Kıskançlıktan çıldıran modacı

Güncelleme Tarihi:

Kıskançlıktan çıldıran modacı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 1998 00:00

Haberin Devamı

Dünyada Hubert de Givenchy'den daha mutsuz bir modacı olamaz. Adını dünyanın en büyük moda markalarından biri haline dönüştüren 71 yaşındaki aristokrat Fransız, şimdi modaevinin 27 yaşındaki küstah İskoçyalı Alexander McQueen'in elinde bambaşka bir hale bürünüşünü seyretmek, çılgın kıyafetlerin hala kendi ismini taşımasına tahammül etmek zorunda...

Hubert de Givenchy, yıl başında İngiliz Gazetesi Daily Telegraph'a şöyle bir demeç vermiş: ‘‘Zaman zaman Givenchy modaevinin ne hale geldiğini görmek için moda sayfalarına şöyle bir göz atıyorum. Bana kalırsa korkunç bir felaket. Acı çekiyorum. Ama ne yapabilirim?’’

Evet, yapabileceği hiç bir şey yok. Çünkü Givenchy, 50'li yıllarda kurduğu modaevini 1988'de sattı ve kendisi de 1995'te emekliye ayrıldı. Givenchy modaevini, çantalarından tanıdığımız Louis Vuitton şirketi satın almıştı. Şirket, Givenchy'yi birkaç yıl daha modaevinin başında bıraktı. Gelgelelim 1990'larda modaevi zarar etmeye başladı. O sırada Louis Vuitton da el değiştirmiş, artık dünyanın en büyük lüks ürünleri şirketi olan LVMH'ın bir parçası olmuştu.

Şirket, Givenchy modaevini ‘‘ele almaya’’ karar verdi. Önce Hubert de Givenchy emekliye ayrıldı. LVMH şirketi yöneticilerinden biri modaevinin o zamanki halini şöyle anlatıyordu: ‘‘Hubert de Givenchy emekliye ayrıldığında marka hala prestijli ve saygındı, ama modern ve faal genç kadınlar onu artık 'annemizin zevki' gibi görüyordu. Moda dünyasında bize şöyle deniliyordu: Aman dikkatli olun, saygılı davranın, ama her şeyi değiştirin. Givenchy gayet iyi, ama hep aynı...’’

LVMH'ın Başkanı Bernard Arnault, sonunda çok cesur bir adım atmaya karar verdi. Modaevini genç, tanınmamış bir modacıya, üstelik bir İngilize emanet etti. John Galliano'ydu bu. Hubert de Givenchy bu devir teslimden o kadar hoşnutsuzdu ki, 1995'teki son defilesinden sonra personele veda bile etmeden çekti gitti. Galiano'nun Givenchy adıyla düzenlediği ilk defile büyük bir başarı kazandı. Bernard Arnault ondan o kadar memnundu ki, Galiano'yu Dior modaevinin stilistliğine getirdi. Sonra ikinci bir cesur adım atarak, Givenchy'yi genç İskoçyalı Alexander McQueen'e emanet etti.

McQueen'in o sırada sadece 26 yaşında olduğunu düşünün! Tabii Hubert de Givenchy uzaktan bir kere daha çıldırmıştı. LVMH'ın yöneticilerinden Daniel Piette yeni modacıyı şöyle anlatıyordu:

‘‘Alexander'ın bir giysi mimarı olduğunu çok çabuk anladık. Çizgiler üzerinde çalışıyor, tekniğini sürekli geliştiriyor. Bunları erkek kostümleri yaparken öğrenmiş. Yani Hubert de Givenchy ile benzer bir geçmişe sahip. Bir punk gibi görülebilir, ama o görünüşünün altında zeki, metodik, çalışkan bir işadamı var.’’

Tabii bunlar sonradan yapılan övgülerdi. Çünkü 1997 ocağında Alexander McQueen'in Givenchy modaevi için yaptığı ilk defile büyük bir felaket oldu. Alexander çok bozuldu. Givenchy gibi yapmaya çalışmıştı, ama kimse onu anlamamıştı.

Alexander McQueen bildiğini okumaya karar verdi. Gençleri çekmek için bir şok yaratmak gerekiyordu. İkinci yıl, kendi yolunu izleyen Alexander McQueen başarılı oldu. Ekonomik olarak da işler iyiye gitmeye başlamıştı. Givenchy parfüm, giysi ve aksesuarda 3.6 milyar ciro yapmıştı; 1997 sonbahar-kış koleksiyonundan itibaren her koleksiyonda yüzde 20-40 arası artıyordu satışlar. Amerikan mağazaları Givenchy'yi yeniden ürünleri arasına sokmuşlardı.

Tabii, bir spor mağazasından alınmış kiyafetleri ve dazlak modasına uyan Alexander McQueen'in Hubert de Givenchy ile hiç bir benzerliği yoktu. Bir taksi şoförünün oğluydu. İşçi sınıfından geldiğini, değiştirmeyi reddettiği aksanıyla sergilemekten hoşlanıyordu. Halbuki Hubert de Givenchy, eski tür bir Fransız aristokratıydı.

Yine de ikisi arasında ortak bir yön var. Bu da sinema. Hubert de Givenchy'yi meşhur eden, 1952'de ‘‘Sabrina’’ filmini çeviren dünya güzeli yıldız Audrey Hepburn'ün kıyafetlerini tasarlaması olmuştu. Tabii Alexander McQueen de kendine bir yıldız buldu: ‘‘Titanic’’ filmini çeviren Kate Winslet'i Oscar töreni için giydirdi.

Genç modacı şöyle diyor: ‘‘Bir tasarımcı kendi döneminin gerisine düştüğünde artık onu değiştirmek gerekir. Hubert zamana uymayı başaramadı. Bu modaevi onun mirası altında boğuluyordu, canlandırmak, gençleştirmek gerekiyordu. Hem ben 29 yaşında bile değilim. Bütün hayatımı moda alanında geçirecek değilim ya!’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!