Güncelleme Tarihi:
Kırım kongo kanamalı ateşi virüsü (KKKA); Afrika, Asya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’da endemik olarak görülen (Belli bir coğrafi popülasyonda bir hastalığın sürekli varlığı), ölümcül bir hastalık. Kenelerden yayılan bu virüs genellikle hayvanlarda belirti göstermezken insanlarda ölümcül sonuçlara neden olabiliyor.
Ülkemizde ilk defa 2002-2003 yıllarında görülen kırım kongo kanamalı ateşi ile ilgili haberleri her yıl nisan-mayıs aylarında sık sık duyuyoruz. Uzmanlar pandemi nedeniyle geçen yıldan bu yana KKKA vakalarında ekstra bir artış yaşandığını söylüyor. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri de imkanı olan pek çok insanın kırsal alanlara gidiyor ve kendilerini kırlara çimenlere atıyor olmaları.
Özellikle şehirlerden kırsal kesime giden ve bölgeyi tanımayan kişiler kan ile beslenen aç kenelerin hedefi haline geliyor. Ayrıca uzmanlar bu hastalığın belirtilerinin Covid-19 belirtileri ile karışabileceği için çok dikkatli olunması gerektiği konusunda herkesi uyarıyor. Bu dönemde yüksek ateş olunca hemen Covid-19’dan şüpheleniyoruz ama kene temasını da mutlaka sorgulaması gerekiyor.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Orçun Barkay, aklımıza takılan tüm soruların yanıtlarını hurriyet.com.tr için veriyor.
1. Öncelikle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi nedir? En çok hangi bölgelerde görülür?
Prof. Dr. İftihar Köksal: KKKA, Crimean-Congo Hemorrhagic Fever Virus (CCHFV)’un neden olduğu hayvanlardan bulaşan bir hastalıktır. Hastalık Asya, Avrupa, Afrika ve Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde tanımlanmıştır. Ülkemizde ilk defa 2002 ve 2003 yıllarında özellikle ilkbahar ve yaz aylarında Tokat, Yozgat, Çankırı, Çorum, Sivas, Erzurum ve Amasya gibi yöreler olmak üzere, Karadeniz Bölgesinin iç kesimlerinde görülmüştür. Gümüşhane-Kelkit-Çoruh havzaları, İç ve Doğu Anadolu Bölgelerinin kuzey kesimleri arasında geniş bir coğrafik alanda endemik olarak görülmektedir. KKKA insanlara asıl olarak kene ısırması ile bulaşmaktadır.
Hastalık birden fazla organı etkilemekte olup, genellikle, ateş, halsizlik, kas ve eklem ağrısı ve karaciğer fonksiyonlarında bozulma ile karakterizedir. İnsandan insana bulaşması nadir olup, sağlık çalışanlarına kazai yaralanmalarla bulaşabilmektedir. Her yıl havaların ısınmasına paralel olarak kenelerin aktifleşmesi ile birlikte nisan ya da mayıs ayında vakalar görülmeye başlar, eylül-ekim ayına kadar da devam eder. Keneler bu bölgelerde doğal yaşamın bir parçası olarak daha önceleri de vardı. Ancak İnfekte değillerdi. Sınırlardan kaçak hayvan girişi, kereste ticareti gibi olası kaynaklar aracılığı ile virüs yayılma eylemi göstermiştir.
ATEŞ, HALSİZLİK, YORGUNLUK, KAS VE EKLEM AĞRILARI GÖRÜLÜR
2- KKKA'nin karakteristik belirtileri ve Covid 19’dan ayrışan özellikleri nelerdir?
Dr. Orçun Barkay: Ateş, halsizlik, baş ve yaygın kas ağrısı hastalığın erken dönem belirti ve bulgularıdır ancak bunlar Covid-19’dan ayırt etmeye yetmez. Hastalığın tanımlayıcı özelliği, diğer viral kanamalı ateş hastalıklarına benzer olarak geç dönemde meydana gelen çeşitli organ kanamalarıdır. Hastaları ayırt etmede kırsal kesimde yaşama, hayvancılıkla uğraşma, kene temas öyküsü gibi epidemiyolojik özellikler ve erken dönemde tam kan sayımında beyaz küre ve özellikle trombosit sayılarında belirgin düşme fayda sağlamaktadır.
Prof. Dr. İftihar Köksal: KKKA, hem bulaşma yolları hem de klinik seyir bakımından genel olarak Covid-19’a benzemez. Her ikisi de viral bir hastalıktır ve erken klinik belirtiler olan ateş, halsizlik, yorgunluk hissi, kas ve eklem ağrıları, bazı olgularda ishal dışında ortak belirti ve bulguları yoktur. Covid-19 solunum yolu ile bulaşan ve hedef organı öncelikle solunum yolları ve akciğer olan bir hastalıktır. Covid 19’da boğaz ağrısı, öksürük, solunum sıkıntısı gibi belirtiler KKKA’de görülmez. KKKA hastalığı kenelerin yoğun olarak bulunduğu kırsal alanda, havza ve vadilerde, akarsu civarı yerleşim yerlerinde, hayvancılığın yapıldığı sahalarda görülür. Ayrıca kenelerle KKKA dışında bulaşan bir hastalık daha vardır, o da Lyme hastalığıdır. Özellikle ormanlık alanlardaki kenelerden bulaşır. Lyme hastalığı Karadeniz’in ormanlık ve bitki örtüsünün yoğun olduğu alanlarında risk oluşturur.
KANLA BESLENEN AÇ KENELERİN HEDEFİNDE KİMLER VAR?
3- Geçtiğimiz yıldan beri Coronavirüs salgının KKKA vakalarını artırdığı söyleniyor. Bu artışın nedeni nedir? Vaka sayında Türkiye genelinde artış söz konusu mu?
Dr. Orçun Barkay: Bu durumla ilgili birkaç öngörümüz var: Covid-19 salgını nedeniyle insanlar kırsal alanlara yerleşme eğilimi göstermiş olabilir; bu yıl kenelerle mücadelede kullanılan ilaçlama yeterli gelmemiş, kullanılan akariside karşı direnç gelişmiş olabilir; kış, her zamankinden daha sulak geçmiş, kenelerin ideal yaşam ortamı olan orman taban örtüsü daha fazla alana yayılmış olabilir; herbisid kullanımı, arazi yakma-sürme gibi kenelerin yaşam alanlarını tahrip eden uygulamalarda ve ekosistemde kenelerle beslenen hayvanların sayısında azalma olmuş olabilir; bu yıl, kenelerin normalde dış ortama çıkmadığı şubat-mart ayları daha ılıman geçmiş olabilir. Bunlara ek olarak üstünde en çok durduğumuz nokta ise pandemi nedeniyle kırsal kesimdeki nüfus artışıdır. Diğer merkezlerde de benzer şekilde olgu sayısında artış olduğu bilinmektedir.
Prof. Dr. İftihar Köksal: Coronavirus nedeni ile büyük kentlerde yaşayan çok sayıda insan kırsal kesimlere gitti. Bu da o coğrafyada yaşamaya ve o bölgenin koşullarına alışık olmayan kişiler için risk oluşturabilir. Dışarıda dolaşmak ya da tarım-hayvancılıkla uğraşmak, piknik yapmak gibi faaliyetler, bu hastalığı bilmeyen kişileri, bahar aylarında yeni aktifleşen genç ve kanla beslenen aç kenelerin hedefi haline getirebilir.
4- Keneler ile mücadele için neler yapılıyor?
Prof. Dr. İftihar Köksal: KKKA ülkemizde tanımlanalı neredeyse 20 yıl oldu. Bu süre içerisinde hastalık etkeni kenelerle ciddi bir mücadele yapıldı. Hastalığın endemik olduğu bölgelerde yaşayanlara hastalığın bulaşma yolları hakkında eğitimler verildi. Ahırlara ilaçlamalar yapıldı. Kişiler ev dışına çıkarken pestisit kullanma, pantolon paçalarını çorap içine sokma, eve döndüklerinde kene kontrolü yapma konusunda bilgilendirildi. Bu mücadelenin sonucunda vaka sayısı her yıl azalmaktadır.
5- Genellikle kene tutunduktan sonraki 10 gün içinde ateş, halsizlik, baş ağrısı, vücut ağrısı, ishal gibi şikayetlerle ortaya çıkan bu hastalığın hiç belirti vermeme gibi bir durum var mı?
Dr. Orçun Barkay: Virüsün vücuda girişinden hastalığın ilk belirtisini gösterdiği ana kadar geçen bu süreye inkübasyon periyodu denir. Dünya Sağlık Örgütü bu süreci 2-14 gün olarak tanımlamaktadır. Kene tutunmasından sonra bu sürecin en fazla 9 gün olduğu bilinmektedir. Belirtiler ise genellikle 1-3 gün içinde ortaya çıkmaktadır. Enfekte insan veya hayvanın kanı ve/veya dokusu ile temastan sonra 14 güne kadar belirtiler ortaya çıkabilmektedir.
Prof. Dr. İftihar Köksal: Genellikle belirti vermekle birlikte belirtisiz ya da hafif belirtilerle de geçirilebilir.
KENELER KAN EMEREK DOYDUKLARINDA VÜCUTTAN KENDİLERİ AYRILIR
6- Geç kalınırsa ve yanlış müdahalede bulunulursa ne olur?
Prof. Dr. İftihar Köksal: Keneyi kendi imkanları ile çıkarmak, yakmak, üzerine kolonya ya da alkol dökmek doğru değildir. Keneler tehlikeyi hissedince tutundukları deriye iyice girerek kusarlar ve çok sayıda virüs bırakırlar. Kene mutlaka sağlık kuruluşunda çıkarılmalıdır. Keneler kan emerek doyduklarında vücuttan kendileri ayrılırlar. Bunu da beklememek gerekir. Vücutta kalış süresi uzadıkça hastalık bulaştırma riski artar.
PANTOLON PAÇALARI ÇORAP İÇİNE SOKULMALI
7- Kenelerden korunmak için nelere dikkat etmek gerekir?
Prof. Dr. İftihar Köksal: Kenelerden korunmak için, öncelikle yaşanılan yerdeki kene hareketliliği, kenelerin infekte olup olmadığı bilinmelidir. Açık alanlarda dolaşırken mutlaka pantolon giymeli ve pantolon paçaları çorap içine sıkıştırılmalıdır. Uzun kollu kıyafetler giymeli, eğer otlarla temas olacaksa eldiven giymeli ve kıyafetin kolları eldiven içine sıkıştırılmalıdır. Piknik amacı ile dış ortamda bulunuluyorsa yere oturulmamalı ya da mutlaka açık renk bir örtü üzerinde oturulmalıdır ki kene görülebilsin. Eve dönüldüğünde tüm vücutta saçlı deri dahil kene muayenesi yapılmalıdır. Ayrıca kollara ve ayaklara, bacaklara sürülecek pestisitler kenenin tutunmasını engeller.
Dr. Orçun Barkay: Hayvanların üzerindeki keneler çıplak elle çıkarılmamalıdır. Hayvanların idrarına, kanına çıplak elle dokunulmamalıdır. Riskli alanlardan döndükten sonra kene olup olmadığını görmek için vücudun ve elbiselerin her yerine dikkatlice bakılmalıdır. Vücudun özellikle diz arkası, koltuk altları, kulak arkası, ense, saç dipleri ve kasıklar dahil kontrol edilmeli ya da ettirilmelidir. Çocukların vücutları da mutlaka kene yönünden kontrol edilmelidir.
KENEYİ KENDİNİZ ÇIKARMAYA ÇALIŞMAYIN
8- Kene ısırmasından şüphelendiğimizde neleri yapalım neleri yapmayalım?
Prof. Dr. İftihar Köksal: Keneyi çıkarmaya çalışmamak, paniğe kapılmamak ve keneyi çıkarmak için bir sağlık kuruluşuna baş vurmak gerekir.
Dr. Orçun Barkay: Kene üzerine kolonya, ispirto vb maddeler dökülmemeli; kene irrite edilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Eğer kişi kene ısırdığı konusunda emin değilse ateş, yaygın kas-eklem ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, bulantı-kusma gibi şikayetler açısından kendini 9 gün takip etmelidir. Bu şikayetlerden herhangi biri olursa en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Kendi kendini çeşitli ilaçlarla tedavi etme, takip etme gibi vakit kaybettirici yollara başvurmamalıdır.
9- Tam kapanma sonrası normalleşme sürecine geçildiğinde vaka artışları öngörüyor musunuz?
Dr. Orçun Barkay: İnsanlar tam kapanma sürecinde daha rahat olabilmek için kırsal alanlara göç ettiler. Büyük şehirlerden memleketlerine döndüler. Kırsal alanda yaşayan popülasyon arttı. Dolayısıyla bir artış söz konusu olabilir.