Güncelleme Tarihi:
Deprem sırasında Türkiye koylarında ailesiyle tatilde olan Meryl Streep son filminin tanıtımı için Venedik Film Festivali'ndeydi. İki Oscar'lı oyuncu Meryl Streep, evine ve ailesine olan bağlılığının, 24 saatini, Jack Nicholson gibi sanata ayırmayı engellediğini belirtiyor. Son filmi ‘‘Music of The Heart’’ta bir keman hocasını canlandıran ünlü yıldız, ‘‘Gerçek kahramanların yaşantısı ilgimi çekiyor’’ diyor.
Amerikan sinemasının 11 kez Oscar'a aday gösterilen tek oyuncusu, Meryl Streep
Amerikan sinemasının hanımefendi, saygın, kibar yıldızı Meryl Streep'in deprem gecesi Türkiye'de neler hissettiğini, depremzedelere ‘‘Hürriyet’’ aracılığı ile bağış kampanyasına katılmak istediğini duyurmuştuk.
Hálá o şoku atlatamayan ancak Venedik Film Festivali'ne yarışma dışı katılan son filmi ‘‘Music of the Heart’’ın (Kalbin Müziği) tanıtımı için gelen Meryl Streep ile kanallar diyarında söyleştik.
Meryl Streep asla burnu kaf dağında, yakaladığı şöhreti koz olarak kullanan, etrafını küçük gören, şımarık, görgüsüz bir Hollywood yıldızı değil. Son derece sade, inanılmaz ve çekici.
Meslektaşlarınızın kıskandığı bir başarıyı elde ettiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Normal, mutlu, sevecen bir aile yaşamına sanırım. Kocam ve çocuklarımla kusursuz, rayına oturmuş bir ilişkim var. Ayrıca ben bir anneyim ve bu görevimi bir ilke olarak gönüllü yerine getirmeye çalışıyorum. Ahenk olunca başarı ardından eliyor.
Son filminiz ‘‘Music of the Heart’’ta gerçek bir konuyu işleyip keman hocalığı yapıyorsunuz? Hiç keman çaldınız mı?
- Teklif gelince önce yönetmen nedeni ile kabul etmedim. Korku filmlerinin yönetmeni Wes Craven'in nasıl böyle duygusal bir filmi üstleneceğini bir türlü anlayamadım. Ancak karşı karşıya gelince, beni ikna etti. Hayatımda keman değil, başka bir müzik aleti bile çalmamıştım. Sonra altı hafta süre ile günde 4 saat ders aldım. Şimdi play-back'te en azından Bach'ın notalarını keman tellerinde izleyebiliyorum.
ANNEANNE STREEP
Artık rol seçmekte hayli titiz olduğunuzu söylediniz.
- Pek genç değilim. Artık sırf rol yapmak için rol kabul etmiyorum. Şimdi beni etkileyen, ayrıca kamuoyunu da etkileyebilecek öyküleri kolluyorum. Gerçek kahramanları canlandırmayı amaçlıyorum. Şu anda bir New York kadın polisinin yaşamı ile ilgili bir senaryo üzerinde çalışıyorum. Bu benim ilk yapımcılığım da olacak. Ha unutmadan söyleyeyim: Yakında Michael Douglas ile bir filme başlayacağız ve burada ben anneanne rolünü üstleneceğim. Gördüğünüz gibi bana genç kadın rolleri öneren kalmadı.
Geçmişe dönerseniz en çok beğendiğiniz roller hangisiydi?
- ‘‘Kramer Kramer'e Karşı’’, ‘‘Out of Africa, ‘‘Sophie'nin Seçimi’’, ‘‘Madison Country Köprüsü’’ndeki roller. Bunlar çarpıcı rollerdi. Ha bir de ‘‘Marvin'in Odası’’.
Amerikan sinemasının en mutlu yıldızısınız. Ailenizle bağlarınız o denli güçlü ve herkese örnek oluyor.
- Kocamla çok mutluyum. Dört tane çocuğumuz var. 20 ile 8 yaş arasında. Daha önce de söyledim. Ailemden fazla uzaklaşmak istemiyorum. Sözleşmelere 'Akşam saat sekizden sonra evimde olmak istiyorum' koşulunu getiriyorum.
Birçok yardım kuruluşuna üyesiniz, aktif dayanışmalar yapıyorsunuz.
- Ailece yardım ihtiyacı olanlara destek vermeyi bir ilke olarak görüyoruz. Kendimizi zorunlu hissediyoruz. İnanın bunu gönüllü olarak yapıyoruz. Her maddi durumu iyi insan bunu yapmalı.
Filmlerinizde seyircileri sık sık duygulandırıp ağlatabiliyorsunuz. Hiç komedi düşünmediniz mi?
- Eğer gerçek bir komedi senaryosunu elime tutuştururlarsa belki... Dedim ya, sırf iş için film çevirmek istemiyorum. Karakteri kalbimin derinliklerinde hissetmek isterim. Yoksa o rolü nasıl benimserim! Böyle olunca da ister istemez dramatik görüntü ortaya çıkıyor.
Filmi tamamladıktan sonra bir daha kemanı elinize aldınız mı?
- Evet. Zaten çocuklarım müzik aleti çalıyorlar. En küçüğü ise piyano dersi alıyor. Bazen evde bir konser verebiliyoruz.
Ne tür müzik seviyorsunuz?
- ‘‘Out of Africa’’ çekimleri sırasında klasik müziğe yakınlık duymuştum. Aslında her türlü müziği seviyorum. Tabii tekno dışında.
Kendinizi beyazperdede izlerken nasıl tarif edersiniz?
- İyi bir soru... Hımmm... Yale Drama Koleji mezunu, beyaz tenli, sarışın, protestan bir anglosakson, lider tutkulu, evde kalmış, hırslı, çirkinimsi bir etekli... Biraz harmanladım ama işte öyle bir şey.
Dile kolay... Meslek hayatınızda tam 11 kez Oscar'a aday gösterildiniz. İki kez kazandınız. Tabii aldığınız diğer ödüller de var.
- Ben heykelciği kazanmak kadar aday gösterilmeye de önem veriyorum. Eğer böyle bir ünvan varsa, o zaman rolü hakkını vererek canlandırdığımı sanıyorum. Çok güzel bir şey. Ama kazanmadığım zaman da 'demek rolünü senden daha iyi yapan biri varmış' diyor ve aday olmakla yetiniyor.
ETKİLENDİĞİ ERKEKLER
Tekrar tiyatroya dönme isteğiniz var mı?
- Artık yaşım hayli geçkin... Tabii sahnenin tozunu, tahta kokularını perde yumuşaklığını sık sık özlüyorum. Ama o New York'ta kaldı.
Bugüne dek onca aktörle rolleri paylaştınız. Sizi gerçekten etkileyen oldu mu?
- Tek isim üzerine bağlanmak, yakışık almaz, ama birkaç isim sayabilirim: Dustin Hoffman, Robert de Niro, Clint Eastwood ve Robert Redford.
Son filminizi New York'un Harlem bölgesinde çevirdiniz. Zorluk çektiniz mi?
- Canlandırdığım Roberta Guespari, bu yoksul ve tehlikeli bölgede küçük çocukları şiddetten, suçtan uzaklaştırmak için okulda keman dersleri verip onları müziğe bağlamaya çalışıyor. Keşke her okulda bu yapılabilse.
Son bir mesajınız?
- Mutlu aile hayatım, Jack Nicholson gibi günün 24 saatini sanata adamamı engelliyor. Aslında bundan çok memnunum. Önce ailem ilkesini bir kez daha benimsiyorum.