Kitabı uyku hapı gibi kullanıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Kitabı uyku hapı gibi kullanıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

TÜYAP Fuarcılık’tan Deniz Kavukçuoğlu Kitabı uyku hapı gibi kullanıyoruz.

1980'den 2000'e okur profilinde ne değişti?

- Kitap fuarlarında okur profilindeki değişiklikleri daha belirgin olarak saptamak mümkün. İlk kez 1982'de kitap fuarı düzenledik. İlk fuarda 16 bin olan ziyaretçi sayısı, son üç yılda 350 binin üzerine çıktı. Profilin bir omurgası var. Bu omurgayı lise mezunları oluşturuyor. Kitap fuarı ziyaretçileri bu omurganın üstüyle onun biraz altı. Eskiden erkek okurlar daha fazla iken, gittikçe bu fark kapanıyor.

Kaç çeşit okurdan bahsetmek mümkün?

- Edebiyat okuma alışkanlığını sürdüren ve sürekli de kendini yenileyen bir okur kitlesi var. Bu kitle, Türkiye'de çok satan edebiyatçıların kitaplarını, her yeni çıktığında alıyor, okuyor. Bu insanların yaş grubu 18'den 85'e çıkabiliyor. İkinci grup mesleği gereği okuyanlar. Bir de ne bulursa onu okuyan bir grup var. Türkiye'de eksik olan bir kitle söz konusu. Batıda üst edebiyatın hemen altında olan ancak edebi nitelikleri çok yukarda olmayan yazarlar vardır. Bizdeki Kerime Nadir gibi ve çok geniş bir okur kitlesine seslenir. Bizde bu kitle zaman içinde çok azaldı. Batıda bu tür yazarlar, okuru ilk kez romanla buluşturur, eğitir. Bizde okur hiçbir altyapısı olmadan üst edebiyata giriyor.

KİTAP MARKALAŞTI

Hangi yazarların kitaplarında bu durum ortaya çıkıyor?

- Simyacı kitabının neredeyse 100'e yakın baskı yapmasının bir nedeni de bu. Orhan Pamuk'un son çıkan kitapları mesela... Benim Adım Kırmızı. Bu kadar zor okunan bir kitabın bu kadar çok satılması da bir paradoks. Avrupa'da bazı yazarlar kolaylaştırarak yazıyorlar. Okur kitap içinde sürükleniyor. Bizde bu yok. Bir Dinozorun Anıları mesela. Normal koşullarda kimse Mina Urgan'ın hayatını merak etmez. Ama kitap yok satıyor.

Okurda marka bağımlılığından söz edilebilir mi?

- Son yıllarda çok şık tasarlanmış kitap kapakları yapılıyor. Bu satışı arttıran bir marketing aracı. Bunu yapan birtakım yayınevleri, okurun gözünde bir marka oluyor. Yazarın da kendisi marka olabiliyor. O yazarın yapıtı çok iyi de olsa, kötü de olsa belli bir satış şansı var.

Batılı okurla Tür okurunu karşılaştırırsanız...

- Bir Avrupalı, 4 saat süren tren yolculuğunda 290 sayfalık bir kitabı bitirir. Batılı tatile gittiği zaman birkaç kitap götürür, güneşlenirken kitap okur. Yaz tatili öncesi kitap satışları batıda çok artar. Türkiye'de kış aylarında kitap satışı artıyor. Türkler yatmadan önce uyumak için kitap okuyor. Uyumak için okuyan bir insanla, okudukça uykusu kaçan bir insan arasında ne kadar fark var. Batılı kendisini uyanık tutması için okuyor.

HER MODAYA UYUYORUZ

Yapılan bir araştırmada Türkiye'de sadece nüfusun yüzde 10'unda okuma alışkanlığının olduğu saptanmış.

- Nüfusun yarısını zaten çocuklar oluşturuyor. Dolayısıyla 0-18 yaş grubunu bırakalım, 32.5 milyon oldu. Yüzde 10'u, 3 milyon 300 bin kişiden söz ediyoruz. İyi bir roman 2 bin adet basıyor. Öngördüğünüz 3 milyonluk potansiyelden iki bini iyi bir roman okuyor. Bu vahim bir durum.

Çok karamsarsınız!

- Tüketim toplumuyuz, her modaya uyuyoruz. 14 milyon nüfusu olan bir metropolde tüm galeri açılışları, tiyatro galaları, klasik konserler 2500 kişiyle dönüyor. Tiyatro, müzik zevki olmayan insanların okuma alışkanlığının olması mümkün değil! Ama en zor okunan yazarların kitapları da en çok satılan kitaplar arasında. Bu insanlar güzel yemek de yiyemiyor, aldığı o 330 sayfalık kitaptan hiç de bir şey anlamıyorlar. Daha da ileri gideyim, iyi kitap okuyamayan iyi de sevişemiyor! Bu yüzden suratlar hep üzgün, bedbaht.

FUARCILARIN PROFİLİ

17. İstanbul Kitap Fuarı ziyaretçilerinin yüzde 42.5'i kadın, yüzde 57.5'i erkek.

Ziyaretçilerin yüzde 71'i 21-30 yaş arasında.

Ziyaretçilerin yüzde 98'ini lise, üniversite ve yüksek lisans mezunları oluşturuyor.

KİTAP OKURU NERDEN NEREYE GELDİ?

60'lı yıllar: Türk gençliği, dünyadaki gençlik hareketlerinin etkisiyle siyasi dünyayı tanımasına yardımcı olacak kitapları okumaya yöneldi. İdeolojik içerikli kitaplar yok satıyordu. Bir de köy romanları çok sattı. Moda yazar Fakir Baykurt'tu.

70'ler: İdeolojik kitaplar yerini korudu. Bu arada kente göçen insanların çok yoğunlaştıkları dönemde bu sorunları işleyen yazarlar ön plana çıktı. Latife Tekin yükseldi.

80'ler: Siyasal içerikli kitapların satışında büyük azalma olurken, kurgu romanlar, macera romanları öne çıkmaya başladı. Orhan Pamuk'un yükselişi bu dönemde.

90'lar: İnsanların büyük şaşkınlıklar yaşadığı bir dönem. Bizdeki ayrılıkçı hareketlerin kitaplara yansıması, okuyucuyu ne olup bittiğini anlamaya itiyor. ‘‘Aşk’’ teması yeniden ortaya çıkıyor. Eski hayatları kurcalama isteği, nostalji önemseniyor. Ahmet Altan bu dönemde moda.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!