Kız gibi tatlı çocuktu yeri gelir ütü yapardı

Güncelleme Tarihi:

Kız gibi tatlı çocuktu yeri gelir ütü yapardı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2006 22:13

Mehmet Karahasan’ın Yalova’daki babası ve ona "Boncuğum" diye hitap eden ablaları büyük bir şok içinde ve olanlara inanamıyor. Aile, hem bir anda bir canavara dönüşen oğullarının acısını, hem de öldürdüğü kişilerin acısını yaşıyor. Karahasan’ın ilk cinayetini işlediğini Sakarya’da çocukluk arkadaşları ise "Bunu yapanın o olduğuna inanamıyoruz" dediler.

BABA tarafından Giresunlu olan Mehmet Karahasan, 1982’de Sakarya’nın Akyazı İlçesi’nde doğdu. 7 ablasının göz bebeği olarak büyüdü. Aslında Karahasan Ailesi’nin Mehmet’ten sonra bir erkek çocuğu daha olmuş, çocuğu
/images/100/0x0/567935c0f018fb32748b1813
olmayan ablasına evlatlık verilmişti. Bu nedenle baba Osman Karahasan "Yedi kızım, bir oğlum var" diyor. Baba Karahasan, 10 yıl önce ağaç mandal yaptığı atölyesini kapatıp Akyazı Giresun Mahallesi’nde müstakil bir ev aldı. Altındaki küçük dükkanı bakkal yaptı. Mehmet, ilk cinayetini, 1996’da bu bakkalda işledi.14 YAŞINDA CİNAYETAkyazı yakınındaki Kuzuluk Beldesi’nin varlıklı ailelerinden Altuntaşlar’ın 19 yaşındaki tek oğlu Kemal Altuntaş, Mehmet’in ablası Safiye’ye sevdalanmıştı. Üç dört aydır bakışıyorlardı. Altuntaş, bisiklete atlayıp Akyazı’ya, Safiye’yi görmeye gitti. Karahasanlar’ın bakkalına girdi, kola istedi. Mehmet, "bacak bacak üstüne oturmasına kızıp tekme attığı için" Kemal’i bıçakladığını söylüyordu. Kimilerine göre ise, Mehmet uzun süredir izlediği Kemal’i helva bıçağıyla kapı ağzında bekliyordu. "Bir kola" derken bıçakladı. Kemal hastanede kan kaybından öldü. BU DİYARDAN GİDİNAltuntaşlar dindar bir aile. "Kan davasının en büyük günah" olduğuna inanıyorlardı. Ne karakola gittiler, ne de mahkemeye. İki aile hiç karşılaşmadı. Yalnız Karahasanlar’a haber saldılar: Gözümüz görmesin, bu diyardan yok olun, yeter! Karahasanlar her şeyi satıp 6 ay içinde Yalova’ya taşındı. Mehmet, Adapazarı ve İzmir Islahevi’nde 30 ay yattı. Adapazarı’nda her gün ıslahevine yemek götüren ablaları, diğer çocuklar zarar vermesin diye, onları da besledi. Rahşan Affı ile değil, aftan önce iyi hali nedeniyle tahliye oldu. Ardından İstanbullu ailenin kızı Cemile’yle evlendi. Baba evine yerleşti. Ablaları evlenmişti. İkisi Belçika ve Almanya’da, diğerleri Akyazı’daydı. Mehmet, 2002 Şubat’ında askere gitti. Döndüğünde kızı Melahat doğmuştu. Uzun süre iş aradı. Aksa Akrilik Kimya Fabrikası’nda, sabıkalı kontenjanından işe başladı. Arkadaşları 1000 YTL, o 380 YTL alıyordu, sigortasızdı. Çünkü sabıkalıydı. Üç yılda, iki iş kazası geçirdi. Ekim başında işten ayrıldı. 12 Ekim günü babasını aradı, "İşten ayrıldım. Tazminatım 2750 YTL’yi çektim, iftara geliyorum, bir şey lazım mı" diye sordu. Baba Osman Karahasan "Oğlum, bir kilo kıyma al, kasaba yazdır, sabah öderim" dedi. Saatler geçti Mehmet yoktu. Babası aradığında "Arkadaşımın annesi hastalanmış, Bursa’ya gidiyorum, yemeğe gelemem" dedi. Bu son konuşmalarıydı. Ertesi gün telefonları çaldı. Arayan bir kadındı: YİĞİT KAZA YAPMIŞ"Oğlunuzun arkadaşı Yiğit’in annesiyim. Yiğit kaza yapmış, Mehmet yanında refakatçi. Telefonunu kaybetmiş, sizi arayamaz, merak etmeyin" diyordu. Baba Karahasan, "Yiğit" adını ilk kez ramazan başında, oğlu Mehmet "Eşimle Yiğitler’e iftara gidiyorum" dediğinde duymuştu. Karahasan, ertesi gün soluğu Yiğit’in Çiftlikköy’deki evinde aldı. İçine kurt düşmüştü, ya Mehmet de yaralıysa.
/images/100/0x0/567935c0f018fb32748b1815
İki gün sonra Mehmet, babasını aradı. İzmir’de iş bulduğunu, çok yoğun çalıştığını söyledi. "Bayramda gelemeyeceğim, beni bırakmıyorlar" dedi. Bu görüşmeden birkaç gün sonra, anne babası ve tüm yakınları, Mehmet Karahasan’ın seri cinayetler işlediğini TV’den öğrenince şoke oldular.Mehmet’ten çok öldürülen o insanlara üzülüyoruzKarahasanlar’ın Yalova’daki evi badanasız üç katlı bir binanın en üst katında. Evin oturma odasında Mehmet Karahasan’ın babası, annesi, amcası, Akyazı’dan gelen beş ablası ve eniştesi var. Anne ve ablalar, zaman zaman ağlıyor. Yiğit’e kızgınlar. "Oğlumuzu birkaç günde altüst etti" deyip dövünüyorlar. Beş dakikada bir çalan telefonu baba Osman Karahasan açıyor. Söze hep aynı cümleyle başlıyor: "Perişanız evladım, ama Mehmet’ten çok öldürdüklerine üzülüyoruz." ARAMIZDA YATARDITamamı başörtülü ablaları da aynı cümleleri tekrarlıyor: "biz namazında niyazında bir aileyiz; bu nasıl başımıza geldi, Mehmet’imize nazar değdi."Ablaları, onu "Boncuğum" diye hitap ederek sevdiklerini anlatıyor: "Bizim aramızda, bizim gibiydi, kız gibi tatlı bir çocuktu, yeri geldiğinde ütü yapardı." Ablaları ziyarete geldiğinde rahat yatsınlar diye onlara çekyat almış. Akyazı’dan geldiklerinde çekyatlar açılır, sohbet başlarmış. "Mehmet ortamızda yatmaya bayılırdı. Git oğlum, karın var, ne işin var aramızda, dememize aldırmazdı. Mutfakta karısına yardım eden evcimen bir gençti."Mehmet maaşını kuruşuna kadar getirip evdekilere teslim edermiş. Ev ve fabrika arasında geçermiş yaşamı. İKİ HABER AYNI ANDACinayet haberini aldığında Mehmet’in eşi bir odaya kapanmış. "Nasıl yaptı bunları, beni nasıl bıraktı" diye ağlıyor. Yılbaşında doğum yapacak. Oğlu olacağını öğrendiği gün, cinayet haberlerini almış. Kızlarından Melahat (6) etrafta dolaşıyor, Hilal’in (1) ise ateşi var, diş çıkarıyor. ÇOCUKLUK ARKADAŞLARI MEHMET’İ ANLATIYORAilesinden bir gün bile dayak yemedi"Mehmet’i hep kıskanırdık, çünkü biz babamızdan üç öğün dayak yerdik, o hayatında bir tokat bile yemedi. Ailesi üstüne titrerdi. Hayatta hiç güçsüz hissetmedi kendini, çünkü babası hep yanındaydı. Atatürk İlköğretim Okulu’nu bitirip imam hatibe başladı. Sürekli futbol oynardık. Sakin çocuktu. Şunu getir, bunu götür derdik, hiç üşenmeden yapardı. Çok saygılı ve güzel konuşurdu. Tek argo kelime duymadık. Biz kavga ederdik, o uzak dururdu. Tartıştığını bile görmedik. En büyük özelliği çok güzel, temiz giyinmesiydi. Hep tertemiz dolaşırdı. Ailesi o kadar üstüne titrerdi ki, kötü alışkanlık edinmesi mümkün değildi. Bir tek alkol alırdı, ama onu da herkesin içinde yapmazdı. ÖLDÜRDÜĞÜ GENCİN AMCASI ANLATIYORYakalanması bizi rahatlatmadıMehmet Karahasan’ın 10 yıl önce öldürdüğü Kemal Altuntaş’ın amcası Abdurrahman Altuntaş, şunları anlattı:"Acımızı ciddiye almadılar, Rahşan Hanım sağolsun, sonuç böyle oldu. Yakalanması bizi rahatlatmadı. Rahatlamamız için Mehmet’in paramparça olması, ölmesi gerek. O bizim tek evladımızı aldı, kardeşim o acıya dayanamadı; evinden taşındı çünkü oğlunun odasına, kütüphanesine bakamıyordu. Geçen nisanda da vefat etti. Yengem cenazeye giderken kaza geçirdi. Şimdi acı içinde. Son olayları söylemedik bile."
Haberin Devamı

<ımg>

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!