Emel ARMUTÇU
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2009 00:00
Türkiye’de ilk kez bir erkek, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’na başvurarak, kadın örgütlerinin kocası tarafından öldürülen kız kardeşinin davasına müdahil olmasını istedi.
“Artık kadın cinayetlerinde uygulanan ceza indirimlerine izin verilmesin” diyen Ahmet Karatay, bu davanın diğer cinayetleri önlemek için bir emsal olmasını istiyor.
SATİ Tokat, Niksarlı bir ailenin, üç erkekten sonra doğmuş tek kızı. 15 yıl önce kendisi gibi Niksarlı Hasan Korkmak’la evlenip İstanbul’a gelin gelmiş. En büyük ağabeyi Ahmet Karatay, 15 yıldır kocalarıyla aralarında bir gerginliğe bile tanık olmadıklarını anlatıyor. Sati’nin kendini adadığı ve çalışmaya onların sağlık sorunları yüzünden başladığı 9 ve 14 yaşlarındaki iki oğlu da öyle. Ama 34 yaşına girmeye hazırlanan Sati, 14 Şubat 2009 gecesi kocası tarafından televizyon kablosuyla boğularak öldürüldü.
Hasan benzin istasyonlarında pompacılık yapıyor, Sati ise eve çok yakın bir lokantada temizlik ve bulaşık işlerine bakıyordu. Samandıra’da kendilerine ait, ancak imarı olmayan arsanın üzerindeki binada, farklı dairelerde de olsa Hasan’ın ağabeyleriyle oturuyorlardı.
İftira doğru olsa bile
Karatay, “İftira yuva yıkar” atasözünü hatırlatıyor ve kardeşimin ölümünün tam da bu atasözünü doğruladığını söylüyor. Sati’nin büyük kayınbiraderinin oğluyla ilişkisi olduğu dedikodusunun apartmana yayıldığını, şimdi tutuklu olan Hasan’ın ifadesinde, onu bu yüzden boğduğunu söylediğini belirtiyor. “Kardeşim kesinlikle böyle biri değildi, tek tek komşularına da sordum, hiçbiri buna ihtimal vermiyor. Akşamları oğlu gidip alırdı işten. Ama farzedelim ki doğru, cezası öldürmek midir? Ayrılsaydı, bize söyleselerdi, sahip çıkardık kardeşimize.” Aynı türden bir dedikodunun birkaç yıl önce de diğer kardeşin eşi için çıkarıldığını ama onun bağırıp çağırıp hakkını aradığını, herkesi susturduğunu anlatan Karatay, “Kardeşim saf, iyiniyetli, içine kapalı biriydi.” diyor.
“Biz töre cinayeti nedir bilmeyiz” diyen Karatay’ın en büyük korkusu, sanığın kardeşinin üzerine “aldatıyordu” diye iftira atarak haksız tahrik maddesinden yararlanması ve cezasının indirilmesi. “Oysa tek kızkardeşimi kaybetmenin acısıyla yapmam gereken tek görev katilin en yüksek cezayı alması için uğraşmak. Kadınlar üzerindeki bu şiddetin bir daha olmaması için sudan sebeplerle indirim yapılarak bu canilerin ekmeğine yağ sürülmemesini sağlamak” diyor. Bu nedenle Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na başvurdu. Onlardan hem kurumsal olarak davaya müdahil olmalarını, hem de tüm kadın kuruluşlarının, feministlerin bu davanın takipçisi olmasını istedi. Çünkü kadın cinayeti davalarında eğer koca, “Beni aldatıyordu, kötü yola düşmüştü” gibi bir gerekçe ileri sürerse, haksız tahrik indiriminin derhal devreye giriyordu.
Mor Çatı müdahil olsun
Mor Çatı ve diğer kadın örgütleri daha önce de bazı kadın cinayeti davalarında müdahil olmak istediler ancak “suçtan direkt zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddedildiler. Kadın örgütleri ise kadına yönelik her türlü şiddetten ve bu konuda mahkemelerde verilen iyi ya da kötü kararlardan Türkiye’de yaşayan bütün kadınların zarar gördüğünü savunuyor. Mor Çatı, 10 Ağustos pazartesi günü Kartal Adliyesi’nde görülecek davaya müdahil olma talebinde bulunacak.