Güncelleme Tarihi:
Kurter, genel bir yorumla teknoloji ve bilişim, iletişim ve medya, sağlık gibi sektörlerin öne çıkmakta olduğunu aktarıyor. Kurter’e göre bu alanların yanı sıra psikoloji, Avrupa Birliği, reklamcılık, sinema / TV, endüstri ürünleri tasarımı, veri analizi, tıp ve sağlık bilimleri, uluslararası ticaret, e-learning, biyomedikal mühendisliği, çevre mühendisliği, lojistik, genetik mühendisliği gibi bazı lisans programları, bugünkü önemlerini gelecekte de artırarak sürdürecek.
“Eğitim, tıp, hukukla ilgili meslekler de yıldızı sönmeyecek ve toplum için her zaman önemini koruyacak” diyen Kurter, şu görüşleri de ekliyor:
“Ancak mutlaka altını çizmek isterim ki, mesleğin geleceğini o kişinin cesareti, kendini de mesleğini de geliştirme gücü, yaratıcılığı ve girişimciliği belirler. Kitapta tanımlı olmayan çok farklı iş kolları yaratmış insanlar tanıyorum. Kişi kendi projesini kendisi yaratır.”
Kazanamayanlar için yolun sonu değil
Fulya Kurter, herhangi bir üniversiteye giremeyen öğrencilere de “ÖSS’nin yaşamdaki sınavlardan sadece bir tanesi olduğu düşüncesini benimsemeleri” önerisinde bulunuyor. Bunun çevre baskısı, sınava yüklenen anlam gibi etkenler düşünüldüğünde kolay olmadığını vurgulayan Kurter sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bir kişi yaşamı boyunca pek çok sınava giriyor. Bazılarında başarılı, bazılarında başarısız olabiliyor. Önemli olan kişinin benlik imajını koruması ve kendini diğer alternatiflere yönlendirebilmesi.
ÖSS bir iş ve meslek sahibi olmak için tek yol değil. Önemli olan kişinin kendini geliştirmesi. Günümüzde pek çok farklı alanla ilgili alternatif eğitimler, çeşitli kurslar ve seminerler var. Yaşam boyu eğitim diye bir kavram var. Bu tür seminerler, kurslar ve alternatif eğitimlere katılarak, kişi kendini geliştirebilir ve farklı alanlardaki mesleklere yönelebilir.
Kişi ilgisini çeken sektörde karar kılıp, ona yönelik staj ve benzeri deneyimlerle başlayarak kendisine uygun iş ve mesleği, deneyimin içinde keşfedebilir. Önemli olan kişinin kendine bir vizyon koyabilmesi, orta ve uzun vadede de plan yapabilmesidir.”
Puanım heba olmasın mantığını bırakın
Uğur Kariyer Merkezi Koordinatörü Fulya Kurter, adayları tercihler konusunda uyarırken, yapılan en belirgin yanlışın; “aman puanım heba olmasın” kaygısıyla yapıldığını vurguluyor ve şu uyarılarda bulunuyor:
“Öğrenci çok istemediği halde daha yüksek puana sahip diye aslında istemediği bölümleri, öncelikleri arasına koyabilmekte. Oysa yıllar sonra bu bölümlere, kaç puanla, kimin, nasıl girdiği konuşulmayacaktır. Nasıl biri olduğu, neler ürettiği konuşulacaktır. Gençler tercih yaparlarken kodlama hatası yapabiliyorlar. Ya da sadece bir programa yerleştirilmek için hiç düşünmeden kendi kişisel özelliklerine uygun olmayan programları seçmeleri de bir başka hata. Bu yüzden pek çok öğrenci mutsuz oluyor. Bu yüzden teknik hatalardan daha çok, bunun üzerinde durulmalı.”
Adayların tercih yaparken pek çok faktörden etkilendiğini, aile etkisinin de çok yüksek olduğunu vurgulayan Kurter, şunları ekliyor:
“Pek çok öğrenci aile mesleğini devam ettirmek, ailenin uygun bulduğu meslekleri seçmeleri için zorlanıyor. Bazı aileler çevreden popüler, para kazandıran meslek olarak duydukları meslekleri çocuklarının seçmeleri için baskı yapabiliyor. Maddi olanakların yetersizliği de öğrencilerin şehir dışındaki üniversitelerden tercih yapmalarını engelleyip, seçeneklerini azaltabiliyor.”