Güncelleme Tarihi:
Yalçın, 7 yıldır din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde Sünni inanışıyla tek yönlü eğitim verildiğini savunarak kaldırılması için mücadele ediyor. Mücadeleye başladığında kızı ortaokuldaydı. Bu kez oğlunun da öğrencisi olduğu Şişli Talatpaşa Ortaokulu’nda imam hatip sınıfı açılmasını protesto ediyor. Yalçın ile tesadüfün böylesini ve AİHM kararını konuştuk:
BÖLÜNMEYE YOL AÇAR
“Burası benim ve hatta Mustafa Sarıgül’ün de mezun olduğu, çağdaş ve aydın bir okul. Okul yetkilileriyle görüştüğümüzde bu sene için 2 imam hatip sınıfı açılması kararı alındığını öğrendik. 19 Mayıs Ortaokulu’nu emsal göstererek, ‘Orası tamamen imam hatibe döndü, bu doğrultuda sınıf çoğalabilir ama gelecek sene ne olur bilemiyoruz’ dediler. Velilerin özgür iradeleri olmadan, görüşleri alınmadan yapıldı bu. Buna duyarsız kalamazdık, protesto etme kararı aldık. Okulun önünde basın açıklaması yaparak ilçe milli eğitim müdürlüğüne geldik ve bütün velilerin ortak dileklerini bir dilekçeyle sunduk. Okulda imam hatip sınıfı açılmasını istemiyoruz. Kadıköy’de, Ankara’da böyle bir durum oldu, geri çektiler. Bu Cumhuriyet ülkesinde, demokratik ülkede bunun bir özgürlük hakkı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü o okuldaki farklı velilerin çocuklarının yönlendirmesi veya oradaki birtakım muhafazakar kitlelerin o okul içindeki birtakım sorunları ister istemez büyüklere de yansıyacaktır kaygısı taşıyoruz. Bu Türkiye için kırılma noktasında bir bölünmeye de yol açar diye korkuyoruz.
MÜCADELE 10 YIL SÜRDÜ
Bu durumun AİHM davasıyla çakışması tesadüfi. Zorunlu din dersiyle mücadelenin temeli 2004’te atıldı. Ben kızım ortaokuldayken 2007’de sürece dahil oldum. Benim de aralarında bulunduğum 1905 kişiyle Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’ın öncülüğünde hukuki süreci başlattık. Din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin müfredatı konusunda sıkıntılar vardı, onun değişmesi yönünde ortak karar almıştık ama bunun olması için de mahkeme yolunun açılması gündeme gelmişti. İç hukuk yolları tükenince 2011’de bu kez bizzat sıkıntıyı çocuklarıyla yaşayan 14 kişi olarak davayı AİHM’ye taşıdık. Türkiye’de bunun, demokratik haklar ve insan hakları, özgür bireylerin yaşamı, hak ve hukukları düşüncesinde büyük bir emsal teşkil edeceğini düşünüyorum. Bu süreçten sonra birçok şeye çığır açacağını düşünüyorum.