRKMENOĞLU/CNN TÜRK Hayat aslında bir “yol” benim için. “İstanbul’a gidince bankaya uğrayayım, telefon faturamdaki anormalliği halledeyim, arabamın yıllık sigortasını ödeyeyim” falan demiyorum artık. Arabanın sigortasını Elazığ’da yatırıyorum. Telefon faturamdaki anormalliği Balıkesir’de hallediyorum. Her şehirde yürüyüş yapıp, her pazardan ufak bir poşetle trenime dönüyorum. Hiçbir şeyden geri kalmış gibi hissetmiyorum kendimi. Filmlerim, kitaplarım, telefonun ucunda sevdiklerim var. Bütün ülke benim! Nerede ne istersem yapıyorum. Ben teslim oldukça, tren bana bir sürü eğlence sunuyor... Bütün aktiviteleri izledim, birçoğunu çektik. Geçenlerde aklıma komik olabilecek bir şey geldi. Akbank Çocuk Tiyatrosu’na “Ben bir oyununuzda sahneye çıksam keşke” dedim. Ciddiye aldılar. Bana rol yazdılar, kostüm ayarladılar. Prova yaptık; dansları çalıştık. Makyajımı Sarp (Aydınoğlu) yaptı. Hayrettin (Arslanoğlu) Abi’yle rolün üzerinden geçtik. Asiye (Çeviker) Hanım poşumun son ayarını halletti. Bende başörtüsü gibi duran poşumla; daha çok Arap bacı gibiydim... Hâlâ gülüyorum...
BUGÜN KURTALAN ve BATMAN YARIN DİYARBAKIR’dayız