Güncelleme Tarihi:
Antalya Kirişçiler’deki ormanlık alanda 23 Haziran günü yürüyüş yapanlar, bir kuyudan ağır koku geldiğini fark edince, durum jandarmaya bildirildi. Olay yerine gelen jandarma, söz konusu kişinin başından pompalı tüfekle vurulduğu ve yakıldığını belirledi. Yapılan incelemede cesedin Hulusi Gelişken’e ait olduğu tespit edildi.
Kepez İlçe Jandarma Komutanlığı’nın cinayeti çözmek için oluşturduğu ekip, bölgedeki 48 kamera görüntüsünü inceledi. Gelişken’e ait kredi kartından cinayet sonrası 3 kez para çekildiğini tespit eden jandarma, teknik ve fiziki takibin ardından şüpheliler 21 yaşındaki İbrahim Caner, 22 yaşındaki Mahsum Kartal, 25 yaşındaki Murat C. ve T.E’yi gözaltına aldı. Şüpheliler jandarmadaki ifadelerinde alacak- borç anlaşmazlığından cinayeti işlediklerini itiraf etti.
CESEDİ İKİ KEZ YAKMIŞLAR
Murat C.’nin kendi yazdığı ’Ölümün Nefesi’ adlı kitapta anlattığı gibi cinayeti işlediklerini belirten şüpheliler, yakalanmamak için cesedi iki kez yaktıklarını kaydetti. Jandarma, Murat C.’nin evinde yaptığı aramada bulunan kitabı da delil torbasına koyarak soruşturma dosyasına ekledi. İşlemlerin ardından adliyeye çıkarılan şüphelilerden T.E. savcılık sorgusunun ardından serbest bırakılırken, tutuklanan Mahsum Kartal ve İbrahim Caner hakkında ’kasten insan öldürmek’ ve ’başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama’ suçlarından ömürboyu, Murat C. hakkında ise ’başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama’ suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
"BENİ ÖLDÜRECEKLERİNİ ZANNETTİM"
Antalya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına öldürülen Hulusi Gelişken’in annesi Zeynep Özçoban, babası Sedat Gelişken ile tutuklu sanıklar Mahsum Kartal, İbrahim Caner, Murat C. ve avukatlar katıldı.
Duruşmada ifade veren Mahsum Kartal, Hulusi Gelişken’i İbrahim Caner aracılığıyla tanıdığını, samimiyetinin olmadığını söyledi. İbrahim Caner’in yakın arkadaşı olduğunu anlatan Mahsum Kartal, olay günü İstanbul’dan geldiğini kaydetti. Caner’in evinde kaldığını belirten Kartal, şunları anlattı:
"İbrahim bana ’Hulusi ile Isparta’ya gideceğiz sen de gel’ dedi. Sabaha karşı saat 04.00 sıralarında İbrahim’in üvey annesine ait araçla Hulusi’yi alarak yola çıktık. Hulusi çok neşeliydi. Müziğin sesini açıp nara atıyordu. İbrahim araçla ormanlık alana girdi ve ’İşimiz var’ diyerek durdu. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Dışarı çıktık. Sonra ben çevreyi dolaştım. Ormanlık alanda bir ayakkabı, pantolon ve gömlek gördüm. Bir de ses duyunca korkup geri döndüm. Döndüğümde, İbrahim’in elindeki tüfeği gördüm. Hulusi ise bir taşın üstüne oturmuş elindeki cep telefonuyla oynuyordu. O sırada Hulusi bana bakarak, ’Mahsum’u vurup kuyuya atalım, yakıp gidelim’ dedi. İbrahim de bana bakıyordu. Beni öldüreceklerini zannederek korkudan gözlerimi kapattım. Bu sırada bir el silah sesi duydum. Gözümü açtığımda Hulusi’nin başından kan akıyordu."
"CESEDİ YAKARKEN SAÇI VE SAKALI YANDI"
İbrahim Caner’in daha sonra Hulusi Gelişken’in cebindeki cüzdan ve bıçağı aldığını iddia eden Mahsum Kartal, "Sonra cesedi sürükleyerek kuyuya attı. Ben olayın şokuyla olduğum yere çöktüm. Sonra aracın bagajından benzin bidonunu alıp Hulusi’nin cesedini yaktı. Hatta bu sırada kendi saçı ve sakalı da yandı. Sonra beni araca bindirdi ve Antalya’ya geri döndük" dedi.
"BENZİN ALIP TEKTAR YAKTI"
Antalya’da berbere gittiklerini, İbrahim Caner’in tıraş olduğuna değinen Mahsum Kartal, "İbrahim’in üvey annesinin evine gittik. İbrahim duş alıp üzerini değiştirdi. Sonra üvey annesiyle işleri olduğunu söyleyerek dışarı çıktı. Ben bu sırada evde kalıp İbrahim’in kardeşine baktım. Sonra İbrahim’le tekrar dışarı çıktık. İbrahim yeniden benzin aldı. Hulusi’nin cesedini attığı kuyunun yanına gittik. Cesedin üzerine tekrar benzin döküp yaktı. Ardından da Isparta’ya gittik" diye konuştu.
"KREDİ KARTINDAN PARA ÇEKTİK"
Mahsum Kartal, Antalya’ya döndüklerinde Murat C. ile görüştüklerini vurguladı. İbrahim Caner’in şifresini bildiği Hulusi Gelişken’e ait kredi kartını Murat C.’ye verdiğini ve para çektirdiğini anlatan Mahsum Kartal, "Murat başına İbrahim’in verdiği şapkayı takarak para çekti. Parayı İbrahim’e teslim etti. Murat C.’yi ilk defa o gün gördüm. Daha sonra samimi oldum. Hatta bana yazdığı ’Ölümün Nefesi’ adlı kitabını hediye etti. Ben olanları Murat’a anlatmak istedim ancak İbrahim bunu anlayınca tehdit etti" dedi.
KİTABIN YAZARI: CİNAYETLE İLGİM YOK
’Ölümün Nefesi’ kitabının yazarı Murat C. ise cinayetle ilgisinin olmadığını söyledi. Konya’dan Antalya’ya geldiğini ve İbrahim Caner’i ziyaret ettiğini anlatan Murat C., şunları anlattı:
"İbrahim, Hulusi Gelişken’in kartlarını bana verip ATM’den para çektirdi. Parayı kendisine teslim ettim. Bana da 300 lira verdi. Sonra kız arkadaşımla beni Kemer’e gezmeye götürdü. Aracın torpido gözünde bir şey aradı. Sanki silah arıyor gibiydi. Ancak bulamadı. Daha sonra döndük. Bu olaydan bir gün sonra ben Konya’ya döndüm. Sonra jandarmanın beni çağırmasıyla olaydan haberim oldu." Murat C., İbrahim Caner’in kendisini de öldürmeyi tasarlamış olabileceğini iddia etti.
İbrahim Caner ise hakkında suçlamaları kabul etmeyerek, cinayetle hiçbir ilgisi olmadığını savundu. Duruşmada tanık olarak dinlenen Hulusi Gelişken’in babası Sedat Gelişken, oğlunun para ve mal varlığı için öldürüldüğünü ileri sürdü. Eşinden boşanınca iki çocuğu ve eşine bir dükkan verdiğini anlatan Gelişken, "Dükkanı 425 bin liraya satıp parasını bölüşmüşler. Hulusi parayla arsa ve ev almış. Aracı da vardı. Annesinin payını da almış. Arabasını satınca 71 bin lirasını dedesinin hesabına yatırmış. Oğlum haberimiz olmadan evlenip boşanmış. Sonra da bir kızla birlikte yaşamaya başlamış. Sanıkların oğlumu parası için öldürdüğünü düşünüyorum" dedi.
Yargılama sonundan Murat C.’nin tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.
ÖLÜMÜN NEFESİ, 1215 YILINI ANLATIYOR
Murat C.’nin yazdığı ’Ölümün Nefesi’ adlı kitaptaki olaylar, 1215 yılında geçiyor. Kitabın internet üzerindeki tanıtımında ise şu bilgiler yer aldı:
"1215 yılının karanlık günlerinde büyük bir adanın ağaçlarla kaplı en uç kısmında yer alan ürpertici ruhban okulunda geçmektedir konu. Amacın rahipler ve din adamları yetiştirmek olan yıkık dökük bu okulda, ardı ardına işlenen vahşice cinayetler bütün yüreklere korku salmaktadır. Aleksius ve Louis ismindeki iki genç arkadaşın cinayetleri çözme yolundaki uğraşları zaman zaman hayatlarını tehlikeye soksa da kendilerini talihsiz bir şekilde olayların içinde bulmaları katil olmadıklarını ispatlama yolunda sebep haline gelmektedir. Katillerin kimler olduğunu bulmaya çalıştığınız bu kitabı soluk soluğa okuyacaksınız. Okudukça farkında olmadan 1215 yılını yaşayacak, bu kitaba tutsak olacaksınız."