Güncelleme Tarihi:
İSMİ ‘Kırklar Meclisi’ ama farklı inançlardan grupların temsilcileriyle, esnaf, yazar, muhtar, yöre dernekleri temsilcileri, akademisyen, hukukçulardan oluşan, aralarında üç kadının da olduğu 46 üyeleri var. Temelleri Diyarbakır’ın Sur ilçesi eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın girişimiyle 2004’te cami, iki kilise, havra, Alevi ve Ezidi evinden oluşan ‘Kültürler Sokağı’ projesiyle atıldı. “Amacımız sokak restorasyonundan ziyade zihniyet restorasyonuydu” diye anlatıyor Demirbaş: “Bu girişimle herkese özgüven geldi. Eskiden bir Hıristiyan’ın kestiği eti kimsenin yemediği, ramazanda Müslümanların iftarına diğer inançlardan kimsenin gelmediği toplumda kaynaşma, çekine çekine yapılan bayramlaşmalarla başladı. Önce Ezidilerin Çarşema Sor Bayramı’nı, sonra Ermenilerin Paskalya Bayramı’nı kutladık.”
İMAM, KİLİSEYE GİRDİ
Ancak bu iş göründüğü kadar kolay olmamış. Örneğin Nur cemaati temsilcisi Selahattin Bağlar, kiliseye gitmelerinin başta tepki çektiğini anlatıyor: “En fazla çekingenlik bizdeydi, çünkü kiliseden geçerken duvara bile dokunmamaya çalışan insanların olduğu dönemde kiliseye geldik. Bize ‘Dininizi mi değiştirdiniz?’ diye soruyorlardı. Toplantılarda herkesin dinine saygılı olmak gerektiğini anlattık. Kiliseye girdiğimizi görünce bakışları değişti.” Bu esnada Ermeni cemaatinin temsilcisi Gaffur Türkay da söze girip, “Yok olma noktasına gelmişken kendimizi ifade etme şansı bulduk” diyor.
MECLİS DİLİ LAİK
Bu buluşmaların sonunda Kırklar Meclisi 2012’de resmi olarak kuruldu. 3 ayda bir kentin sorunlarını konuşuyorlar. Alınan kararlar belediye meclisince de kabul ediliyor. Demirbaş, amaçlarının kolektif bir yönetim olduğunu söylüyor: “Nicelik olarak fazla değil nitelik olarak katkı sunacaklarla adaleti sağlamak istedik.” Birbirlerini ikna etmeden hiçbir karar almıyorlar. Laik bir çerçeveleri var. Zira konuşmadıkları tek şey dini konular. Tüm inançların bayramlarında bir araya geliyorlar. Ramazan Bayramı’nda da farklı inançlarla birlikte yaşamanın önemini vurguluyorlar: “Toplumun kutuplaşma sonucu gerginliklerin tırmanması yerine sevgi ve hoşgörünün, bir arada yaşamın gerekliliği için toplanıyoruz. Ayrıca Gazze’de ve Rojava’da ölenler için dua ediyoruz.”
Ne ötekileştirme ne düşmanlık var
KIRKLAR Meclisi’nin üyelerinden biri de Şeyh Said’in torunu Muhammed Akar. Daha önceleri herkesin acılarını kendi içinde yaşadığını söyleyen Akar, bu durumun Kırklar Meclisi’yle değiştiğini belirtiyor: “Eskiden hem ötekileştiriliyor hem de diğerlerine düşman gözüyle bakıyorduk. Ama durum değişti. Bugüne kadar Ezidilere ve Ermenilere ‘dost’ denmez, içinde bir mesafe barındıran ‘kirve’ lafı kullanılırdı. Literatür değişti ve artık birbirimize ‘kardeş’ diyoruz.”