Güncelleme Tarihi:
Timur Selçuk, TV'deki kavganın perde arkasını Türk basınında sadece HÜRRİYET'e anlattı.
Münir Nurettin Selçuk'un oğlu olan ünlü sanatçı Timur Selçuk, ülkenin sınırları korur gibi babasının eserlerini sonuna kadar koruyacağını şiddetle vurguladı. Selçuk, Gökhan Tepe adlı genç şarkıcının kendisiyle yaptığı özel görüşmeyi de ilk kez anlattı.
Ünlü yorumcu, besteci ve orkestra şefi Timur Selçuk'un telefonla katıldığı ‘‘A Takımı’’ adlı TV programında yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Gökhan Tepe adlı genç bir şarkıcının Münir Nurettin'in ünlü ‘‘Dönülmez Akşamın Ufkundayım’’ını kasetinde okumasına oğul Selçuk'un izin vermemesi konuşulur oldu. Gıyabında olayın suçlusu haline gelen Timur Selçuk, aylardır hiç kimseye bu konuda konuşmuyordu. Sevgili Timur'la dün uzun bir dost sahbeti yaptım, Swissotel'de başbaşa yemek yiyerek. Önce olayın öncesini ilk kez anlattı Timur.
- İki ay kadar önce beni bu plak şirketi aradı, Münir Nurettin'in ‘‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’’ şarkısını kaydetmişler, bizden kullanım için izin istiyorlar. Bir kere Telif Hakları Yasası'na göre stüdyoya girmeden izin almaları gerekirdi. Ben yine olgun davranarak bandı yollamalarını, dinleyip karamızı bildireceğimi söyledim. Bant geldi, dinledim. Bir pop müzik orkestrası, üstünde arabesk kemanlar, şarkının notaları tamamen değiştirilmiş, ticari gazino uslubu, ayrıca eserin formu da değiştirilmiş. Şarkının başı, tekrar sonuna eklenmiş. Bu şartlar altında bu eserin yayınlanmasına imkan yoktu. Yahya Kemal ve Münir Nurettin Selçuk, bu ülkenin ulusal kültürünün bir parçasıdır. Bu şarkı pop müzik ya da gazino şarkısı değil, bir başyapıt. Aradan birkaç gün geçti, şarkıyı söyleyen genç kardeşimiz beni arayıp randevu istedi, verdim. Taksim'deki iş yerimde yarım satten fazla görüştük. Bana Konservatuvar Halk Müziği bölümünde okuduğunu, Münir Nurettin'i çok sevdiğini anlattı. Ben de kendisine hangi açılardan şarkıya izin veremediğimi anlattım. Gerekli şartların neler olduğunu içeren bir belgeyi de verdim, buna uygun yaparlarsa doğru olacağını, hatta benim de kendisine yardımcı olacağımı söyledim. Allah vergisi güzel sesi olduğunu, banttaki öteki pop şarkılarını beğendiğimi söyledim ve tebrik ettim. O da bana ‘‘Timur bey, keşke en baştan sizi arasaydım, böyle olacağını ben de tahmin ediyordum’’ dedi. Güleryüzle karşıladığım gibi, güleryüzle uğurladım. Bütün bunlara rağmen kendisi de, plak şirketi de medyayı kapı kapı dolaşıp beni şikayet etmişler, aleyhimde konuşmuşlar.
ESER TAHRİBATI
Bu izin kimlere, nasıl veriliyordu?
- Yasal hakkımız olduğu halde televizyon ve radyolara bir yazı yollayarak Münir Nurettin'in eserlerinin icrası izne tabidir demedik. Bıraktık istedikleri gibi çalıp söylesinler. Ancak kalıcı bir ürün olan kaset ve CD'lere ağırlığımızı koyduk, o kadar. Münir Nurettin Selçuk'ların klasik uslup dışında plak, kaset CD'de söylenmesine izin vermeyiz. Telif Hakları Yasası, bestecinin ölümünden itibaren 70 yıl süreyle eserlerin korunma hakkını varislere veriyor. Bu insanlar 52 yıl daha Münir Nurettin'in eserlerini tahrif edemeyecekler.
ÜSTAD'A HAKARET
Gelelim ‘‘A Takımı’’ndaki olay yaratan tele-konukluğuna. Avaz avaz bağırmak, hele ortalığı tuvalete çevirmek Timur gibi bir beyefendiye yakışmamıştı.
- Bayramın ilk günü sabaha karşı evimin telefonu çaldı. Kalp hastası olan annen birkaç gün önce hastaneye kaldırıldığı için panik içinde uyandım. Telefonda kibar bir kızcağız, ‘‘TGRT'de sizinle ilgili bir konuşma var’’ dedi. Açtım, A Takımı toplantısı var. Bana neden izin vermediğim sorusu yöneltildi. Ben de nedenlerini anlatmaya gayret ettim. Arka sıralardan ‘‘Mecbur muyuz Münir Nurettin gibi okumaya’’ gibi konuşmalar duydum. İşte o anda tepem attı. 18 yıl Üstad'ın eserlerini korumak için verdiğim tüm mücadeleler, korsan, mafya savaşları gözümün önüne geldi. Bazıları izinsiz gidip Üstad'ın Aşiyan'daki mezarının üstüne oturarak şarkılarına klip çektiler, bunları da ailece sineye çektik. Coşkuyla ‘‘Allah belanızı versin, ister cumhurbaşkanı, ister başbakan, ister genelkurmay başkanı, ister emniyet genel müdürü olsun, sağ olduğum sürece Münir Nurettin şarkılarının içine sıçtırtmayacağım. Allah belanızı versin, alçaklar’’ dedim. Bu sözler üçüncü çoğul şahıslar içindi. Birinci tekil şahıs olarak ise bu genç çocuğa ‘‘Sokaktan geçen sebzeci gibi beş kilo patates, üç kilo domates ver gibi Münir Nurettin'in ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayım' finali söylenmez. Ayrıca Güzel ses yetmez, ahlaklı ve akıllı ses gerekli’’ dedim. Yener’ciğim, sen beni kırk yıldır tanırsın, bu laflarımın arkasında dururum, hepsinin altına da imzamı atıyorum. Söylemek istediklerimin sadece yüzde birini söyledim, yalnız beddua ettim. Sen kalkıp bir eserin notalarını, formunu ve uslubunu değiştireceksin, sonra beni şikayet edeceksin. Sahnede halk karşısında okusun, tanıtım kasetinde okusun, ama bandrolla satılan kalıcı kaset ve CD'sinde olamaz. Keşke daha ağır konuşsaydım.