Güncelleme Tarihi:
Tarhan şunları söyledi:
"Lise öğrencileri arasında ergenlik döneminde bu tarz şiddet olayları sık rastlanır. Bu yaş dönemi akıldan çok duyguların baskın olduğu bir yaştır. Karşı cinsle olan arkadaşlıklar çok önemlidir. Biz de geleneksel bir özellikte var olan namus algısı gibi. Gençler aldatılmak gibi değerlendiriyorlar. Grup baskısı oluşuyor.
Arkadaş grubunda biri “böyle yapalım derse” diğeri buna uymak zorunda kalıyor. Bu genelde daha çok erkek öğrenciler arasında olur. Kızlar arasında olması alışılmış bir durum değil. Bunun arkasında toplumlardaki çeşitli rollerin karışması olarak düşünebiliriz.
KÖTÜ ARKADAŞLIKLAR ZAYIF AİLE
Bu tarz gençlerde iki özellik tespit ediyoruz. Kötü arkadaşlıklar ve zayıf aile. Okudukları romanlar diziler, hayallerinin etkisiyle kendilerini güçlü hissetme duygusu hissediyorlar. Aile de rehber olamıyorsa böyle durumlarda çözüm olarak şiddeti baskıyı çözüm olarak görülüyorlar. Sonra da pişman olmuşlar yapanlar. Ben güçlüyüm benim dediğim olur tarzında bir rekabet oluşabiliyor. Kişiler önce yapıyorlar, sonra pişman oluyorlar
En uç hareketleri yaparlar sonra pişman olurlar. İşkence gören genç kızımız, olayla ilgili bir kaygı hissetmiyor, egosunu tatmin etmeye çalışır gibi bir psikolojisi var. İşkence yapanlardan intikam almak, onları deşifre edince rahatlamış tavır gözleniyor. Rehber öğretmenlerin önemi burada ortaya çıkıyor.
Okullarımızda rehber öğretmenler de fazlalaştırılmalı. Duygusal zeka dersleri de konulabilir okullara. Şiddeti önlemek için çözüm yollarından biri budur. Bu gençleri cezalandırmak doğru değil. Duygusal zeka, stres kontrolü eğitimleri, öfke kontrolü becerileri verilmeli."