Kitaplarımın bir kısmını rüyalarımda görüp yazıyorum

Güncelleme Tarihi:

Kitaplarımın bir kısmını rüyalarımda görüp yazıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2008 00:00

Nermin Bezmen önemli bir okuyucu kitlesi olan üretken bir yazar. Kibarlığı ve zarafetiyle bugüne ait değilmiş izlenimi veren Bezmen, ailesinin öykülerinden esinlenerek yazdığı Kurt Seyit ve Shura, Kurt Seyit ve Murka, Mengene Göçmenleri’nin yanı sıra, Sır ve Aurora’nın İncileri’nden sonra şimdi Sırça Tuzak ile okurlarıyla buluştu.

Kitaplarımın bir kısmını rüyalarımda görüp yazıyorum
Æ Romanlarınızda rüyalarınızdan esinlendiğiniz hatta bazen bir kısmını rüyanızda görerek yazdığınız doğru mu?

Æ Rüyalarımla yazarlığım ilk romanım Kurt Seyit ve Shura’da buluştu. Hazırlık ve yazım sürecindeki sancılarım o kadar kuvvetliydi ki kahramanların rüyama girmesi kaçınılmazdı. Hatta iki yıl başka rüya görmedim. Kahramanlarım, rüyamda, bana son derece hoş görüntülerle değişik yönler gösteriyordu. Sorgulamadan bunları kitabıma taşıdım. Sonra öykünün geçtiği yerleri Rusya’ya gidip gördüğüme, rüyamdaki mekanları birebir gördüm.

Æ Sık rüya görür müsünüz?

Æ Çok sık görürüm, hepsi renklidir. Hem hatırlarım. Bazen rüya arasında uyanıp not alırım. Hatta ileride rüyalarımı daha detaylı hatırlayabilmek için küçük eskizlerle gördüğüm mekan ve objeleri çizerim. Günlük gibi rüya defterim vardır. Hatta Sır ve Aurora’nın İncileri romanlarım sadece rüyamda gördüğüm bir karakter üzerine kurguladığım bir romandır.

GERÇEKTE SÖYLEYEMEDİKLERİMİ KAHRAMANLARIMA SÖYLETİYORUM

Æ Son kitabınız Sırça Tuzak kurgu mu, gerçek hayattan esinlenme mi?

Æ Gerçekten esinlendiğim romanlarda bağlayıcı kurgular gerekiyor. Kurgu romanlarımda da gerçek hayat, gözlemlerim hatta benden izler yeralıyor. Sırça Tuzak’ta iş dünyası, büyük bir holding sahibi ailedeki ilişkiler var. Aslında Sırça Tuzak bir dizi senaryosuydu. Fakat son anda yayınlanması mümkün olmayınca ben bir yıllık çalışmamın boşa gitmesini istemedim. 'Madem izleyiciyle buluşamayacak ben de okurumla buluştururum' dedim. Diğerlerinden farklı olarak romantizmi daha az ve erkek dili fazla olan bir kitap oldu.

Æ Gerçekte söyleyemediklerimi kahramanlarıma söyletiyorum demişsiniz. Neden söyleyemiyorsunuz, kibarlığınızdan mı?

Æ Sırf kibarlıktan değil. Fırsatını bulamadığım da oluyor. Aslında sevgimi çok güzel ifade ederim. Sevgiyi kolay paylaşırım da, kızgınlığınızı her zaman kolay söyleyemiyorsunuz. Böyle durumlarda kahramanlarıma söyletiyorum.

AİLEMDEKİ DEĞİŞİK İKLİMLERİN ESİNTİLERİ BENİ ZENGİNLEŞTİRDİ

Æ Anne tarafından Rus olmanız sanatınıza nasıl yansıdı?

Æ Evet anne tarafım Kırım'dan, dedem Rus. Hatta Çarın hassa alayında süvari olduğundan ihtilalden sonra kaçmak zorunda kalıyor. Baba tarafımdan da hem Kafkas hem Çerkezim. Anne tarafımda Prusya ve Romanya da var. Soyağacımız 1500’lü yıllarda Fransa’ya kadar uzanıyor. Karakterimde bütün bu değişik toprakların, iklimlerin esintileri var. Bunlar kimliğimi oluşturuyor. Kendimi o yönden çok zengin ve şanslı sayıyorum.

Æ Soyağacınızı bu kadar gerilere kadar araştırmak zor olmadı mı?

YAZARKEN GERÇEK DÜNYADA MİSAFİR OLUYORUM

Æ Kitaplarınızı yazma süreciniz nasıl geçiyor?

Æ Yazmaya başladığım andan itibaren ruh dünyam fiziki durumumdan ayrılır ve ışınlanırım. Esas dünyam kitabımın geçtiği, reel dediğimiz dünya ise benim o zaman diliminde misafir olduğum bir dünyadır. Bu dengeyi doğru kurduktan sonra her şey iyi oluyor. Yazmak önceliklidir benim için. Uzun zaman yazar ve araştırmalar yaparım. Sekiz saatten 15 saatlere kadar çıkabilir. Hatta kitabın yarısından sonra günde 2-3 saat uyurum, gözüm bir şey görmez.

İZ BIRAKMAK, YOK OLMAMAK TELAŞIM VAR

Æ Resim yapıyor hatta ders veriyorsunuz. Ressamlıkla ilgili ne diyeceksiniz?

Æ Bu konuda kendimi geliştirmek için çok uğraştım. 12 kişisel, 17 karma sergiye katıldım. Ama resim içimdeki iz bırakmak, yok olmamak telaşını gideremedi. Bir gün Boğaziçi’nden geçen bir bulut kümesini resmetmeye çalışırken bulutlar o kadar hızlı aktı ki aczimden ağladım. Asıl ağladığım bulutlar değil, hayatın avuçta bir şey bırakmadan hızlı akışı, o anlamdaki hüzündü. O gün tuvallerimi kaldırdım. Gerçi hala resim yapıyor, ders veriyorum ama yazmaya daha ağırlık verdim. Yazmak artık hayat tarzım.

Æ Sadece resim değil minyatürle de ilgileniyorsunuz değil mi?

Æ Amerika’da karakalemle çalışıyordum. Rahmetli kayınvalidem Şermin Bezmen çok iyi bir suluboya ressamıdır. Onunla suluboyayı tanıdım. Daha sonra Profesör Süheyl Ünver’in tezhip, minyatür derslerine katıldım. Arkadan 3 sene Topkapı nakışhanesine gittim. Daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Geleneksel Türk Süsleme Sanatları’nda Kalemişi ve Restorasyon Bölümü’nü bitirdim. Her işi çok ciddiye alıyorum ama hayatımı yazar olarak kazanıyorum.

YAPTIĞIM İŞLER EN İYİ YAPTIĞIMI BULMA DENEMELERİYDİ

Æ Başka işlerde çalıştıktan sonra yazarlığa geçişiniz nasıl oldu?

Æ Bir sürü işler yaptım. Onlar hep en iyi yaptığım işi ortaya çıkarma denemeleriydi. Son derece hırsla çok şeyde denedim kendimi. Yoga eğitmenliği bile yaptım. Ama sonunda, bana en büyük tatmini yazarlık verdi ki artık başka şeyleri denemeye vakit ayırmak için yaşım geç. Tüm enerjimi yazmak ve yazacaklarımı araştırmak için kullanıyorum. Ne şanslıyım ki hobim işim oldu.

HER ŞEYİ OKURUM

Æ Siz neler okuyorsunuz?

Æ Her şeyi okurum ama yazdığım dönemlerde okumaya az vakit ayırıyorum. Yazacağım konularla ilgili çok şey okurum. Kitaplarım çıktıktan sonra 2 ay Ayşe Kulin, Nazlı Eray, Buket Uzuner, İnci Aral gibi Türk yazarları, tarihi ve politik kitapları okurum. Ama vazgeçilmezim her yıl tekrar okuduğum Rus klasikleridir. Kendi eserlerimde de onlardan esinlenirim. Çehov, Tolstoy, Dostoyevski, Pearl Buck. Başucu kitabım ise aslında Roma İmparatoru olmasına rağmen Meditasyonlar diye bir kitap yazan Marcus Arelius. Bin yıl önceki felsefenin bugün hala geçerli olması ve huzur vermesi gerçekten ilginç.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!