Güncelleme Tarihi:
Müezzinoğlu, İstanbul'daki evinin kapılarını açtığı, 5 gün sonra evliliklerinde 37 yılı geride bırakacaklarını belirterek, "Rabbime duamız bir o kadar daha birlikte ömür nasip etsin" temennisinde bulundu.
Faize Müezzinoğlu ile Gümülcine'nin Kozlubekir Köyü'nde aynı mahallede büyüdüklerini anlatan Müezzinoğlu, "Türkiye'de okurken yaz tatilinde köye gelmiştim. 16-17 yaşlarında köyde 'kim var kim yok' diye bisikletle mahallede turlarken o da benim önümü kesiyordu. Evin avlusuna çıkıyordu, akşam ezanı okunurken bisikleti durduruyordum, biraz sohbet ediyorduk üç, beş dakika. Çocukluk aşkımdı.
Eşimi istemek için gün tespit edilmişti. 1971 Kıbrıs çıkartmasının olduğu gün. O akşam, sokağa çıkma yasağı geldi. Amcam da sokağa çıkma yasağından önce gitti ve istedi. Geleneğimizde kız istemeye üç defa gidilir ama ortalık karıştığı için uzatmamak için ilk seferde 'olur' dediler ve nişanlandık. 1977 yılının 19 Şubat günü de evlendik."
"BEREKETLİ BİR EVLİLİĞİMİZ OLDU"
Müezzinoğlu, evlilikleri için en güçlü kelimenin "bereket" ifadesi olduğunu vurgulayarak, "Allah'a şükür bereketli bir evliliğimiz oldu. Evlatlarımız, torunlarımız oldu" dedi.
Ekonomik ve sosyal olarak çok zor sınavlardan geçtiklerini anımsatan Müezzinoğlu, şöyle devam etti:
"Bütün bunları eşimle birlikte aştık. Evlendiğimizde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiydim. O günlerde hem yabancı uyrukluydum hem Batı Trakya'dan geliş gidiş oldukça zordu, ekonomik sıkıntı yaşıyorduk. Kıbrıs çıkartması sonrası Yunanistan'ın asimilasyon politikaları vardı ve üniversitede anarşinin yoğun olduğu bir dönemdi. Kocamustafapaşa'da 52 metrekarelik bir evde kalıyorduk ama Batı Trakya'dan her gelen bizim evde misafir olarak kalıyordu. O misafirlerin de bereketi oluyordu, çünkü gelen yanında tavuk, yumurta getiriyordu."
Ekonomik sıkıntılardan ötürü yarım kilogram muzu, yarım kilogram hamsiyi hesaplayarak aldıkları günler yaşadıklarını dile getiren Müezzinoğlu, "Biz, eşimle bugünlere emekle, alın teri ile paylaşarak geldik. Israfa karşı duyarlılık gösterdik, ailemizde de bunun bereketini çok gördük" diye konuştu.
"DÖRT GÜNDEN FAZLA HİÇ AYRILMADIK"
Müezzinoğlu, eşi ile bugüne kadar çok uzun süreli bir ayrılık yaşamadıklarını vurgularayak, "Bir kez oldu, bir daha olmamasına karar verdik" dedi. Eşinin kardeşinin düğünü için 1986'da Yunanistan'a gittiğini kendisinin de vize alamadığı için Türkiye'de kaldığını, en uzun ayrılıklarını o zaman yaşadıklarını anlatan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"Bir hafta sonra dönecekti. İlk iki gün, çok rahat geldi. Sakin bir ev ortamı vardı, üçüncü gün başladım eksikliğini hissetmeye ve dördüncü gün ise '2-3 gün kaldı dönmesine' demeye başladım. Perşembe akşamı telefon etti ve cumartesi gün başka bir düğün için kalmak istediğini söyledi. Ben de 'sen bilirsin' dedim ama çok zor bir 'sen bilirsin' cümlesiydi. O da kaldı. Pazartesi oldu. Benim karşılamam lazım, normalde yaptığım ve yapmam gereken budur. Ama, kızdım ya, 'Ben de bugün kafama göre takılıyorum' dedim. Bakmış ki karşılayan yok. Öyle bir gerilimimiz oldu ama bir daha da 4 günden fazla hiç ayrılmadık."
Programlı yaşam tarzı ve iyi zamanlamanın önemine işaret eden Müezzinoğlu, "Aktif siyaset yaşamı, evliliğimizi olumsuz etkilemedi. Zaman zaman zorlukları olsa bile biz büyük oranda çözüyoruz. Özellikle akşam programlarına eşimle birlikte gideriz" dedi. Müezzinoğlu, haftanın bir gününde de torunları, kızları ve damatlarıyla birlikte zaman geçirdiğini söyledi. Ailenin özellikle akşam yemeklerinde bir araya gelmesinin önemine işaret eden Müezzinoğlu, eşi ile olabildiğince buna dikkat ettiklerini dile getirdi.
Bakan Müezzinoğlu eşinin çok güzel lahana sarması yaptığını belirterek, "Geçtiğimiz hafta yaptı torunlar, kızlar, damatlar yedik. En büyük ziyafetti. Ben, sabah kahvaltısında bile yedim" dedi.
"EVLİLİK YIL DÖNÜMÜ HEDİYESİNİ PEŞİN PEŞİN VERMEK İSTEDİM"
Eşine en son önceki gün akşam evlilik yıl dönümleri için hediye aldığını belirten Müezzinoğlu, "Haftaya TBMM gündemi yoğun olacağından peşin peşin vermek istedim" dedi.
Hediyeyi, özel günler yerine içinden geldiği an vermeyi daha anlamlı bulduğunu dile getiren Müezzinoğlu, "Günü beklemeyi çok anlamlı ve doğru bulmam. Bunun yerine yoğun iş programı sonrası yarım gün ya da bir gün bir yere kaçmak ya da 'beğendim aldım' deyip vermek daha uygun geliyor" ifadesini kullandı.
"EVLİLİK PAYLAŞIM VE FEDAKARLIK ÜZERİNE KURULMALI"
Ailelere ve gençlere sağlıklı bir evlilik için ipuçları veren Müezzinoğlu, son yıllarda gençlerin evliliği çeşitli gerekçelerle ertelediğine dikkati çekti. Evlilik kurumunun, paylaşım ve fedakarlık üzerine kurulması gerektiğini ifade eden Müezzinoğlu, fırtınalı günlerde sabır ve özveri devreye girerse her şeyin kolaylaşacağını vurguladı. Müezzinoğlu, "Paylaşarak atlatılan sıkıntılar, zorluklar ne kadar çoksa aile o kadar güçlü oluyor" dedi.
"EVLİLİK YAŞI 25'İ GEÇMEMELİ"
Gençlerin, "okul bitsin, iş kurayım, askerlik yapayım" gibi gerekçelerle evliliği ötelediğine işaret eden Müezzinoğlu, "Matematik üzerine evlilik olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Anne babalara da bu konuda sorumluluk düştüğünü ifade eden Müezzinoğlu, "Çocuklarınıza 'hele bir askere gitsin, hele bir kendi ayakları üzerinde dursun, hele bir meslek sahibi olsun' demeyin. Gecikmiş evliliklerin çok sağlıklı yürümediğini de görüyorum, çok doğru olmadığına da inanıyorum" diye konuştu.
"Bana göre, evlilik yaşı 25'i geçmemeli" diyen Müezzinoğlu, bu yaştan sonra her iki tarafın karakterinin kemikleştiğini, ortak karakterin oluşmasının zorlaştığını söyledi.
Çocuk sahibi olma konusunda da geç kalınmamasını tavsiye eden "Sağlık açısından yaş 35'e kadardır. Hele hele 25-30 arası en sağlıklı doğumlardır. O nedenle, bizim popüler kültüre teslim olmaya direnmemiz lazım" diye konuştu.
"KİŞİLER EŞİ İLE BİR ÖMÜR SÜRDÜRME SÖZÜNDE SAMİMİ OLMALI"
Evliliklerinde sorun yaşayan çiftlerin psikiyatrist ya da psikologdan destek alması gerektiğinin altını çizdi. Müezzinoğlu, şöyle devam etti: "Sorunları aşmak için temel kriterler, aile kurumuna değer verme, sabırlı ve fedakar olma, kendisine yapılması istenilmeyen bir tutumu eşine yapmamadır. Güleryüz isteniyorsa güleryüzlü davranmak, anlaş isteniyorsa anlayışlı olmak gerekir. Fedakarlık, merkeze alınmalıdır. Kişinin, sorunu çözme gayreti yoksa yardım da bir süre sonra anlamsız kalır. Ama çiftin sorunları çözme gayretleri varsa yardım hızla onları güçlü hale getirir ve fırtınalı günleri aşmalarına yardımcı olur. Bu nedenle, sorun yaşayan çiftler, mutlaka yardım almalıdır. Kişiler, eşi ile bir ömür sürdürme sözünde samimi olmalıdır."
Çiftlere gururlarına yenik düşmemelerini ve vicdanlarının sesini dinlemelerini tavsiye eden Müezzinoğlu, basit sorunların büyütülmemesi, geri dönülmeyece sözler sarf edilmemesi, eksikliklerin büyütülmemesi gerektiğini vurguladı.
"SİVRİSİNEK İLACI KUTUSUYLA TULUMBA TATLISI YAPTIK"
Müezzinoğlu, tulumba tatlısı almaya ekonomik güçlerinin bulunmadığı yıllarda sivrisinek öldürücü ilaç kutusundan hamur sıkmak için alet yaptığını belirterek, "Hamuru yapar, yaptığımız kutunun içine koyar, ucundan çıkan kısmı keser tulumba tatlısı yapardık. Şimdi gençler sofrada bir şey eksik olunca sorun yapıyor. Şükretmesini bilmediğimiz zaman, ne kadar zengin olursak olalım fakiriz" diye konuştu.
Müezzinoğlu, sevginin bir günde saklı olmadığının altını çizerek, "Matematiksel olarak hesaplanamayan zenginlikleri verecek kelimelerden biri sevgi, biri saygı, diğeri de paylaşmaktır. Eşler sevgiyi, saygıyı paylaşmayı merkeze aldıklarında hiç tereddütleri olmasın ki matematiksel olarak hesaplayamayacakları zenginlikleri olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
"İÇ İŞLERİNDE OLMAYI TERCİH EDİYORUM"
Faize Müezzinoğlu da eşinin çok yoğun çalıştığını belirterek, "Açıkcası, ben mutfağa girsin istemiyorum. Eşim, dış ben iç işlerinde olmayı tercih ediyorum" dedi. Bakan Müezzinoğlu'nun işle ilgili konuları eve taşımamaya özen gösterdiğini vurgulayan Faize Müezzinoğlu, "İş hayatında da öyleydi, siyasi yaşamında da öyle. Eve geldiğinde, sorunu bize taşımaz. En fazla 'yorgunum' der" diye konuştu. Müezzinoğlu, konuşmaların ardından torunları ve eşiyle albümlere bakarak, geçmiş günleri yad etti. Müezzinoğlu demlediği ıhlamuru da ikram etti.