Kızını aldık sıra anasında

Güncelleme Tarihi:

Kızını aldık sıra anasında
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2003 00:00

KIDEMLİ tarihçi Cemal Kutay, ‘‘www.cemalkutay.com’’ sitesinin duyurusu için hem mektup, hem mail göndermiş.Mektubun bir yerinde şöyle diyor: ‘‘Geçmişini bilmeyen bir toplum geleceğini arayamaz, bulamaz!’’Ben de diyorum ki: ‘‘Türk milleti bugün geçmişini her zamankinden fazla öğrenmeye meraklı.’’Bunu nereden mi çıkartıyorum?Geçen pazartesi günü kızımla, Profesör Dr. Halil İnalcık'ın ‘‘Fatih Sultan Mehmed'in Kişiliği ve Fütuhat Planları’’ konuşmasını dinlemek üzere Yapı Kredi Kültür Merkezi, Sermet Çiftçi Salonu'ndayız.Konferansa yirmi dakika kala gelmiş olmamıza rağmen, salonda boş koltuk olmadığı gibi, neredeyse yerde oturacak bir köşe kalmamış.Profesör İnalcık'ın konuşma yapacağı masanın etrafı dahi abluka altında. Öğrenciler, akademisyenler, işten yeni paydos etmiş takımlı, çantalı genç ‘‘yuppi’’ler, tarih sevdalıları, İnalcık hayranları. Herkes orada. Profesör İnalcık ‘‘Fareli Köyün Kavalcısı’’ gibi insanları biraraya toplamış, 1430'lu yıllara götürüyor.Önce baba İkinci Murad.‘‘Baba ayyaş, halk arasında nüfuzu sarsılmış. Dünya işleriyle yakından uzaktan alákası yok. Tarikatçı. Şairlere para bağlayan ilk padişah. Her şaire bin akçe bağlamış. Ömer Hayyam'vari rubailer yazıyor.’’Öyle anlaşılıyor ki, cengáver bir insan olmayan İkinci Murad'ın mistik yönü ağır basıyor.‘‘Kabrime kubbe yapmayın, üstü açık olsun. Tanrı'nın rahmeti üzerime düşsün.’’Profesör İnalcık'a göre, İkinci Murad'ı önemli bir padişah yapan dönemin büyük komutanları. Gelelim konferansın esas kahramanı Fatih Sultan Mehmed'e.‘‘Medyada da büyük insanlara toz kondurmamak gibi bir cereyan var’’ diyor Profesör İnalcık. ‘‘Onların insani taraflarını anlamak gerek.’’Fransa'yı bir dönem avucuna almış olan Napolyon'u örnek gösteriyor.Hakkında o kadar çok kitap yazılmış ki, hayatının en küçük, en sefil ayrıntıları herkesin gözü önünde. Bu arada, notlarıma bakarken şimdi fark ediyorum ki, Fatih'in annesiyle ilgili, adından başka hiçbir not almamışım.Her neyse Fatih'e dönersek, 12 yaşında tahta geçtikten sonra babasına bağlı olan Çandarlı Paşa ile kendisini eğitmekle görevli lalalar Zağanos Paşa ve Şahabettin Paşa arasındaki kıyasıya mücadeleyi öğreniyoruz.Fatih, Çardarlı Paşa'nın İkinci Murad'a bağlılığını hiç unutmaz ve İstanbul'un fethinden hemen sonra onu idam ettirir. Zaten İnalcık'a göre, İstanbul'un fethi genç padişahın karakterini değiştirmiş. Kibri ön plana çıkmış. Fethin Tanrı tarafından kendisine özel bir misyon olarak verildiğine inanmış. Akşemsettin Paşa, ‘‘İstanbul'un fethi din adamları yol göstermeleri sayesinde oldu’’ deyince Fatih Sultan Mehmed'in cevabı şöyle olmuş: ‘‘Hayır İstanbul'u benim kılıcım fethetti.’’İnalcık'a göre, İstanbul'dan sonra Fatih, Roma'yı da almayı ciddi bir şekilde düşünmüş. Çevresindekilere ‘‘Kızını aldık, anasını da alacağız’’ demiş.Fatih'in İstanbul için yaptıklarına gelince...‘‘Bizans'ın son dönemlerinde ekonomi çökmüş. Ekonomik alt yapıyı yenileyen Fatih, çarşılar, külliyeler yaptırtmış.’’Şöyle diyor İnalcık: ‘‘Büyük gelişmelerin nedeni Fatih. Topun en güçlü surlara karşı yıkıcı gücünü kanıtladı ve bir devir açtı. Ama en önemlisi Kristof Kolomb'un 1492'te Amerika'yı keşfi yine Fatih'in eseri.’’Bunu benim gibi ilk kez duyanınız herhalde çoğunluktadır.Profesör İnalcık'a göre, bu gerçeğe Batı'daki çoğu kitapta rastlamak mümkün değil. Meğer, İspanya Kraliçesi İsabela'nın Kolomb'a ‘‘sponsor’’ olmasının en büyük nedeni, onun Çin'e ulaşmasını sağlamak ve Çin ile birlikte Osmanlı'yı arkadan vurmakmış.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!